Kutuplaştırıcı, sert demeçler işi kolaylaştırmıyor
Kürt sorunu açısından zor günlere girdik. Uzun süren sakin bir dönemden sonra her gün silahlı kuvvetlerimize mayın tuzakları, pusular kuruluyor, şehit haberleri geliyor. Başbakanımız kızgınlığını saklamıyor. Hele bir Ramazan bitsin, benim neler yapacağımı göreceksiniz diyor. Böyle bir konuda bir şey yapılacaksa neden Ramazan sonunun beklendiğini anlamasak da "bekleyelim, görelim" diyelim. Ramazanın keyfini bozmayalım. Ama konu üzerinde daha ayrıntılı düşünmemiz gerekiyor.
Bayramdan sonra hükümetimiz nasıl bir yol izlemeyi tasavvur etmektedir? Eğer Sayın Başbakanımızın üslubu bir ipucu ise, yoğun silahlı mücadele başlatılacağı akla geliyor. Türk uçaklarının Kandil Dağı'nı bombalamaya başlaması sanıyorum uygulanacak politikanın ne yönde olduğuna ilişkin gösterge oluşturuyor. Acaba arkamızda bıraktığımızı umduğumuz bir döneme geri mi dönüyoruz?
Hükümetin kızgınlığını anlamak mümkün. PKK ve terör araçlarının kullanılmasıyla araya mesafe koymayı bir türlü beceremeyen bir siyasi hareket, sanki tüm Kürt kökenli vatandaşların tek sözcüsüymüş gibi hareket ediyor. Farklı düşünenlere düşüncelerini ifade etmek fırsatı vermiyor. Onları gerekirse silahla susturacağından kimse kuşku duymuyor. Haraç topluyor, vermeyeni silahlı yöntemlerle cezalandırıyor.
Diğer yandan, aynı hareketin temsilcileri iyi düşünüldüğü belli olmayan ve kafaları karıştıran beyanlarda bulunuyorlar. Demokratik özerklikten başlayan, "Güneydoğu'dan vergi toplanmasın, ama diğer bölgelerde toplanan vergilerden bize de pay verilsin"e kadar uzanan talepleri sıralıyorlar. Bir de buna harekette sözünün ne kadar geçtiği günümüzde giderek bulanıklaşan, ancak durumu karmaşıklaştıran Abdullah Öcalan'ın demeçlerini ekleyin. Siz olsanız kızmaz da ne yapardınız?
Biz vatandaşız, kızarız, hükümetlerin bütün meseleleri bir kalemde halletmesini isteriz. Kıraathanelerde, yemek sofralarında, dost sohbetlerinde, geniş bir çerçeveye oturtulmamış, sonuçları iyi düşünülmemiş "kurtuluş çareleri" üretiriz. Ancak, hükümetlerin bizler gibi sorumsuz iş görme hakları yoktur. Devlet işi kızgınlıkla yürütülmez, akılla yürütülür. Gelin, hükümetimizin bayram sonrası neyi hedeflediğini anlamaya çalışalım.
Yeni politikanın üç direk üzerine inşa edileceğini tahmin edebiliriz. İlk olarak, hükümet PKK-BDP dışında düşünceleri olanların daha serbest örgütlenmesini ve konuşmasını teşvik edecek, onları muhatap olarak kabul ederek, bazı taleplerine olumlu cevap vermeye çalışacaktır.
İkinci olarak, PKK'ye karşı sert bir askeri harekat başlatacaktır. Bunun hudutları aşan bir yönünün de olacağına kesin gözüyle bakılabilir.
Üçüncü olarak, hükümet bu politikalara uluslararası destek oluşturmaya çalışacaktır. Tamamen tahmin, ama Kandil'e dönük harekatın Irak ve Amerikan hükümetleriyle Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin bilgisi dışında yapıldığını sanmıyorum.
Bu politika başarılı olur mu? Olmasını dileyelim ama PKK-BDP ikilisini dışlayan bir girişimin başarı şansının yüksek olmadığını da görmemiz gerekiyor. Şimdiye kadar tek Kürt siyasi hareketi olarak geliştiğinden, ikili oldukça etkin ve azımsanmayacak bir yandaş topluluğuna sahip. Onları da çözüm sürecine katmanın formülünü bulmak gerekiyor. Toplumu kutuplaştırıcı, sert demeçler işi kolaylaştırmıyor, zorlaştırıyor.