Lira değer kaybetmiyor, dolar değer kazanıyor!
Geçen haftaki yazımın başlığında iki soru yer alıyordu: “Büyüme sıfıra gider mi?” ve “Enflasyon yediye düşer mi?”. Son bir haftadaki gelişmeler çerçevesinde ilk soruya ‘evet’ yanıtını vermek daha kolaylaştı. İkinci soru için ise ‘hayır’ yanıtı daha bir anlamlı hale geldi.
Nedeni açık: Döviz kuru iyice çılgınlaştı. Neredeyse dur durak bilmeden arttı son haftalarda. Büyümeyi düşürücü, enflasyonu artırıcı bir gelişme bu. Enflasyonu neden artırıcı olduğu yeteri kadar açık: İthal girdi maliyetleri ve ithal tüketim mallarının fiyatları artıyor. Aynı zamanda ileride beklenen enflasyon da artıyor. Her üçünün bir süre sonra fiyatlama davranışlarına yansımazı kaçınılmaz. Muhtemelen şu anda yansıyorlar bile.
Kur artışının büyümeyi neden düşürücü olacağı bu kadar ortada değil; onu biraz daha açmak gerekiyor. Türkiye’nin döviz cinsinden borçları ile döviz cinsinden alacakları arasındaki fark çok yüksek. Türkiye’nin ‘kırılgan beşli’ içinde yer almasının temel nedenlerinden biri bu kırılganlık. Üstelik kırılgan beşli (Brezilya, Endonezya, Güney Afrika, Hindistan ve Türkiye) içinde bu farkın en yüksek olduğu ülke Türkiye. Merkez Bankası verilerinden bu kırılganlığın ağırlıklı olarak şirketler kesiminde bulunduğunu da biliyoruz.
Kur artışı şirketler kesimini zor durumda bırakıyor. Borçlarını geri ödeme zamanı geldiğinde, kur bu düzeylerde ya da daha yüksekse, nakit akımı açısından bayağı zorlanacaklar. Cirolarının daha büyük kısmını borç geri ödemeye ayırmak zorunda kalacaklar. Şu anda geri ödeyenler için bu sevimsiz süreç yaşanmaya başlandı bile. Aynı zamanda, ithal girdilerin maliyetleri arttığı için işletme sermayesi ihtiyaçları yükselecek. Bankalar onlara kredi açmakta daha bir nazlanacaklar. Kurun biraz daha artması halinde, önceden açılmış kredilerin geri çağrılma olasılığı da yükselecek. Bu koşullar, üretimin kısılması ve bir süre sonra işçi çıkarılması demek. Dolayısıyla, kurdaki bu gidişat bir süre daha sürer ve kur ulaştığı noktada kalıcı olursa, büyüme oranımızın olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz olur.
Bu olumsuzluğu (kamu harcamalarının artırılması dışında; kaldı ki o da başka sorunlar doğurabilir) tek törpüleyecek gelişme, kur artışı nedeniyle ihraç ettiğimiz malların ucuzlaması sonucunda ihracatımızın artması olur. Daha doğrusu ‘olurdu’ demek gerekiyor. Zira, düşen petrol fiyatları ikinci büyük ihracat pazarımız olan Rusya ve Ortadoğu bölgesinde gelirleri düşürüyor ve talebi azaltıyor. Bizim mallar ucuzlasa bile, oralara mal satmak artık eskisi kadar kolay değil. Son aylarda ihracatımızın keskin biçime düşmesinin temel nedenlerinden biri bu zaten. Ayrıca en büyük pazarımız olan Avrupa’nın durumu da ortada.
Peki, kur artışı bu kadar olumsuzluk yaratıyorsa neden önüne geçmeye çalışmıyoruz? Bu sorunun yanıtı, kırılgan beşlinin diğer ülkelerinin para birimlerinin dolar karşısındaki değerlerinde gizli. Dünkü Dünya’nın ilk sayfasının sağ köşesinde bir tablo vardı. Yılbaşından geçen haftanın son işgününe kadar Hindistan rupisi dolar karşısında yüzde 1.5 değer kazanmış. Güney Afrika randı yüzde 4.1, Endonezya rupisi ise yüzde 4.5 değer yitirmiş. Oysa lira aynı dönemde yüzde 11.4 değer kaybetmiş. Liranın değer kaybı diğerleriyle karşılaştırılamayacak düzeyde. Bu beş ülkeden lira kadar değer kaybeden sadece Brezilya reali var. Brezilya’nın kendine özgü sorunları mevcut. Bir de petrol fiyatları düşüyor (her şeyi petrol olmasa bile, sonuçta bir petrol ihracatçısı).
Lirada değer kaybı, Brezilya dışına kalan ülkelerdeki kadar olsaydı, Merkez Bankası’nın faiz yükseltmesi ve biraz döviz müdahalesi yapması işe yarardı. Oysa lira, Türkiye’ye özgü koşullar nedeniyle keskin biçimde değer kaybetti. Bu koşulların ne olduğu malum: Merkez Bankası’nın işlerine alenen ve defalarca karışılması, kamuoyu önünde suçlanması ve Merkez Bankası’nın bu davranış biçiminden etkilenerek yalpalaması.
Soru şu: Merkez Bankası faiz yükselterek Türkiye’nin diğer ülkelerden ayrışmasının arkasındaki nedeni ortadan kaldırabilir mi? Veya şu ya da bu bakanın “Merkez Bankası bağımsızdır” demesi ve sonradan Merkez Bankası’nın faiz artırması yeterli olur mu? Yanıtım ‘hayır’ şeklinde. Zira kur artışının önemli bir kısmının arkasındaki nedenleri ortadan kaldırmıyor bu tür bir tepki. Kaldı ki, “iki hafta önce faizi neden düşürdün” diye sormazlar mı insana? Kurun bu denli yükselmesine neden olan davranış biçimi alenen terk edilmeli ve özeleştiri yapılmalı. Peki, inandırıcı olur mu? Bir daha tekrarlanmayacağına ikna olur mu döviz talebini artıranlar?
Peki, yazının başlığı neden öyle? Karamsar bir yazı olduğu için biraz eğlenelim diye…