Lider ne derse doğrudur
Dün... Parti önemli değil. Hemen hepsini aynı diye düşünebiliriz. Lider kürsüde:
"Erken seçim hiçbir zaman gündemimizde olmadı. Seçimler zamanında yapılacaktır."
Milletvekillerinde bir coşku, bir alkış tufanı, sormayın gitsin. Dinleyici localarını dolduranların tezahüratları sanki kulakları sağır edecek ölçüde:
"Türkiye seninle gurur duyuyor..."
Ne yani "seçim zamanında yapılacak" denildiği için mi bu gurur!
Bugün... Aynı parti, aynı lider yine kürsüde:
"Şartlar seçimi erkene almamızın daha iyi olacağını gösteriyor. Biz de öyle yapmaya karar verdik."
Bu kez milletvekillerinde daha büyük bir coşku; karar ayakta alkışlanıyor. Hani neredeyse okul kapanırken birbirlerine sarılan çocuklar gibi heyecanlılar. Neyi alkışlıyorlar, bir süre sonra o koltuğu kaybedecek olmalarını mı, yoksa onlara "lider ne söylerse alkışlanacak" diye mi öğretilmiş.
Bu topluluk psikolojisi midir; bilen, çözebilen varsa ve bizi de aydınlatırsa pek makbule geçer.
Meğer seçim ne kadar gerekliymiş!
Haydi milletvekillerinin geleceği liderlerinin iki dudağı arasında. Sizin de mi öyle, yoksa çok daha fena mı bağlı geleceğiniz iktidarda olan siyasi parti liderlerine...
Sözümüz kendini iktidarın aldığı her kararı alkışlama ihtiyacı içinde hisseden iş insanları örgütlerine...
İktidar partisi "Ne seçimi, seçim zamanında" diyor. Bir takım kuruluşların etkili ve yetkili isimleri demeçleri patlatıyor:
"Zaman iş yapma zamanı, Türkiye'nin seçimle uğraşacak lüksü yok."
İktidar partisi seçimi erkene alıyor, artık doğru görülen bu, yine demeç üstüne demeç:
"Türkiye önünü görmüş, belirsizlik ortadan kalkmıştır. Erken seçim kararı çok isabetli olmuştur."
Yapmayın etmeyin! Bu kadarı fazla. Hiç olmazsa arada bir susmayı deneyin!
Hem madem erken seçim bu kadar iyiydi, yararlıydı, adeta olmazsa olmazdı, niye erken seçim kararı alınana kadar hiç sesiniz çıkmadı, bu yönde bir çağrı yaptığınızı hiç duymadık?
Yapmayın etmeyin! Belinizi çalıştırmak için başka egzersizler deneyin!
TÜSİAD'ın Bahçeli'nin açıklamasından sonra erken seçime karşı çıkarak burada kastedilen kuruluşlardan ayrıldığını belirtelim.
Trafik polisi
İki kenti de bilenler Ankara'daki Tunalı Hilmi Caddesi'ni İstanbul'un Bağdat Caddesi'nin minyatürü diye nitelerler. Tunalı Hilmi Caddesi'nde günün hemen her saatinde araç trafiği de yoğundur, yaya trafiği de. Caddenin başında Ankara'nın küçük ama simge parklarından Kuğulu Park vardır.
Hemen her gün yürüdüğüm, kafelerinde oturduğum Tunalı Hilmi Caddesi'nde, yani kısaca Tunalı'da önceki gün anlamsız bir şekilde büyüyen, düşündürücü ve üzücü bir trafik karmaşasına, tartışmasına tanık oldum.
Olayın baş aktörleri motosikletli genç bir trafik polisi ve hatalı park ettikleri tartışma götürmeyecek olan üç taksi şoförüydü. Basit bir park ihlali tartışması uzadı da uzadı, üç taksici için dokuz polis, iki çekici geldi ve taksiler çekilerek götürüldü. Genç polisin de daha önce yaptığı "gözünden kaçtığı"nı itiraf ettiği önemli bir hatası vardı.
Tarih 18 Nisan Çarşamba, saat 19.00 dolayı. Neler olup bittiğini aktarmadan önce merak eden yetkili çıkarsa diye belirtmekte yarar var; trafik polisine ait o motosikletin plakası bizde mevcut.
Bu genç arkadaşımızın daha sonra sorulduğunda "Gözümden kaçmış" dediği durum ne miydi, önce onu aktaralım.
Tunalı'dan tek yönlü girişi olan bir sokaktan ters yönden bir araç geldi, tam da bu arkadaşımız sokağın başında motosikletiyle dururken. Üstelik ters yönden gelen aracın sürücüsü telefonla konuşuyordu. O sokağa girmek üzere olan bir başka araç vardı ve ters yönden gelen yüzünden trafik kısa süre tıkandı. Yanımda arkadaşlarım biz de bu durumu ibretle izledik.
Sonra bu genç polis arkadaşımızın motosikletinin hemen önüne arkadaşı olduğu anlaşılan bir taksici ikinci sıraya park ederek durdu, bir süre sohbet ettiler.
Ardından motosikletli polis büyük bir marketin önünde ikinci sıraya park etmiş üç taksiciye çok haklı olarak ceza yazmak istedi. Taksicilere ceza yazılması gerekiyordu; ama ya bu genç arkadaşın üslubundan ya taksicilerin neye olduğunu bilmediğimiz bir itirazından dolayı tartışma büyüdü ve bir anda üç taksi için tam dokuz trafik polisi geldi. Ardından iki de çekici ve taksiler çekilerek götürüldü. Taksiler çekilirken trafik tıkandı, otobüsler yaya kaldırımına çıkarak gitmek zorunda kaldı.
Tunalı trafiğini akşamın o saatinde tıkamayı gerektirecek neler oldu, tam bilemiyoruz. Taksiler niye ceza yazılarak gönderilmedi de çekilmeleri gerekti, anlayamadık. Ama uzaktan duyduğumuz bazı konuşmalar ve sergilenen vücut dili, taksi şoförlerine karşı hiç de kibar bir yaklaşım sergilenmediğini gösterir gibiydi.
Daha da ilginci şu. Motosikletli polisin çağırması üzerine gelen diğer polislerinin söylediğine göre o genç polis arkadaşımız meslektaşlarına bir konuda ders veriyormuş. Konu ne biliyor musun; halka nasıl davranmalı!