Lisan, edepsizlik ve suç
Konuda daha yazacak şey var ama yönetici davranışları dizisinin bu son yazısında şimdiye kadar sohbetini yaptığımız, utanç-suç kültürleri ve davranışları belirleyen kültürel ve yasal normlar kavramlarını bir toparlamak istiyorum.
Bir topluluğun başat kültürünü en iyi anlama yolu o topluluğun lisanına bakmaktır. Toplumlar kendilerine önemli gelen kavramlara dillerinde ağırlık tanırlar. Söz gelimi Türkçede ‘hırsızlık’ kavramının kaç karşılığı vardır bir düşünün. Tam karşılığı çalmak olan bu kelime için eylemi hafifletmek ve adeta kabullendirmek için çoğu esprili araklamak, yürütmek, deve etmek, badem etmek, yengen etmek, kaldırmak, millileştirmek, lüp etmek, devletleştirmek, aşırmak, temizlemek, vurmak, çarpmak gibi bir düzineyi aşkın, komik bir tarafı olmayan bir eylemi komik göstermeye yönelik kelime vardır.
Davranışlar başlıca kültürel ve yasal tanımlar ve denetimlerle şekilleniyorlar. Yasal boyutta her davranış yasal-suç ekseninde, kültürel boyutta da uygun-uygunsuz ekseninde bir yere oturur. Elbette yönetici davranışlarının ‘2’ numaralı kutuda olması arzulanır.
Öyle görülüyor ki dilimiz ‘1’ numaralı kutudaki davranışları tanımlamada oldukça cömert davranıyor. Bu davranışlar yasal ama uygun değil. Yasal ama kültüre uymayan davranışlarda bulunan kişiler dilimizde bakın kaç şekilde tanımlanıyor. Ben bir oturuşta şunları buldum. Siz daha da ekleyebilirsiniz: Ayıp, günahkar, terbiyesiz, şerefsiz, onursuz, rezil, aşağılık, alçak, sıkılmaz, yüzsüz, arsız, edepsiz, utanmaz, kepaze, uygunsuz, yakışıksız, müptezel, değersiz, çirkin, münasebetsiz, saygısız, hürmetsiz, ahlaksız, sulu, aşağılık, ciddiyetsiz, adi, laubali, teklifsiz, namert, soysuz, niteliksiz, yaraşmaz, şüpheli, dalavereci, karanlık, kötü, dejenere, kalitesiz, kuşkulu, yoz, münafık, hilekâr, mürai, sahtekar, düzmece, vicdansız, acımasız, zalim, merhametsiz. Aynı kelimeleri ‘3’ numaralı kutudaki davranışlar için kullanıyoruz. ‘4’ numaradaki davranışlarda bulunanları “suçlu” olarak tanımlayıp geçen insanımız ‘1’ ve ‘3’ numaraya epeyi ağırlık vermiş. Neden acaba? Bir davranış biçimi çok istisnai ve nadir olsa bu kadar kelimeye gerek yok herhalde. Aramızda kalmasın! Bu kelimelerle tanımlanabilecek davranışların, maalesef, bol olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Kültürel boyuta uymayan davranış biçimleri bolluğundan bunları tanımlayan kelimeler de pek bol. Uygun davranışları görgülü, nazik, kibar, saygılı, düzgün, efendi, adam gibi adam olarak kısıtlı sayıda kelime ile tanımlayan dilimiz tersine davranışları tanımlamak için düzinelerle kelime kullanıyor. Bunun bir nedeni var.
Suçu suç olmaktan çıkartamazsınız. Suç ancak kusuru tanımlayan yasa ‘resmen’ değiştirilirse suç olmaktan çıkar. Utanç kültürlü toplumlarda bir davranışın suç olması yeteri kadar caydırıcı değildir. Davranışın utanç verici olması daha önemlidir.
Birinin utanılacak davranışlarda bulunması ve bundan ‘gocunmaması’ için sadece iki neden vardır. Birincisi kolay. Psikopati, yani empati ve vicdan eksikliği olarak tanımlanan narsistik bir kişilik bozukluğu. Bu kişilerde utanma hissi olmadığından davranışlarını da bu boyutta kontrol edemezler. İkinci neden daha önemli. Önemli olduğu kadar davranış düzenlenmesinde takip ve cezalandırmayı da kültürlerin yorumlamasına bırakmamayı önerenleri haklı kılacak yaygınlıktadır. Bu neden edep kurallarına ‘uygunsuz’ davranışı cezalandırılacak bir davranış olmaktan çıkaracak, suç konusunda pek rastlanmayan açık kapılar bulunması. Uygunsuz davranışın cezaya tabi olması için iki şey gerekir. Birincisi olayın bilinmesi. İkincisi davranışın bir tek o kişi tarafından yapıldığı algısının oluşması. Birincisi gizlilik gerektirirken ikincisi aleniyet ve taraftar gerektirir. Davranışı kimsenin bilmemesi suç için de geçerli olduğu için ikinci gereğe bir bakmakta fayda var.
Kusurlu davranışı başkalarının da yapması, yapabileceğinin kabullenilmesi onu davranışı yapanın gözünde kabahat olmaktan çıkarır. İşte bu nedenle her edepsizin yardakçılara ihtiyacı vardır. Bu yardakçılar ya davranışı herkes yapar diye şehadet ederler, ya da davranışı bizzat yaparak guruba katılırlar. Ne yazık ki utanç kültürlü toplumlarda bu yardakçıları bulmak kolaydır. İşte bu nedenle denetimin kültürel normlara bırakılması yetmez, davranış denetimi olanak ölçüsünde yasalarla yapılmalıdır diyorum. “Canım nereye kadar yasa?” diye soruyorsanız gece saat ondan sonra tuvalette sifon çekerek apartman komşularını rahatsız etmeyi ‘suç’ sayan Cenevre Belediyesine bir sorun. Bir suçtan takibata uğramayabilirsiniz ama o davranışı şu veya bu nedenle suç olmaktan çıkaramazsınız. Edepsizlik öyle değil.
Sağlıcakla kalın.