Lojistik Bakanlığı
Geçtiğimiz gün, lojistik sektöründe yer alan birçok profesyonel bir araya geldi, bir gününü Türkiye’nin lojistikte nasıl daha iyi noktaya geleceğini tartışarak geçirdi.
Yaklaşık 40 çok değerli profesyonel, Dışyönder’in (Dış Ticarete Yön Verenler Derneği) lojistik komitesinde yer alan birbirinden kıymetli isimlerdi. Derneğin başkanı olmam hasebiyle ben de başından sonuna kadar katılımcılar arasında yer aldım.
‘Türkiye’nin lojistikte çözüm bekleyen sorunları’ çalıştayında pek çok önemli konu başlığına değinildi, sorunlar, çözüm önerileriyle birlikte masaya yatırıldı. Sondan başlayayım; gelinen noktada hemen herkes ülkemizde bir lojistik bakanlığı kurulmasının yarar sağlayacağı görüşünde birleşti.
Ülkemizde mevcutta Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız var elbette, son derecede faal olduğu da muhakkak. Gelin görün ki bu bakanlığımız, ülkemizin özellikle uluslararası arenada rekabetçi olabilmesini sağlayacak lojistik planlama ve kurguya tam olarak odaklanabilmesi çok da mümkün değil.
Bakanlık, daha ziyade yurtiçindeki ulaşım ve ülke geneline yönelik ulaşımdan bağımsız tüm altyapı sorunları ile daha fazla meşgul olmak durumunda. Özellikle uluslararası ticarette daha rekabetçi olmamızın önündeki engeller konusuna odaklanacak, lojistikte yaratacağımız ve çığır açabileceğimiz adımları atmak için ise tek işi lojistik olan bir bakanlık, neden olmasın.
Çalıştayda gündemde yer alan sorun veya iyileştirme bekleyen alanlar nelerdi diye baktığımızda, karşımıza her zamanki gibi ilk olarak başta Kapıkule ve İpsala olmak üzere tırlarımızın kapıda yarattığı kuyruklar çıktı. Kısmi olarak iyileşmeler olsa da, kalıcı bir çözüm üretilemediği, alternatif kapıların oluşturulmasının ve çalışma saatlerinin arttırılmasının yarar sağlayacağı belirtilerek, ülkeler arası diyaloğun arttırılması gereğine vurgu yapıldı.
Önümüzdeki dönemde sınırda karbon düzenleme mekanizmasının etkin hale geleceğinin de altı çizilerek, çevre politikalarının izlenmesi, desteklenmesi ve teşviki konularında da düzenlemeler yapılması gereğine işaret edildi. Lojistik sektöründe yaşanan yetişmiş eleman ve sürücü sıkıntılarının da her geçen gün daha fazla alarm verildiğine değindi arkadaşlar.
Ve bu konunun çok ayrı bir başlıkla ele alınmaması halinde, zor günlerin bizi beklediğine de dikkat çekildi. Denizyolu taşımacılığında gerek yerli armatörlerin azlığı, gerekse liman maliyetlerinin yüksekliğine değinilirken, özellikle teşviklerin ve yatırım finansman modellerinin bu konuda yararlı olacağı belirtildi.
Özellikle altyapı yetersizliklerinin denizyolu taşıma maliyetlerini yükselttiğine de vurgu yapılırken, Ticaret Bakanlığı ile müşterek çalışmalara da ağırlık verilmesi gerekliliğine de değinildi. Dış ticaretin her bir aktörünü kapsayan Dışyönder üyeleri, liman maliyetlerinde iyileştirme olmasının kaçınılmaz olduğunu ve burada da Türk Lirası kullanımının zorunlu tutulması gereğinin altını çizdi.
G20 Zirvesi’ne damga vuran Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomi Koridoru’nda Türkiye’nin bu kapsamın dışında kalabileceğine işaret edilerek, rekabet unsurlarının ortadan kalkmaması için demiryolu taşımacılığının da biran önce geliştirilmesine çok fazla ihtiyaç duyulduğuna işaret edildi. Demiryolu ağlarının genişletilip limanlarla gerekli bağlantı sağlanmalıdır denilirken, düzenli hat olmaması ve alt yapı yetersizliği problem teşkil etmekte olduğundan da bahsedildi.
Demiryolu taşımacılığının özendirilmesi ve kullanımın %1’den %3’lere çıkarılması hedeflenmelidir mesajı verilen çalıştayda, afet lojistiğinin de önemi vurgulandı. Türkiye’de dış ticaretin her bir aktörünün yer alması nedeniyle, belki en objektif değerlendirmelerin Dışyönder tarafından yapıldığını belirtmeliyim.
İkiyüzü aşkın ve özgül ağırlığı hayli yüksek üyelerden oluştuğu için, çalıştay notlarının da ayrı bir değer taşıdığını belirtmeliyim. Cumhuriyetimiz 100 yılı geride bırakmaya hazırlanırken, yeni yüzyılın hiç de kolay olmayacağının ve rekabetçi bir dünyada dış ticaretçilerimize sağlanacak avantajların ne denli önemli olduğunun altını kalın çizgilerle çizmem gerekiyor. Ele alınan sorunlar, gelişme bekleyen alanlar ve lojistiğin dış ticaret için ne denli önemli olduğu; sanırım yazıda hepsi açık.
Böylesine kıymetli bir coğrafya avantajını, bu denli stratejik bir konumu, transite verdiğimiz önemin karşılığını bize ispat eden taşımacıları gözümüzün önüne getirdiğimizde, lojistiğin ülkemiz için ne denli önemli olduğunu görememek mümkün değil. Bu kadar çok gerekliliğin de finalinde, yalnızca bu noktalara odaklanacak bir lojistik bakanlığı tesis edilmemesi için, bence hiçbir neden olmamalı.