Kuveyt'in Türkiye'deki yatırımları develerindeki kulak bile de

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Ankara’da trafikte tartıştıkları F-16 pilotu Hava Pilot Kurmay Yarbay Hakan Karakuş’u araçtan indirerek darp ettikleri öne sürülen Kuveytli diplomatlarla ilgili tartışma, şimdi de ekonomiyle ilgili yeni bir boyut kazandı. Başlangıçta, diplomatların kusurlu olduğunu anladığı an gerekeni yapacağını söyleyen Kuveyt Büyükelçisi, ağız değiştirdi. Karakuş’u sokaktaki Türk vatandaşlarının dövdüğünü ileri sürmek gibi kimsenin akıl edemeyeceği bir iddia bile ortaya atan Büyükelçi, ülkesinin Türkiye’deki yatırımlarını ön plana getirerek adeta aba altından sopa göstermekten de geri durmadı. Kuveyt’in Ankara Büyükelçisi, Hürriyet Daily News’a yaptığı açıklamada, Kuveytli Askeri Ataşe’nin sınır dışı edilme olasılığıyla ilgili olarak “Burada birçok vatandaşımız var. Mahkeme kararı olmadan sınır dışı edildiği duyulursa, Kuveytli yatırımcılar Türkiye’den ayrılacaktır. Çünkü bu ülkeye güvenemeyecekler” diye konuştu. 

Şimdi; bir diplomat, hele hele bir büyükelçi, “Yatırımcılarımız Türkiye’den ayrılır, bu ülkeye güvenemezler” diyorsa elbette orada durup düşünmek, daha da öteye geçip “Şu yatırımlar ne kadarmış” diye bir bakmak gerekir, değil mi... Biz de öyle yaptık. “Acaba Kuveyt’in Türkiye’de ne kadar yatırımı varmış, yani gideceği söylenen yatırım ne kadarmış” diye rakamları masaya yatırdık. Yatırım dediğimiz, temelde ikiye ayrılır. Biz, Büyükelçi’nin söylediklerinden gerçek yatırımı anladık, yani doğrudan yatırımları. 

Merkez Bankası ülke bazındaki verilerde 2002 yılına kadar geri gidiyor, en azından kamuoyuna açık verilerde. Türkiye’de 2002’den bu yılın temmuz ayı sonuna kadar olan dönemde 118 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapılmış. Büyükelçi’nin sözlerinden sanırsınız ki bu 118 milyar dolarlık yatırımın üçte biri, haydi dörtte ya da beşte biri Kuveyt kaynaklı. Hemen söyleyelim, bu dönemde Kuveyt’ten 1.4 milyar dolarlık yatırım gelmiş. Yani toplamda bu ülkenin payı yalnızca yüzde 1.2 düzeyinde. Bir başka ifadeyle, “Giderlerse siz düşünün” demeye getirilen para bu kadar. 

Türkiye’de temmuz sonu itibariyle 83 ülkenin doğrudan yatırımı var. Kuveyt, bu 77 ülke arasında 1.4 milyar dolarla 18’inci sırada bulunuyor. 

Kuveyt’ten gelen 1.4 milyar doların dörtte üç kadarı da bu ülke kaynaklı bir katılım bankasının sermayesinden oluşuyor. 

Biz askeri ataşeyi sınır dışı edersek, örneğin bu katılım bankası şubelerinin kapısına kilit vurup Türkiye’deki faaliyetlerine son mu verecek yani! 

Kuveyt’ten gelen doğrudan yatırımın geçen yıla göre nasıl seyrettiğine ilişkin en yeni rakamları da aktaralım. Bu ülkeden geçen yılın ilk yedi ayında 187 milyon dolarlık doğrudan yatırım gelmiş. Bu yılki yatırım tutarı ise 35 milyon dolarda kalmış. “Giderlerse olumsuz etkilenirsiniz” demeye getirilen rakamlara bakar mısınız! 

Kuveyt, sanki Hollanda, sanki Avusturya, sanki ABD, sanki Almanya! Bu beş ülkeden gelen doğrudan yatırım 53 milyar dolar ve toplamın yüzde 45’i düzeyinde. 

Kastedilen başka yatırımlar mı? 

Bir büyükelçi, ülkesinin Türkiye’deki yatırımlarını bilmiyor olabilir mi, böylesine küçük rakamlarla Türkiye ekonomisini sarsacağını düşünebilir mi, diplomatına sahip çıkarken Türkiye’yi adeta tehdit eden bir üslup takınabilir mi? Doğrudan yatırımlara baktığımızda bu söz konusu bile olamaz. Ama ya “yatırım”dan kastedilen başka yatırımlarsa? 

Ödemeler dengesinin net hata ve noksan kalemi pozitif olmak üzere bu yılın ilk yedi ayında 8.2 milyar dolar, temmuz itibariyle son bir yılda ise 13.3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Net hata ve noksan, özünde “nereye kaydedileceği bilinemeyen” tutarlardan oluşan bir kalıntı kalemi. Bu kalem, cari işlemlerden kaynaklanıyorsa ağırlıklı olarak ihracatı yapıyor, dövizini alıyor ama ihracatı kayıtlara geçiremiyorsunuz demektir. Çünkü gün olur, kayıtlarda görünmesini istemediğiniz özel şeyler satarsınız. Yani bu dönemlerde cari açık aslında olduğundan küçüktür, dengeyi sağlamak için de farkı net hata ve noksana pozitif olarak yazarsınız. 

Ancak ihracatta böyle bir durum varsa bile, bu yedi aydaki 8 milyar doları da, son bir yıldaki 13 milyar doları da izahtan uzaktır. Geriye kala kala, Türkiye’ye bir şekilde getirilen, belki de aklanmak üzere getirilen para kalıyor. 
Ödemeler dengesi metodolojisi, bu parayı finansman kalemlerine yazar. Gelen para bilanço esasına göre bir yükümlülüktür, yani negatif olarak yazılır, ama karşılığında pozitif bir kalem oluşturulamaz. İşte o pozitif kalem de net hata ve noksandır. 

Şimdi düşünme zamanıdır. Hani hep Körfez bölgesinden gelen paradan söz ediliyordu ya. Kuveyt Büyükelçisi’nin vurgulama gereği duyduğu yatırım da, bu tür para girişleri olabilir mi? Ve bu açıklama, “Bizi rahatsız etmeyin” anlamı taşıyan bir mesaj olarak görülebilir mi?

aktas-017.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar