Libya'da değişim kolay ve barışçıl olmayabilir
Libya'nın eski devlet başkanı Muammer Kaddafi'nin Sirte'de yakalanışı ve onu ele geçiren milisler tarafından öldürülüşü, Libya'daki mücadelenin pek sevimli olmayan yüzünü sergiledi; maalesef Libya'yı ne gibi güçlüklerin beklediğini göstermek bakımından önemli bir ipucu teşkil etti.
Savaşı yürüten, Batı'dan hava gücü desteği alan milislerdi. Nizami ordu yoktu. Zaten televizyon haberlerini izlediğiniz zaman, her biri farklı silaha sahip, farklı ulaşım araçları kullanan, kıyafetleri farklı; canları sıkıldıkça, sevindikçe, üzüldükçe havaya mermi sıkan insanlar görüyordunuz. Hatta ben bu kişilerin kendi taraflarından olanları ve olmayanları nasıl ayırdıklarını merak ediyor ama bir türlü cevaplayamıyordum. Bu gün dahi sorunun cevabını bulabilmiş değilim.
Haberlerden anlaşıldığına göre, Kaddafi kaçarken, aracı havadan vurulmuş. Kaddafi'yi yaralı ele geçiren milisler kente getirmişler. Burada eli silahlı, görev, terbiye ve disiplini fikrinden uzak bir takım eli silahlı kişiler tarafından tekmelenerek, yerlerde süründürülerek öldürülmüş. Nizami bir mücadelede yakalanan eski lider, ne kadar nefret edilirse edilsin, bu şekilde katledilmez. Hukuk yoluyla cezalandırılması gerekirdi. Anında infaz edilmemeliydi.
Şimdi durumu tahlil etmeye çalışalım. Bir dizi eli silahlı, disiplinsiz milis ortalıkta dolaşıyor. Bunların her birinin geldiği yere göre bağlandığı bir grup ve topluluksal kimliği var. Kimi Bingazi, kimi Misurata, kimi Trablusgarp'tan. Eminim ki, bunun dışındaki nice yerlerden gelenler var. Üstelik, muhtemelen her biri şu veya bu aşiretin milisi diye aralarında tekrar ayrışıyorlardır. Acaba merkezi Libya yönetimi, bu milisleri nasıl bir nizami orduya dönüştürecek, dönüşmeyi kabul etmeyenleri nasıl hizaya getirecek?
Tabii, milislerin ayrışması toplumdaki derin ayrışmaların sadece bir yansıması. Kaddafi gibi ortak bir düşman üzerinde anlaştıkları sürece, arada sırada aralarında sürtüşmeler olsa bile, bu unsurlar silahlarını ona doğru yöneltebiliyorlardı.
Artık ortak bir düşmana sahip olmanın sağladığı birleştirme etkisi sona ermiş bulunuyor. Şimdi her grup yeni oluşacak yönetimde daha fazla söz sahibi olmak, Libya'nın yaratacağı gelirden daha fazla pay almasını sağlayacak bir konuma gelmek çabası içine girecektir. Bu çaba barışçıl bir biçimde yürütülebilir mi?
Sadece Libya'nın değil, "Arap Baharı"nı yaşayan ama hepsi birbirinden çok farklı Arap ülkesinin karşısındaki temel sorun bu. Devrim, toplumdaki siyasal gücün yeniden dağılması, eski güç sahiplerinin gücünü yitirmesi, yeni güç odaklarının toplumun kaderini belirlemekte söz sahibi olmaları demektir.
Bu süreç yaşanırken, eski güç sahipleri güçlerini yitirmemek için mücadele edeceklerdir. Örneğin Mısır'da mücadele bitmiş değil. Libya'da da bittiğine de hemen hükmetmemek gerek. Kaddafi gitti ama onun yönetimi zamanında durumu iyi olan aşiretler duruyor. O zaman soru, değişimin bundan sonraki kısmının barışçıl süreçlerle ilerleyip ilerleyemeyeceğidir.
Kaddafi'nin yakalanıp linç edilmesi, Libya'da değişimin kolay ve barışçıl olması konusunda fazla ümit vermedi.