Lider olmak isteyenler için liderlik üstüne
İşletmecilik yazınında liderlik üstüne üretilmiş akla hayale gelebilecek her türlü yazılı ve görsel ‘kaynak’ raflara sığmaz. İnanmıyorsanız Google’a sorun. İngilizce ‘leadership’ diye girin 980 milyon kaynak çıkıyor. İnşallah İngilizce bilmiyorsunuzdur o zaman, Türkçe ‘liderlik’ diye girin kaynak sayısı 230 milyon. Bre insafsızlar, bre Allah’tan korkmaz kuldan utanmazlar. Bunların başlıklarını okumaya bile insan ömrü yetmez. Hevesli vatandaş nasıl liderlik öğrenecek?
Korkmayın. Bu ve bir dahaki yazımda size liderlik nedir özetleyeceğim ki siz bunları okumaktan ve kerameti kendinden menkul ‘guruların’ tıraşlarını dinlemekten kurtulun.
Milyonlarca eserin uğraştığı konuların başında liderliğin doğuştan sahip olunan bir yetenek mi yoksa öğrenilebilecek bir beceri mi olduğu sorusu gelir. Kimi yazısına nezaketen bu sorunun cevabını arıyormuş gibi başlar, cevap bile vermeden liderlerin özelliklerini anlatır, kimi bu nezaketi bile göstermez. Halbuki bu sorunun cevabı çok önemli. Çünkü eğer liderlik öğrenilebilir bir şeyse bu liderliğin soysal (generic) bir tanımının yapıldığı ve dolayısıyla liderlik için nelerin öğrenilmesi gerektiğinin bilinebileceği demektir. Yok eğer bu doğuştan sahip olunan bir yetenektir diyorsanız o zaman yapacağınız tek şey adı lidere çıkmış insanlara bakarak onları ve yaptıklarını tanımlarsınız. Ancak bir bakarsınız ki vakalardan genelleme yapmak pek olası değil çünkü liderlerin veya adı lidere çıkmış insanların kitleleri sağken veya öldükten sonra peşlerinden sürükleyebilmelerinden başka ortak tarafları pek yok. Yıllardır konferanslarımda söylediğim bu söz başına bir lira teberru toplasaydım şimdi ‘soğanın cücüğü ile ekmeğin hasını” yiyecek kadar zengin olurdum.
Söz gelimi, liderlerden biri taraftarlarını otuz sene çöllerde oradan oraya dolaştırdıktan sonra o civarda altında petrol bulunmayan tek toprak parçasını onlara ‘vaat edilmiş topraklar işte burası’ diye gösteren Hazreti Musa. Torunlarının torunları hala bu vaat edilmiş topraklarda didişiyorlar ve Musa’nın liderliği tartışılmıyor. Bir başkası bir ordunun mutlak bir imhadan kurtulmak için geri çekilmesi esnasında gösterdiği yönetim başarısıyla öne çıkmış. Emperyalizm ve feodalizmin baskılarından milletini kurtaracağını vadeden bu liderin öncülüğünde son derece elverişsiz iklim ve arazi koşulları altında yapılan bu ricatı ordunun sadece %10’u tamamlayabilmiş. Yani 10 kişiden dokuzu ya firar etmiş ya da yolda ölmüş. Bu lider sonunda ülkesinin idaresini ele geçirmiş ve bir baskı rejimiyle 27 sene tek başına idare etmiş. Mao’nun liderliği de tartışılmıyor. Bir diğeri Londra’da hukuk tahsili yaptıktan sonra Güney Afrika’ya göçmüş ve orada ezilen Hintlilerin haklarını korumak amacıyla eylemlere girişmiş. 20. yüzyılın başlarında Hindistan’a gitmiş, burada köylü ve işçileri örgütleyerek Hindistan’ın özgürlüğü için pasif direniş denilen ve şiddete karşı bir yöntemle mücadeleye başlamış. Sonunda Hindistan özgür olmuş ama önce ikiye bölünmüş sonra da parçalardan biri tekrar ikiye parçalanmış ve yıllarca sürecek din savaşları sonucu bir hesaba göre 6 milyon, bir hesaba göre 40 milyon Hindu ve Müslüman hayatını kaybetmiş.
Gandi’nin liderliği de tartışılmazlar arasında. Büyük olasılıkla doğuş adı olmayan bir adla tanınan bir başka lider yüzbinlerin başında zaferden zafere koşmuş öldüğünde arkasında Fransa’dan Çin’e uzanan bir imparatorluk ve yanmış yıkılmış köyler, şehirler ve yüzbinlerce ölü bırakmış. Komuta ettiği yüzbinlerce, her biri bir başka kavimden, başka diller konuşan askerlerini, disiplinle savaştırabilmesi bugün bile ders niteliğindedir. Atilla’nın liderliği de tartışılmaz. Bir başka lider ülkesinin başına geçtiğinde nüfusun neredeyse yarısı işsizmiş. Enflasyon o derecede azgınmış ki duvar kağıdı yerine kağıt para kullanmak daha ucuza geliyor şeklinde espri yapılıyormuş. Ülke utanç verici bir sulh anlaşmasını imzalamaya mecbur bırakılmış, sosyal ve ekonomik sistem tam anlamıyla çökmüş. Bu lider beş altı senede ülkesinin ekonomisini düzelttiği gibi, 13 milyon askerden oluşan ordusuyla Polonya, Norveç, Danimarka, Belçika, Fransa, Yugoslavya, Yunanistan ve Hollanda’yı işgal etmiş Rusya ise elinden zor kurtulmuş. Hitler’in de liderliği tartışılmıyor. Kendisine inanan bir avuç subay ile ülkesini istila eden devletlerle mücadele için yola çıktığında bu girişiminin nerelere kadar uzanacağını kimse tahmin edememiş. Savaşlarda gösterdiği yararlıklarıyla ünlenmiş olan bu general ‘namağlup paşa’ lakabıyla anılıyormuş. Çıktığı bu yolculukta topraklarını işgalden kurtarmış, kurtardığı topraklarda sıfırdan modern bir devlet yaratmış ve halkınca Türklerin atası lakabına layık görülmüş. Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliği de tartışılmaz.
