Londra, finans merkezini kaybediyor
Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Haris Silajdzic tarafından açılışı yapılan, İslam Kalkınma Bankası ve Bank Bosna International tarafından düzenlenen Yatırım Projeleri Yapılabilirlik Analizi Semineri'ni gerçekleştirmek üzere bulunduğum Saraybosna'dan dönüşte The Economist'de Londra'nın son yıllarda kazandığı bir numaralı uluslararası finans merkezi olma özelliğini kaybetmeye yüz tuttuğuna dair değerlendirmeyi okuyorum.
Londra, İkinci Dünya Savaşı'na, hatta 1960'lara kadar dünyanın en önemli finans merkeziydi. Barış yıllarında, ABD'nin dünyanın en büyük ekonomisi statüsünün pekişmesiyle, New York ön plana çıktı. Ancak, ABD'de 1960'lardaki mevzuat değişiklikleri Londra'nın büyük irtifa kaybetmesinin engelledi. 1980'li yılların ikinci yarısında, Margaret Thatcher'ın serbesti politikaları, finans piyasalarında Londra'nın yeniden öne çıkma trendini başlattı. ABD'de 2002 Enron krizinden sonraki mevzuat değişiklikleri ise Londra'nın tekrar dünyanın en önemli finans merkezi haline gelmesini sağladı. Ancak, 2008'de başlayan küresel krizde en büyük darbeyi yiyen merkez de yine Londra oldu.
The Economist, Brown hükümetinin özellikle finans sektörünü etkileyecek olan gelir vergisi tasarısının Londra'nın (ve İngiltere'nin) aşağı yönlü trendini iyice hızlandırabileceğini ve Londra'nın uluslararası finans merkezi statüsünü diğer şehirlerin lehine kaptırabileceğinin altını çiziyor. London Economics danışmanlık şirketine göre Londra 2008'de EU-27 ülkelerindeki finans piyasasının yüzde 80'ine sahipken, Bloomberg ve Evershed Hukuk firmasına göre yakın gelecekte Singapur veya Şangay'ın Londra'nın yerini alması olası.
The Economist, bankacıların geçmiş dönemdeki ucuz para politikalarını istismar ederek, risk idaresi prensiplerini gözardı etmek pahasına kendilerine adil olmayan ek kazanç elde etmelerine ve bankaları zarar yazarken bile milyonlarca dolar bonus almalarına "hayır" derken, bunu önlemeye çalışırken Londra'nın finans merkezi özelliğini kaybedip hem şehirde hem de İngiltere'de büyük bir ekonomik kayıp oluşmasına hayır diyor.
Bunlardan bize ne?
Önce New York, ardından Dubai ve Londra'nın finans merkezi özelliğine önemli darbe yemesi, İstanbul'un önemli bir bölgesel / uluslararası finans merkezi olma sürecine olumlu etkileyebilir. Şu anda, Paris ya da Cenevre değil ama dünyanın en büyük dördüncü ekonomisinin merkezi olan dinamik Şangay Londra'nın yerini almaya aday gibi görünüyor. Ancak Şangay'ın önündeki dil ve lokasyon bariyerleri, eğer Türkiye kartlarını doğru oynarsa İstanbul'un da uzun vadede şansı olabileceğini gösteriyor.
Ancak, önce, "mantalitemizi" değiştirmeliyiz. Finans merkezi haline gelmek için en önemli şartlar dil bilen yetişkin eleman, uygun vergi sistemi ve mevzuat yapısıdır. Bunları halledecek uzun vadeli bir plana ve planı hızla uygulayacak politik iradeye ihtiyaç var.
Saraybosna iş forumu
Saraybosna, dünya siyasi ve ekonomik haritasında yerini güçlendirme çabasında. 2010 Nisanı'nda ilki düzenlenecek olan Sarajevo Business Forum, Tony Blair'den George Soros'a, Recep Tayyip Erdoğan'dan José Luis Rodríguez Zapatero dünyanın önemli figürlerini bir araya getirecek. Yüzyıllarca açık diyaloğun, değişik kültür, din ve etnisitenimin bir arada barış içinde yaşadığı örnek bir ada olan Saraybosna, 1990'lardaki katliamların Saraybosna ya da başka yerlerde tekrarının ancak diyalogla engellenebileceği düşüncesiyle bu büyük Foruma ev sahipliği yapacak.