Lider yönetici
Geçtiğimiz haftalarda sizlerle liderlik ve liderlik eğitimi konusunda sohbete başlamıştık. Bu ve buna benzer, hizmet içi ‘eğitimi’ verilen, birçok konuda doğru ile yanlış, hurafe ile efsane çorba olduğundan ortalık dumanlıdır. Eh! Kurt dumanlı havayı sever demişler. O nedenle bu piyasada kurt çoktur. Nasıl olmasın? Dünyada eğitim programları pazarının ebadı 300 milyar doların üstündedir. Bunun yarısı yani 150 milyar doları şirketlere verilen eğitim için harcanır. Bunun yarısını ABD, yüzde otuzunu AB, yüzde onunu Asya, yüzde ikisini Güney Amerika, yüzde birini Afrika, geriye kalan kısmını da diğer ülke kurumları harcar. Söz gelimi ABD’de harcanan paranın yarısı yani 30-35 milyarı işletmecilik, bu arada liderlik eğitimine harcanır. Az buz pazar değil. Ham madde alım derdi yok. İmalat için tesis kurmak gerekmiyor, iki oda bir salon yeter. Yasal olarak düzenlenmiş bir iş kolu değil, yani standart yok, tüketici koruma yasalarına tabi değil. Yüzlerce işçi, dağıtım kanalları ile uğraşmak yok. Hatta istersen belki gelir vergisi hariç vergi bile yok. Eğer geçineceğim diye bir kaygınız yok, vaktiniz varsa; belagatiniz kuvvetli, artistik sahne yeteneğine sahipseniz; satıcılık beceriniz de yüksekse bu iş koluna bir bakmanızı öneririm. Böyle yapan çok sayıda şirket var. İşini doğru dürüst yapmaya çalışan kişi, grup ve şirketleri, enstitüleri tenzih ediyorum. (*)
Bir temel sorunla başlayalım. Öncelikle her yönetici liderlik vasıflarına (ki bunların ne olduğu konusuna ileride değineceğim) sahip olmalıdır diye bir şart yoktur, olamaz. Bir kere liderlik denilen şey her ne ise bunun bir tanımı yoktur. Zaten yöneticinin işinin iyi tanımlanmaması halinde onu iyi yapması tesadüflere bağlıdır, liderlik yeteneği olsa da olur olmasa da. Yani yönetici önce işini bilecek (yöneticinin işinin nasıl tanımlanacağını üç yıldır yazıyorum.) Liderlik yeteneği (o her uzmana! göre değişiyor) olduğu söylenen fakat örgütlerini batıranların sayısı liderlik yeteneği olmadığı söylenen ama örgütlerini başarıya götüren yöneticilerden fazladır. Şimdi şu liderlik yeteneği denilen şeylere bir bakalım.
Efendim bir ünlü ekole göre liderlerin dört niteliği olurmuş. Bunlar vizyon sahibi olmak, ilişki kurabilmek, yaratıcı olmak ve anlam verebilmekmiş. Tabii bu deyimlerden bir şey anlamadınız. Haklısınız. Onun için bu ekol terimlere açıklama getirmiş. Vizyon sahibi olmak: (a) gelecekte bekleneni açıkça anlatabilmek, (b) bunu yaparken ben değil biz demek ve aynı anda (c) şimdi yapılacaklara yoğunlaşabilmekmiş. İlişki kurabilmek ise: (a) görünür ve ulaşılabilir olmak, (b) elemanlara güvence sağlamak, (c) iç ve dış muhataplarla iletişim kurabilmekmiş. Yenilikçi olmak: (a) örgüt elemanlarının yenilik yapmalarını sağlamakmış. Anlam verebilmek: (a) örgütün etrafında ve içinde ne olup bittiğinden haberdar olmak, (b) etrafta olup bitenleri örgüt elemanları ile birlikte modelleyebilmek ve (c) bu modeli sık sık revize etmekmiş. Bunların hepsi olmasa bile çoğunluğu makul ve hatta tavsiyeye şayan öneriler gibi görünüyor.