Musa, Mao, Gandi, Atilla, Hitler, Atatürk hepsi liderdi. Ne geçmişleri, ne görünümleri, ne söyledikleri, ne yaptıkları, velhasıl-ı kelam hiç bir şeyleri birbirlerine benzemez insanlardılar. Ancak hepsi peşlerine taktıkları insanlarla bir yerden başlayıp başka bir yere gelme başarısını göstermişler. Kimi peşinden gelenleri felakete sürüklemiş, kiminin ‘başarısı’ çok pahalıya mal olmuş, kiminin marifeti kabahatinin yanında küçük kalmış, kimi o kadar büyük işler başarmış ki aradan bir asra yakın zaman geçmiş olmasına rağmen hala şaşkınlıkla anlatılıyor. Peki ortak yönleri hiç mi yok? Bir sürü yazar öyle sanıyor ki liderlerin vasıfları listeleri yayınlayıp duruyorlar.
Şöyle bir taradım en kısa listede beş en uzun listede yüz-bir tane vasıf var. Bu listelerin sayısı da saymakla bitmeyecek kadar çok. Hepsinde bulunan bir kaç özellik elbette var. Bu zaten kaçınılmaz. En zengin dilde bile liderlerin özellikleri diye 101 sıfat sıralamaya kalksanız kelime yetmez. Dolayısıyla listeler arasında yaygın bir tekrar var. Bunun da ötesinde bazı özellikler sanki çok düşünülmeden listelere alınmış gibi. Söz gelimi güven telkini. Deniliyor ki liderler takipçilerine güven telkin etmelidirler. Kağıt üzerinde buna kimsenin bir itirazı olamaz. Halbuki liderliğin önemli bir göstergesi liderin kendine güveni değil takipçilerinin lider sayesinde kazandıkları özgüvendir. Liderler eziklerden kahraman çıkarırlar. Bu kahramanların ‘mutlu sona’ ulaşacaklarının bir garantisi olmadığı gibi mutlu son olarak tanımlanan şeyin hayırlı bir son olacağının da garantisi yoktur. Liderlerin kendi taraftarları başta olmak üzere herkesi nasıl perişan ettikleri, milyonların ölümüne nasıl neden oldukları hafızalarımızdadır.
Peki hiç bir ortak özellik yok mu? ‘Özellikler’ listesinden hangi kalem özelliği seçerseniz seçin kimse “Hayır! Bu bir liderlik özelliği değildir” diyemez. Hani yemek tarifleri vardır ya. Beş aşağı beş yukarı içinde ne var itirazsız bellidir. Hani patlıcan musakkada patlıcan vardır dersem kim “Hayır efendim. Yoktur” der? Liderlerin özellikleri listelerinin en palavradan olanları bile en azından “Eh! olabilir” dedirten vasıflar sıralarlar. Peki liderliği nasıl anlayacağız? Bir iki şeyi akılda tutarak:
1) Liderlerde olması gereken vasıflara “var” veya “yok” diye değil ne “derecede var” diye bakacağız. Hani musakkanın içine ‘tuz’ katılır mı? Diye sormak yerine “ne kadar tuz?” der gibi;
2) Özelliklerin birbirleriyle etkileşimlerine dikkat edeceğiz. Mesela musakkaya tuz konulur ama eğer tuzlu salça da konmuşsa hiç tuz koymamalısınız. Yoksa musakkanız şap gibi olur.
3) Sonra özelliklerin gösterilme zamanı ve biçimini de düşünmek gerekir. Lider her dakika özellik gösterisi yapan biri olmasa gerek.
Sizlere daha önce liderlerde olması gerekli özellikler listesi diye bir liste vermiştim(1) . Liste şöyleydi:
1- Cesaret (Güçlük ve sıkıntıları göğüslemek);
2- Kararlılık (maksat ve hedeften sapmamak);
3- Özgüven (güç ve becerilerine itimat);
4- Kuvvet (makam, kaynaklar, özellikle bilgi ve mantıkla kazanılan güç);
5- Atılganlık (gözü pek olmak);
6- Dayanıklılık (zorluklara tahammül gücü);
7- Sabır (başarısızlıklar karşısında dağılmama, tahriklere kapılmama);
8- Israr (hedef ve yöntemden şaşmamak);
9- Dostlara bağlılık (sadakat sözüne güven);
10- Fedakârlık (kişisel menfaatlerinden feragat edebilme, tevazu).
Bunların hepsi bir liderde arzulanan özellikler. Haftaya önerilen özelliklerden ne kadar, ne zaman lazım ve takipçiler liderin bu özelliklere sahip olduğunu nereden anlayacak o konulara bakarız. Öyle ya şimdi ben ortaya atılsam ve bende on tane özellik var diye yukardakileri saysam ve bunu her gün tekrar etsem beni lider mi belleyeceksiniz? Yoksa “Bu lider bozuntusu da nereden çıktı?” diye alay mı edeceksiniz?
Sağlıcakla kalın
-------------
(1) 2 Mart 2011, Dünya Gazetesi, Osman Ataç, İşletmecilik Sohbetleri