Kyoto'dan Bonn'a uzun bir yeşil yolculuk
Stockholm’de 1972’de yapılan Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı’nda yayınlanan bildirge çevre için ilk uluslararası iş birliği sonucudur. “Gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama olanağını ortadan kaldırmadan, ödün vermeden günümüz ihtiyaçlarını karşılamak, kaynakları daimi kılmak” ifadesiyle ortaya konan sürdürülebilir kalkınma tanımı ilk kez 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nca hazırlanan Brundtland Raporu’nda yer aldı. Ardından Rio de Janerio’da yapılan “Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı” en önemli çıktısı olarak imzaya açılan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi bugünümüzün miladı oldu. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 1994 yılında yürürlüğe girdi. Ülkemiz Mayıs 2004’te sözleşmeyi imzaladı. BMİDÇS içeriğinin geliştirilmesi, kararlı ve bağlayıcı yükümlülüklerin getirilmesi için müzakereler yapıldı. 1997’de Kyoto’da yapılan BMİDÇS 3. Taraflar Konferansı’nda “Kyoto Sözleşmesi” kabul edildi. 20 yıl önce. Kyoto Sözleşmesi 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girdi. 12 yıl önce. Türkiye sözleşmeye 8 yıl önce, 26 Ağustos 2009 ‘da taraf oldu. Kyoto’dan Paris’teki 21. BMİDÇS Taraflar Konferansı’na ilerlenirken sözleşme çok konuşuldu. Tartışıldı. Türkiye’mizin konumunu hep konuştuk. 12 Aralık 2015 günü Paris Anlaşması kabul edilerek 4 Kasım 2016’da yürürlüğe girdi. Çok yeni. Paris Anlaşmas'ını, Türkiye 22 Nisan 2016’da imzaladı. Çok ama çok yeni. Son durak Marakeş idi. Paris Anlaşması uygulamaları için yol alınırken, Paris Anlaşması Tarafları İlk Toplantısı sonunda eylem planı uzlaşması gerçekleşti. 45 yıldır çevremiz için BM nezdinde resmi kaygılarla ilerliyoruz. Hepsi birbirinden nice güzel şehirlerde, güzelim gezegenimize yaptıklarımız, iklim değişiklikleri ile neden olduğumuz onarılmaz kayıplar konuşuldu. Görüşüldü. Haberlere iklim değişikliğinin sonucu bir felaket düştüğünde az da olsa konu yaygın duyulurken, iklim değişikliği bir-iki cümlede özne oluyor.Ya da olmayabiliyor. Sonra unutuluyor. Savaşlar, göçler, ekonomik zorluklar derken yerküremize insanın refah ve konforunun bedeli sera gazları yüklendikçe yükleniyor.İklimler, geleceğimiz değişiyor. Şimdi Bonn’da 6-17 Kasım 2017’de yapılacak 23. BMİDÇS Taraflar Konferansı’nı bekliyoruz. İlk konferans da Mart 1995’te Bonn’da yapılmıştı. 2020’ye dek yapılması gerekenlerin belirlenmesi, mevcut politikaların tartışılması ile ülkelerin sera gazı azaltım hedefleri, ulusal katkı niyet beyanları görüşülecek. Mevcut hesaplama, değerlendirme ve öngörülerde Paris Anlaşması gereği hedeflenen küresel ortalama sıcaklık artış sınırının 1.5-2.0oC ile sınırlandırılmasının başarılamayacağı belirtilmekte. Bu nedenle, Bonn ve ev sahibi ülke Almanya çok önemli. Almanya Kasım 2017’ye dek G20 Dönem Başkanı. Almanya BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve iklim değişikliğini öncelikli konumda tutarak G20 Liderler Zirvesi (7-8 Temmuz 2017) için hazırlanıyor. Yazdan hazana ulaşırken iklim değişikliğinin küresel gündemin başlıklarından biri olması bekleniyor. “İklim iklimdir” diyerek iklim değişikliği ile mücadeleyi gereksiz ve pahalı bulan Başkan Donald Trump’ın rüzgarı hangi yönden esecek göreceğiz. Manşetler bakalım nasıl olacak?
İklim değişikliğine dirençli yerküremiz için düşük karbon ekonomisi ile ilerlemek şart. Diğer deyişle, karbonu yönetmek gerek. Kyoto’dan başlayan yolda, Bonn öncesinde, 26 Nisan 2017 tarihinde İstanbul Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştireceğimiz “IV. İstanbul Karbon Zirvesi: Karbon Yönetimi, Karbon Teknolojileri ve Karbon Ticareti” etkinliğimizde iklim değişikliği ile mücadeleyi, iklim finansmanını ve Türkiye sera gazı azaltım hedefi-sanayi ilişkisini masaya yatırarak şirketlerimizin karbon yönetimi başarılarını izleyeceğiz. Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) olarak davetimizi sunar, “Düşük Karbon Kahramanı Ödülü” için aday olmanızı bekler, giderek azalan karbon ayak izli günler dilerim.