Gelgelelim, kavramları tanımlamak için kullanılan açıklamaların çoğu kendileri açıklamaya muhtaç. Söz gelimi şu vizyon kavramına bir bakalım. Buna göre lider örgütünün ileride olmasını istediği durumu bilecek, bunu elemanlara anlatacak ve biz bunu yaparız diyecek ve nasıl o duruma gelineceğini bilecek. Buraya kadar mantıklı görünüyor ama bu özellik, hani espri yaparız ya, “Sevgilim yeşil panjurlu evimiz, gürbüz çocuklarımız olacak, mutluluk içinde yüzeceğiz” diyerek sevgilisini ikna etmeye uğraşan aşıkların söylemlerine benziyor. Siz böyle yapan lider hiç gördünüz mü? Ben görmedim. İstediğiniz lideri alın. Hiçbiri bunu yapmamıştır. Birincisi örgütün gelecekti detaylı pozisyonunu çoğu anlatabilecek kadar bilemez. İkincisi bilse bile anlatmaz. Liderlerin çoğu aklındakileri en yakınlarıyla bile paylaşmamıştır. Bunun nedeni liderler değiştirir, değişiklik tepki toplar, tepki enerji kaybına ve ciddi hedef sapmalarına yol açar. Üçüncüsü, liderler biz derler, ama siz de ben de biliriz ki liderlerin en yaygın özelliği biz değil ‘bendir.’ Hatta örnek verilen liderlerin bazılarının megalomaniden mustarip olup olmadıkları sıkça tartışılır. Liderlerin şimdi yapılacak işlere yoğunlaşmaları ise kendi içerisinde çelişkilidir. Şöyle düşünün. Lider liderliğini yaptığı örgüt, grup her neyse, onun gelecekte arzu edilen yerini ve oraya ulaşmak için şimdi ne yapılması gerektiğini biliyor. Yani, bir planı var. Eğer lider makro hedefler veya proje bazında mikro hedefler bazında çalışmıyorsa bu olası değildir. Hani “Sevgilim yeşil panjurlu evimiz, gürbüz çocuklarımız olacak, mutluluk içinde yüzeceğiz” diyen aşığın yeşil panjurlu ev, gürbüz çocuk ve mutluluğun nasıl elde edileceğini anlatması gibi. “Sevgilim yeşil panjurlu ev için önce ABC bankasına konut kredisi başvurusu yapacağız. Bunun için senin benim maaşımız yetmez, baban kefil olmak zorunda. Aylık taksitlerimizi sonra düşünürüz. Panjurları yeşile boyamak kolay ama bina yönetimi izin vermez. Panjur taktırmazlar. Taktırsalar bile yeşile boyatmazlar. Ben zaten sözün gelişi söylemiştim. Gürbüz çocuklar için özellikle senin yediğin içtiğine dikkat etmen gerekir. Demir ve vitamin alımını planlamalısın. Genetik testlerimizi de yaptıralım. Mutluluk için 'Sen mutluluğun resmini yapabilir misin?' diyen Nâzım Hikmet’i okumaya başlayalım. Detayları sonra tartışırız.” Önemli sayılan liderlerin hiçbiri böyle çalışmamıştır. Başarılı liderler işlerini aşama aşama, yavaş yavaş, birer birer yapmışlardır. Çoğu paylaşılabilecek önemli hedefi koymuş diğerlerini çoğunlukla birer birer tasarlamış, bir çoğunu da işler ilerledikçe keşfetmişlerdir. Diğer kavramları da tartışırız, ama yazı işleri beni çarmıha gerer. “Uzun yazıyorsun kardeşim gazeteyi senin için mi çıkarıyoruz” der.
Şimdi “Madem beğenmiyorsun neden zahmet ettin de bu ekolün ne dediğini anlattın, bize de belki işimize yarar bir şeyler yazmıştır dedirterek okuma eziyetini reva gördün?” diye soruyorsanız hemen cevaplayayım. Size 50 bin dolar kazandırdım. Bu ekolün yarım günlük seminerinin fiyatı bu. Yani ne diyorlar diye merak edip de şirketinize davet ederseniz 50 bin dolarınızı alırlar. Ben size bedava veriyorum. Bari huysuzlanmayın. Bedava sirke baldan tatlıdır diyenlere müjde. Haftaya 75 bin dolar kazandıracağım.
Sağlıcakla kalın.
(*) Tenzih ediyorum çünkü aralarında bazıları en azından eğitim olmasa (işe dönük) bile ufuk genişletecek tahsile yarayan ciddi çalışmalar yapıyorlar, bir de aralarında yakın tanıdıklarım olan bu iş kolundan üstüme gelirlerse “Tenzih ederken ben sizi kastetmiştim” diyebileyim. Veya onlar “Bizi kastediyor” desinler.