Likidite tuzağı

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

1999-2001 krizinde en ilginç olaylardan birisi Krugman'ın eski bir keynesyen fikir olan "likidite tuzağını" yeniden canlandırması oldu. Krugman daha sonra Nobel Ekonomi ödülünü aldıysa bu sonuçta 1997 Asya krizini öngörmesi ve "likidite tuzağını" yeniden gündeme getirmesi 1979 tarihli makalesi kadar etkili olmuş olabilir. Paul Krugman'ın "likidite tuzağı" olarak isimlendirdiği durumun özellikle Japonya için geçerli olabileceği genellikle kabul ediliyordu. Ama 2000 yılında Almanya için de geçerli hale gelebileceği düşünüldü ve hatta ABD için bile çanlar çalıyor olabilirdi. Krugman muhtemelen Keynes iktisadının yeniden uygulama alanı bulabileceğinin altını çizmek için Keynes'in 1930'lardan kalan bu argümanını ismen de kullandı. Argüman şöyle ifade edilebilir: Grafik 1'de dikey eksende nominal faiz haddi i var ve yatay eksende de toplam üretim Y bulunuyor. IS ve LM eğrilerinin kesiştiği nokta bize toplam arz ve toplam talebin kesiştiği noktaya denk bir dengeyi verecek. Keynes'in düşündüğü şöyle bir şey: nominal ücretler aşağı doğru esnek olmadığı ve depresyon döneminde fiyatlar artmadığı (tersine, belki de düştüğü) için reel ücret w/p yüksek seyreder. İşgücü piyasasında dengeyi sağlayacak yüksek nominal (ve reel) ücretler hüküm sürdükçe yatırımın canlanması arz açısından zordur. Talep açısından ise yatırım talebi nominal faiz haddini aşağı çekerek canlandırılabilir. Bu durumda nominal para arzını artırmak LM'i LM*'a götürecektir. Nominal faizler düşecek ve IS üzerinde aşağı doğru kayarak yeni dengeye IS ile LM*'ın kesiştiği noktada ulaşacağız. Talep artışı sonucu fiyatlar artarak p*'a gelirken toplam üretim de Y*'a ulaşır. Arz açısından p''deki artış reel ücretleri (w/p) düşürdüğü için nominal ücret açısından sağlanamayan esneklik reel ücretleri düşürerek sağlanmış olur ve nominal faizler aşağı doğru esnek olduğu için aktarma kayışı vazifesi görerek para arzı artışına cevap verip IS boyunca bir kaymaya ve toplam talepte bir artışa neden olurlar. Keynes nominal faizlerin para arzı artışına hassas olmadıkları limit durumlardan da bahsediyor. "Likidite tuzağını" böyle bir limit durum olarak tanımlayabiliriz.

Bu durumda LM eğrisi yatay (para arzının nominal faize göre kısmi türevi sonsuz ve LM'in eğimi sıfır) oluyor.Sıfır veya sıfıra yakın nominal faizlerle ortaya çıkabileceği düşünülen bu durumda LM'deki kayma IS'le buluşmadığı için denge değişmiyor. Başka türlü söylersek, nominal faiz para arzındaki artışa cevap vermiyor.Tıpkı nominal ücrette olduğu gibi bu limit durumda nominal faiz de aşağı doğru esnek değil. Sonuçta toplam talep eğrisi dikey bir bölmeye sahip olabilir -LM'in yatay olduğu kısma tekabül eden- ve talep etkilenmediği için toplam üretim değişmez. Arzı artırırsanız fiyatlar düşecektir ve arz-yanlı bir stimülasyon "deflasyon" doğuracaktır. Olaya reel faiz r = (1+i). p/pe açısından bakarsak, nominal faizler aşağı gidemediği için ve enflasyon beklentisi pe düşük olduğu için p düşmektedir.

Krizin geldiği son aşamada şu an korkulan budur (deflasyon sarmalı). Enflasyon beklentisini yükseltmek p'deki düşüşü durdurmanın tek yolu olarak görülüyor çünkü nominal faiz zaten sıfır seviyesinde. IS'i LM'in yatay olduğu bölgeden çıkarmak için ani bir şok gerekiyor. Krugman'ın Japonya üzerine yazdıklarının özü buna indirgenebilir: IS kamu harcamalarındaki bir artış, vergi oranındaki bir düşüş veya beklenen enflasyondaki bir artışla yerinden oynadığı için ve ilk ikisi Japonya'da zaten denenip sonuç alınmadığı için geriye enflasyon yaratmaya dönük bir güvenilir irade beyanı kalıyor. Deflasyona girmiş ve zaten durgunluk yaşayan ekonomiler için bu argüman genel bir kullanım alanı bulabilir.

Japonya örneğinden başlayan provokatif bir tahlil yine Paul Krugman'dan geldi. Benzeri bir öneriyi de çok daha önce müteveffa Rudiger Dornbusch yapmıştı. Yanlız, Krugman'ın önerisi daha teorik bir temele sahip ve Keynes'in tekrar gündeme gelebileceğini düşündürdüğü için de ayrıca ilginç. İktisatta lüzumsuz ve içi boş formalizmlerin biraz fazla ön plana çıktığını düşünenler için özlü görüşlere sahip birkaç iktisatçıdan biri olan Keynes'in "modasının geçmeyeceği" açık olsa da, bu görüşün bir MIT iktisatçısı tarafından cesurca dile getirilişini görmek de doğrusu hoş oluyordu. MIT Ekonomi Bölümü eski başkanı Fransız Olivier Jean Blanchard'ın IMF başiktisatçısı olmasıyla aslında bir dönem kapandı ve Washington Konsensüsü sanırım tarihe karıştı. Krugman'dan başlayan süreç 9 yıl sonra içinde bulunduğumuz krizin büyük etkisiyle IMF'nin (bile) "yeni keynesyen" bir duruşa yaklaşmasına yol açıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019