Liberal Ekonomi Çökerken
Yazının başlığını görüp işte yine bir kahrolsun liberalizm yazısı sanmayın. Tam aksine liberalizmden vazgeçmenin maliyeti üzerine bir yazı okuyacaksınız.
Liberalizm sağcı bir sistem olarak algılanır. Doğru, 19. Yüzyıldan bu yana öyle. Aslında liberalizmin çıkışı 1789’daki Fransa devrimi ile olmuştur. Özgürlüğü savunanların görüşlerini anlatmak için kavramlaştırılmıştır.
Az okuyanlar liberalizmle, kapitalizmi eş kavramlar olarak görürler. Bu doğru değildir. Liberalizm siyasi, ekonomik, bireysel özgürlüğü savunurken, kapitalizm için ekonomik özgürlük yeter. Bundan dolayı baskıcı rejimler liberalizme karşı çıkarken, kapitalizmi, yani sermaye sahibini ve onun yaşam ortamı olan sistemi savunurlar. Bu kapitalizmin en acımasız şeklidir. Bundan dolayı artık bu tür kapitalizmi farklı bir kavramla ifade ediyorlar, “crony capitalism”, yani “yandaş”, “ahbap çavuş” kapitalizmi. Kavramı ilk kullananlardan birisi de ülkemizde de kitapları satılan Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Paul Krugman’dır.
Bu tür ülkelerde siyasal sistemle ortak çalışanlar hızla zenginleşirler, kapitalist (sermaye sahibi) olurlar. Rusya’da bunlara “oligark” deniliyor. Çin’de de özelleştirme yoluyla böyle kapitalist olan bir sınıf ortaya çıktı. Bazılarının komünist rejimle (nasıl komünistler anlaşılır değil, çünkü işçi sınıfın karşı olan sisteme faşizm denir) arası bozulanlar hain ilan edilip asıldılar.
Liberalizmin özü özel mülkiyetin varlığı olarak bilinir. Ancak bu tanım da eksiktir. Çünkü sosyalist sistemde de özel mülkiyet vardır. Liberalizmi diğer sistemlerde ayırt eden unsur “sözleşme özgürlüğü” ve bunun hukuk sistemi ile garanti altına olunmuş olmasıdır.
Eğer işçi-işveren özgürce anlaşamıyorsa, özgürce ticaret yapamıyorsa, ihaleye giremiyorsa vb. artık sistemin adı liberalizm değil, devlet kapitalizmi, ahbap çavuş kapitalizmdir.
Bu tür sistem ülkeye egemen olursa, o ülkenin yabancı sermaye ile de işleri zora girer. Ülkeden sermaye çıkışı başlar. Ülkenin füzesi, atom bombası olsa da ekonomisi er ya da geç çöker. Rusya ve Çin ekonomisindeki tıkanıklığın nedeni budur.
Türkiye’de böyle bir kapitalizmin kıyısında dolaşıyor. Şimdilerde TBMM’de görüşülen yargı sistemine yönelik düzenlemeler ve kayyum yasası ekonomi açısından bir tuzak niteliği taşıyor. Yani kapana sıkışmış bir ekonomik yapılanma yaratılıyor. Uzun dönemde bu yapılanmanın sosyal, ekonomik ve siyasal maliyeti yüksek olur.
Sanayiciler, işverenler bu düzenlemelerin yanlışlığını hükümete anlatmalıdır. Şimdiye kadar sadece bir STK buna cılız bir sesle düzenlemelere karşı çıktı.
Umarım bu çevreler sonradan “sarı ineği vermemeliydik” demezler.