Liyakate değer verilmezse, kurumlar değersizleşir
Ne de olsa…
İş adamı eve keyifli gelmiş. Eşine “Hanım koy şöyle iki viski de karşılıklı içelim” demiş. Eşi, merak içinde viskileri getirmiş. İçinde de “Acaba nedir eşini böyle keyiflendiren şey?” diye bir merak. Adam hemen konuya girmiş. “Bugün güzel bir şey oldu, genç bir mühendis odama girdi. Şöyle konuştu. “Bir yıldır bu fabrikada çalışıyorum, sanıyorum artık zamanı geldi. Ben artık genel müdür olmak istiyorum”. Adam keyifli keyifli gülmüş ve şöyle demiş: “Hanım çok etkilendim ve onu hemen genel müdür yaptım. Hadi bu başarıya içelim” deyip kadehini, eşinin kadehine tokuşturmuş. Sonra da gururla gülümsemiş. “Bir yıllık mühendisi böylece genel müdür yaptım; Eee ne de olsa, oğlumuz”
Vasat devri bitti
Öyle bir devir yaşıyoruz ki, yaşam zor. Şirketlerin ayakta kalması maharet istiyor. Çünkü piyasalar kurt sofrası. Rekabet kıyasıya. Ne yaparsanız yapın, en iyi biçimde, farklı bir biçimde yapmanız gerekiyor. Örneğin, standart bir ürün yapıyorsanız veya standart bir hizmet veriyorsanız, fiyatınız farklı olmalıdır. O zaman kişiler sizi fiyatınız dolayısıyla tercih edecektir. Ya da öyle farklı, kaliteli bir mal veya hizmet üretiyorsunuz ki, müşteri fiyatınıza fazla takılmadan sizi tercih edecektir. Bu iki durumu da yaratacak olan, şirketinizin çalışanlarıdır. Standart üstü bir mal veya hizmet üretmek için vasat üstü insanlara ihtiyaç olduğunu belirtmeye gerek yoktur. Ama üretilen standart kalitedeki malı, ucuz üretebilmek için vasat üstü bir insan kalitesine ihtiyaç olduğunu da unutmamamız gerekir. Sonuç olarak her iki durum için de kaliteli, vasat ötesi bir insan kaynağına ihtiyaç vardır.
Yönetici önemlidir
İnsan kaynağında da kişilerin şirkete katkıları, işgal ettikleri pozisyonun ağırlığı ile doğru orantılıdır. Bir şirkette, başta genel müdür olmak üzere, yönetici kademeleri çok hayati değer taşır. Şirketi geleceğe taşıyacak, ona yön verecek, doğru hedefler seçip, bu yönde hareket sağlayacak olan, tepe yöneticisi ve diğer yöneticilerdir. Özellikle yönetici atamalarında çok özen göstermek gerekir. Çünkü yönetici, çekici güçtür. Tepe yöneticisi, katarın lokomotifidir. Arkadan gelenler, yöneticinin izini takip ederler. Eğer öndeki yönetici o koltuğun gerektirdiği niteliklere sahip değilse, katarı kara saplar, ya da tünelden çıkaramaz.
Armut, dibine düşmezse
Peki, şirketler yönetici atamalarında gereken özeni gösteriyor mu? Yukarıdaki fıkrada anlattığım durum gerçek hayatta oluyor mu? Elbette oluyor ve bu nedenle de aile şirketleri kurumlaşamıyor ve kısa ömürlü oluyor. Her zaman armut, dibine düşmüyor. Evlat, babasına benzemiyor. Ya da çocuk babasına benzese de, devir değiştiği için, babasının vizyonu, becerisinin seviyesi, çocuğu için yeterli olmuyor. Bunun sonucunda da şirketler tarihe karışıyor.
Çocuğunu, beceriksiz olduğunu bile bile, şirketinin başına koyan aile şirketi patronu şöyle diyebilir: “Şirket benim, çocuk benim; kime ne?”. Ama evrenin kaynakları kısıtlıdır; kaynakları heba etmemek gerekir. Ve de bir şirketin varlığı veya yokluğu çalışanından, tedarikçisine kadar birçok kişiyi, paydaşı ilgilendirir. Bu sorumluluğu hissedenler, sürdürülebilirliğe önem verirler. Beceriksiz, niteliksiz kişileri “babasının oğlu” da olsa, sorumlu mevkilere getirmezler. Ama politikada sürdürebilirlik kavramı farklıdır; sürdürebilirlik, koltuğun bekası anlamına gelir. Liyakatsiz siyasilerin aradığı nitelik, sorgusuz sualsiz itaattir. Bu nedenle kurumları çıkarları için kolayca harcayabilirler.
Sonuç;
Şirketlerin geleceği, insan kaynağının kalitesine bağlıdır. Tepeye gelen kişi, insan kaynağının kalitesini de belirler. Liyakate önem vermeden yapılan atamalar kurumları bitirir.