Liderlik ve güven
Gerek iş hayatında gerekse sosyal hayatımızda güven yaratmak oldukça zor ve meşakkatli bir iştir. Yaptığımız birçok iş aslında güven temeline dayanır.
Güçlükle kazandığımız paramızı ürün veya hizmet için harcarken, evlilik kararı ile hayatımızı bir başka kişiyle birleştirirken, bizi temsil edecek kişiyi seçmek için oy verirken hep güvene dayanırız. Kanunları ve sözleşmeleri birer güvenlik önlemi gibi görürüz fakat bunlar bile söz konusu kuralları uygulayacak olan kurumlara güven duyduğumuz için geçerlidir. Örneğin bazı kurumlara daha çok güven duyarız.
Okuduğum kaynaklardan özetlemek gerekirse, güvenin üç unsuru vardır: Sahicilik, mantık ve empati. Güvenin kaybolmasında genelde bunlardan birinde yaşanan sıkıntılar yatar. Sahicilik; gerçek kişiliği ortaya koymak, etrafımızdaki insanlara sahici davranmak ve insanların da bunu görebilmesi, hissedebilmesi ve inanması. Mantık; Karar verirken, düşüncelerimizi ifade ederken veya yorum yaparken mantık çerçevesinde, kanıtlara, verilere dayalı konuşmak.
Empati; kendimizi karşımızdaki kişinin de yerine koyarak düşünmek, hissetmek ve bunu hissettirmek. İnsanlar sizin gerçek kişiliğinizle etkileşime geçtiklerinde (sahicilik), yetkinliğinize, düşüncelerinize inandıklarında (mantık) ve onları önemseyip koruduğunuzu hissettiklerinde (empati), size karşı güven hissi geliştirirler. Güven kaybedilmişse mutlaka bu üç unsurdan birinde sıkıntı vardır.
Örneğin bir kişi bir iş görüşmesinde gerçek kişiliğini maskeleyebilir ancak sahiciliğini maskelemek işe alınma şansını düşüren bir durumdur. Güven, bir liderin sahip olabileceği en önemli sermayelerden biridir. Ancak güven oluşturmak için yeni bir bakış açısı ortaya koymak gerekir. Geleneksel liderlik yaklaşımında her şeyin özü kişidir: Kişinin stratejisi ve vizyonu, kişinin zor kararlar alabilme ve kendini izlettirebilme gücü, kişinin becerileri, cesareti ve güç anları...
Ancak liderlik tamamen kişiyle alakalı değildir. Liderlik sizin varlığınızın diğer kişileri yetkilendirmesi ve liderliğinizin etkisinin sizin mevcut olmadığınız durumda bile sürmesidir. Bir liderin en önemli görevi, ekibinin kendi kapasitesini ve gücünü en üst seviyede hayata geçirmesine imkan sağlamaktır. Bu, onlarla omuz omuza olduğunda da geçerlidir etrafta olmadığında da. Hatta o ekipten tamamen ayrıldıktan sonra bile liderlik etkisinin devam etmesi oldukça etkileyicidir. Biz buna yetkilendirici liderlik diyoruz.
Yetkilendirici bir lider önce kendisine güvenerek ve inanarak başlamalıdır. Lider, güvenin temel unsurlarını önce kendisi içselleştirmeli, benimsemeli ve bununla paralel ekibine de bunu yansıtabilmelidir. Güvenin temel unsurlarından empati, özellikle yetkilendirici liderleri hem başarılı hem de başarısız yapan, belki de en çok zorlayan unsurdur diyebiliriz. Empati eksikliği, yetkilendirici liderliğin önündeki en büyük engellerden biridir.
Eğer insanlar kendinizi onlardan daha çok önemsediğinizi düşünürlerse işte o zaman güven ortamı yaratmak oldukça zordur. Güzel haber şu ki, empati geliştirilebilir bir beceridir. Duyguları tanıyabilmek, ifade edebilmek, dinleme becerisi kazanmak gibi içeriklerdeki programlarla empati becerisi geliştirilebiliyor.
Liderlerin empatik yaklaşımı benimsemeleri, ekibindeki kişilerle yaptıkları her çalışmada bunu ortaya koymaları, sergiledikleri liderliğin hem kendisini hem de ekibini ileriye taşıyacağı bir gerçektir. Toplantılarda, bire bir görüşmelerde liderin sergilediği empatik yaklaşım, ‘’sen ve düşüncelerin ben ve kurumumuz için önemli ve değerli’’ mesajını pekiştirerek, güven ortamını da destekler.
En büyük insan, kendini en çok sayıda insanın yerine koyabilendir -Jane Addams Unutmamak gerekir ki güven ortamını yaratmak ne kadar zor ise, kaybetmek çok daha kolaydır. Bu sebeple güvenin üç unsurunu önce bir lider olarak kendimize güvenerek ve inanarak sonrasında da sahici, mantıklı ve empatik yaklaşım ile hayatımızın ayrılmaz parçası haline getirmemiz gerektiğine inanıyorum.