Likidite ve düşük faiz bağımlılığı!…
Küresel düzeyde yaşanan sürpriz gelişmeler bir yandan dikkatleri geçici bir süre üzerine çekiyor, diğer yandan bu süreçte ortaya çıkan ek bilgi kirliliği nedeniyle kafalar iyice karışıyor. Finansal piyasaların kendi ihtiyaçlarına odaklanmış, kısa vadeli yönlendirmeleri ise orta vadede kırılganlığı artırmaya devam ediyor, bilgi kirliliği kademeli olarak artıyor.
Irak'ta yaşanan gelişmelere bağlı olarak yaşanan hareketlilik, Federal Reserve Açık Piyasa İşlem Komitesi’ne ilişkin beklentilerle kısmen duruluyor; birikmiş sorunlar ve farklı gelişme ve beklentiler arasındaki ilişkileri irdelemek etkili ve yetkili kesimlerin işine gelmiyor. Likidite bolluğu ve düşük faizlere bağımlılığın yarattığı hayal dünyası yapay bir şekilde yaşatılmaya çalışılıyor…
ABD Merkez Bankası muhtemelen parasal genişlemeyi kısmaya ve 22 Mayıs sonrasındaki söylemini korumaya devam edecek. Gerekçe olarak da ABD ekonomisindeki ılımlı toparlanmayı öne sürecek, pası olan finansal piyasalar bu eksendeki kısır tartışmalar ile göz boyama gereğine katkı yapmayı sürdürecek. Şahsen bu bakış açısının tümü ile gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum. Yozlaşmakta ve yıpranmakta olan sistemik yapının likidite bolluğu ve düşük faizlere olan artan bağımlılığı çok ciddi bir olumsuzluktur ve sonu kesinlikle felakettir; ne yazık ki beklentileri yönlendirebilmek adına işin bu tarafı hiç konuşulmuyor. Böyle olduğu için Irak'ta yaşanan son gelişmelerin küresel açıdan çok ciddi bir tehdit olduğunu anlamakta pek mümkün olamıyor.
Federal Reserve'nin 2004 Haziran ile 2006 Mayıs dönemi arasındaki faiz yükselişlerinin hedef ile 21 Haziran 2013'te açıkladığı stratejideki amacının büyük ölçüde aynı olduğunu düşünüyorum. Balon tehlikesinin daha da büyümesini, likidite bolluğuna olan bağımlılığın artmasını engellemek. İlk girişim başarısız oldu. Irak'taki gelişmeler ise ikincisinin de aynı kaderi paylaşma ihtimalini artırıyor. İlk keresindeki likidite bolluğuna olan bağımlılığına ek olarak bu kez düşük faizlere olan bağımlılık da çok yüksek!..
Başarı durumunda riskten kaçınma eğilimi kontrollü bir şekilde artacak, aksi olasılıkta ise artan enfl asyonist endişeler ile gelişmelerin kontrolden çıkması olasılığı kabus olacak. Her iki olasılık da gelişmekte olan ekonomiler için olumlu şeyler söylemiyor; öncelikle onların çok sancılı olacağı bilinen likidite ve düşük faiz bağımlılığından kurtulma sınavına girmesi gerekiyor… Arap Baharı bu sürecin öncü gelişmelerinden sadece birisi idi!..
Yaşadığımız süreci ve sonrasını finansal piyasaların fiyatlayabilme şansının olmadığı bu nedenle günü kurtarmak adına bilgi kirliliği üretmeye devam edeceklerini tahmin edebilirsiniz. Siyasiler ve merkez bankaları da panik oluşumunu engellemek adına onlara destek vermek dışında bir seçenek bulamayabilir.
Bu aşamada sormak gerekiyor, mevcut sorunlar iyice ağırlaşır ve bağımlılıklar azalmaz ise neler yaşanabilir?.. Federal Reserve kademeli olarak parasal genişlemeyi kısmak, devamında bilançoyu kısmen küçültmek ve son aşamada faizleri yükseltmeye başlamaktan bahsediyor; fakat evdeki hesapların çarşıya uymaması ihtimali güçlenmeye devam ediyor...