Kurumsallığı yöneticiler korur
“Efendim, siz alın da...”
Bir kamu iktisadi kuruluşunda üst düzey yönetici olarak çalışan bir arkadaşım anlatmıştı. Çalıştığı kurumda kendisine bağlı çalışan genç bir satınalma müdürü varmış. Piyasaya yeni çıkan ofis malzemelerini getirir, yöneticisine gösterirmiş. Birlikte inceleyip “Bunu kuruma alalım, almayalım, sonra alalım” türünden değerlendirmeler yaparlarmış. O dönem, elektronik ajandalar piyasaya yeni çıkmış. Satınalma müdürü yine yeni üründen bir set getirmiş. Arkadaşım elektronik ajandaların fiyatlarını öğrenince “Güzel şeyler, ama çok pahalı. Bize lüks sayılır; almayalım” demiş. Aradan bir iki hafta geçmiş. Satın alma müdürü yine bir set ile gelmiş. “Efendim, bir tane size alalım” demiş. Arkadaşım yine “Bunlar pahalı; ben de almayayım” demiş. Aradan bir süre geçmiş. Satınalma müdürü yine bir elektronik ajanda ile gelmiş. “Bu marka çok iyi, bunu size alalım” demiş. Arkadaşım fiyatı sormuş. Yine pahalı gelmiş. “Bekleyelim; fiyatlar düşünce alırız” demiş. Müdürün “Size alalım” ısrarına pek anlam verememiş. Açık sözlü satınalma müdürü “Efendim, siz alın ki, biz de kendimize alalım” demiş. Meğer satınalma müdürü, yöneticinin yolu açmasını bekliyormuş.
Kurum dediğiniz şey
Kurum dediğimiz organizasyonun belli bir yapısı vardır. Kim kime bağlıdır, kim kimden emir alır, kim kime hesap verir tanımlanmıştır. Her makamın yetki ve sorumlulukları bellidir. Kurumun cinsine göre, bazen bu yetki ve sorumluluklar yasa ile ya da yönetmelikler çerçevesinde düzenlenir. Bu makamlarda oturan kişiler de konulan kurallar çerçevesinde hareket ederler. Kurum, keyfiliğe yer olmayan bir organizasyondur.
Kurumlardaki işleyişi tanımlayan kurallar çoğunlukla yazılıdır. Ancak her şeyi yazmak mümkün değildir. Tekrarlanan bazı davranışlar da yazılı olmayan kurallar haline gelebilir. Buna temayüller diyebiliriz, kurumun geleneği diyebiliriz.
Yöneticilerin rolü
Kurumlar ancak kurumsallıkları ile ayakta kalır. Kurumların kurumsallığını korumada en büyük görev de yöneticilere düşer. Bu konuda taşıdıkları sorumluluk, bulundukları makamın yüksekliğiyle ile doğru orantılıdır. En ağır sorumluluk, kurumun başındaki kişidedir.
Peki, bu kurumsallık nasıl korunur? Keyfiliğin olmaması ile. Keyfiliği ortadan kaldıran şey kurallardır. En tepedeki yöneticiden başlayarak, tüm yöneticilerin organizasyonun işleyişini düzenleyen kurallara uyması gerekir. Hele hele bu kurallar yasalarla konmuşsa, hiç bir yöneticinin yasalara uymamak gibi bir lüksü, bir ayrıcalığı yoktur.
Kurumsallığı korumada ilk kuşağı yasalar teşkil eder. En tepedeki makamı dolduran kişiden başlayarak tüm yöneticiler, yasalara uyacaktır. Sonraki kuşak, yönetmeliklerdir. Tüm yöneticiler yönetmeliklerde belirtilen kurallara uyacak ve altındakilerin de uymasını sağlayacaktır.
Kurumsallığı korumada en güçlü irade, kurumun geleneklerini, alışılmış temayüllerini korumada gerekir. En tepeden başlayarak yöneticiler bu değerlere sahip çıkmalıdır. Söz, ucuzdur. Söz uçucudur. Asıl olan davranıştır. “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” Yöneticiler, bulundukları kurumun kurum kimliğine sahip çıkmalıdır. Davranışları ile çevresindekilere örnek olmalıdır. Eğer yönetici “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” deyişine uygun davranırsa, alttakiler bağı bile götürebilir.
Kurumların saygınlığı, nesilden nesile geçen bir mirastır. Bu mirasa ihanet edilmemelidir. Eğer bir organizasyonun tepe yöneticisi kurumsal sorumluluğunu unutur, keyfi davranırsa, “imam ve cemaat” mantığı ile, bu çürüme alt katlarda misli ile devam eder.
Sonuç
Uygarlıklar, kurumları ile anılır. Her organizasyonun kurum olması ve kurumsal yapısını koruması gerekir. Buna sahip çıkacak olan da en tepeden başlayarak, tüm yöneticilerdir. Yöneticiler, organizasyona iyi örnek olmalıdır. Bazen alttakiler “Komşuda pişer, bize de düşer” mantığı ile yöneticileri temayüllerin dışına çıkmaya teşvik edebilirler. O zaman da “Efendim, siz alın ki, biz de kendimize alalım” öyküsü hatırlanmalılar.