Lider yetiştirenler, geçtikleri yollar ve öğrendikleri…
Onlar, bir çok kişinin hayallerini süsleyen, iş dünyasına liderler yetiştiren okulların dekanları. Onların da kariyer yollarında parlak anlar, umutsuzluklar, vazgeçişler, tesadüfler, yeniden başlangıçlar var. Göçmen kampında çalışan, kendi ifadesi ile sıradan bir genç iken Harvard’a seçilen, ilk yılında çok zorlanan ve eğitimine ara veren Kim Clark, ilerleyen yıllarda okulun dekanı olmuş. Harvard Business School’un eski dekanlarından Kim Clark,”Harvard’a alınan öğrenciler, büyük bir özenle seçilirler. Ben, onlardan birisi değildim.Göçmen kampında çalışan sıradan bir gençtim. Harvard’a bir deneme için başvurmuştum çünkü birisi “Bu çocuk konusunda iddialıyım, yapabilir” demişti. Kabul edilmemin en önemli sebebi, etkili bir mezunun beni önermiş olmasıydı. Harvard’a 1967 Ağustosunda girdim ve o yıl baştan sona kadar bir felaketti. Finansal bakımdan oldukça sıkıntı çekiyordum ve ilk ayı yatakhaneyi temizleyerek geçirdim. Yılın geri kalanının da pek eğlenceli olduğu söylenemez. Kültürel ve sosyal anlamda tamamen rüzgara kapılmış savruluyordum. Hiç bir dersten kalmadım ama en iyi notum kimyadan B idi. Çabalıyordum ama olmuyordu. Harvard’ı bıraktım. Geri dönmeyi isteyip istemeyeceğimi bilmiyordum. İki yıl Almanya’da misyoner olarak yaşadım. Daha sonra Brigham Young University’de bir yıl geçirdim. Bu tecrübelerim, kendime olan güvenimin tekrar oluşmasını sağlamıştı. 1971’de Harvard’a geri döndüm. Bu sefer, çok daha fazla odaklanmıştım. Ekonomi bölümünü en yüksek derece ile bitirdim. Üniversitedeki birinci yılım bana sınırlarım hakkında bir çok şey öğretti. İki teşhisim vardı: İlk yılımda kimyayı seçmem bir yanlıştı ve hayatımı düzenleyememiştim. Ayrıca öğrendim ki önemli olan hatayla ne yaptığındır. Durumu kontrol edebilecek güce sahip olmayabilirsin ama nasıl tepki vereceğine sen karar verebilirsin” diyor. Bu öğretiyi dekan olarak görev yaptığı yıllarda da kılavuz eden Clark, dekan olarak görev yaptığı yıllara ilişkin şunu söylüyor: “Çalışan ve başarısız olan insanlar için yapmamız gereken şeyin, onları başarılı olabilecekleri doğru bir noktada konumlandırılmamız olduğunu düşündük.”
Liderlik, duygularla ilgili
Stanford Graduate School of Business dekanlarından Robert L. Joss ise yaşadıklarının zekanın yeterli olmadığını öğrettiğini söylüyor. “Hayatım boyunca ve dekanlığım süresince liderliğin duygusal zeka ile ne kadar yakından ilgili olduğunun hem farkında oldum hem de bundan çok etkilendim. Daha fazla liderlik yapabilmeniz için, liderliğin motivasyonla, motivasyonun da duygularla ilgili olduğunu anlamanız gerekiyor. Dünyadaki bir çok üniversite akıl ile işliyor. En iyi fikre sahip olanın en parlak olduğu düşünülüyor. Ancak lider olabilmek için zeki olmak yeterli değil. İnsanlarla iletişim kurmanız gerekir. Ancak bu şekilde organizasyonu ileriye taşımanız için size yardımcı olmalarını sağlayabilirsiniz” diyor.Gerçek liderliğin prestijle, güçle ya da konumla değil, sorumluluk ile ilgili olduğunu ifade ediyor.
Geleneksel olarak öğrencilerin liderlik rollerini üstlenmeleri için yeterince hazırlanmadığını, onların finans, strateji, analiz ve diğer konulardaki güçlükleri göğüslemelerinin sağlanmaya çalışıldığını vurgulayan Joss, “ Liderlik bir performans sanatı. Teorik olarak basit ancak pratikte son derece karmaşık ve zorlu bir iş” diyor.
Harvard Business School’un bugünkü dekanı Nitin Nohria ise, IIT Bombay’de Kimya Mühendisliği eğitimi almış. Bunun kendisi için olağanüstü bir tecrübe olduğunu söylüyor. Ancak çok iyi bir kimya mühendisi olamayacağının erken farkına varmasının kendisi için önemli bir şans olduğunu belirtiyor. “Babam Hindistan’da başarılı bir işadamıydı. Her yaz farklı şirketlerde çalışırdım. Öğrendiklerim ve ilgi alanlarım, beni iş dünyasına yönlendirdi. Mühendislik eğitimini tamamladıktan sonra MIT Sloan School of Management’a kabul edildim.Aslında uluslararası finans ile ilgiliydim ancak danışmanım Wall Street’ta kariyer yapmak üzere ayrıldığında organizasyonel davranış ve liderlik alanını keşfettim. Ve bu alan benim tutkum haline dönüştü” diyor. Babasının kariyeri üzerinde etkisinin çok büyük olduğunu, onunla yaptığı iş seyahatlerinde ve sonrasında iş dünyasının, yönetimin toplumları dönüştürücü etkisinin farkına vardığını söylüyor. Dekan olarak göreve başladığından beri önceliklerinden birisi, okulun küresel alandaki yayılımının fiziksel olarak artırılmasındansa entelektüel olarak artırılması olmuş. Nohria “Yaşanan skandallar, toplumun çıkarlarının aleyhine kazanç elde etme arzusu, işdünyasına olan güvenin büyük ölçüde sarsılmasına neden oldu. Bugün çok basit ama çok önemli bir fikri keşfediyoruz: İşdünyası için iyi olan, toplumlar için de iyi olabilir ve olmalı. İş dünyası liderleri, toplumda güveni yeniden inşa etmekten sorumlular” diyor.