Kurumsallaşmayı doğru anlamak gerek
Bırakın KOBİ’leri, büyük ölçekli şirketlerde dahi kurumsallaşma doğru algılanmıyor. Kurumsal olmak, belirli bir ölçeğin zorunluluğu gibi görülüyor.
Oysa start-up’lar bile kurumsal olabilir. Kurumsallaşma konusundaki algı hatalarına, yanlış uygulamalar ile şirketleri bezdiren ya da “bu muymuş yahu” dedirten danışman arkadaşların da katkıları oldu. Bu hafta, bu hatalı algı üzerine biraz sohbet edeceğiz.
Türkiye’de kurumsallaşma algısı hatalı
Türkiye'de aile şirketlerinin baskın olduğu bir iş dünyası yapısı bulunuyor ve bu şirketlerde büyüme sürecinde kontrol mekanizmalarının zayıf kalması, profesyonel yönetim eksiklikleri ve aile üyelerinin yönetimdeki ağırlığı gibi faktörler, kurumsallaşma ihtiyacını doğuruyor. Bu nedenle, kurumsallaşma Türkiye’de genellikle şirketlerin aile bağlarından bağımsız, profesyonel bir yönetim yapısı geliştirmesiyle ilişkilendiriliyor.
Bu noktada, yönetim kurulu- icra ayrışması, politika ve prosedürler, organizasyon şemaları, görev tanımları, her adımın yazılı ve tanımlı olduğu iş yapış biçimleri kurumsallaşma olarak satılıyor ve satın alınıyor. Bir süre sonra da iş dokümantasyon, çok katmanlı yönetim, bürokrasi, onay mekanizmaları, aşırı kontrol ve yazılı prosedürlere bağlı çalışma statükosuna dönüşüyor.
Batıda algı farklı
Batı ülkelerinde ise bizdeki kurumsallaşma kavramı yok. Örneğin Amerika’da uzun süredir regülasyonlar, kurumsal yönetim anlayışları ve güçlü bir sermaye piyasası yapısı mevcut. Bu yapı sayesinde, şirketlerin iş süreçleri, denetim mekanizmaları ve yönetim yapıları zaten yasal ve piyasa beklentilerine uygun şekilde gelişmiş durumda.
Aile şirketleri Amerika’da da yaygın olsa da yönetim genellikle ilk nesil sonrası profesyonel yöneticilere devrediliyor veya halka arz gibi kurumsal adımlar atılıyor. Ayrıca Amerika'da yatırımcılar, hissedarlar ve düzenleyici kurumlar, kurumsal yönetimi sürekli olarak gözettiği için şirketlerin kurumsal yapıyı benimsemesi doğal bir süreç haline gelmiş durumda. Bu nedenle, "kurumsallaşma" ayrı bir gündem olarak tartışılmıyor; kurumsal yönetim standartları zaten iş yapma kültürünün ayrılmaz bir parçası durumunda.
Kurumsallaşma yönetim sistemi demek
Benim anlayışıma göre kurumsallaşma kendi başına bir anlam taşımıyor. Büyümenin ayrılmaz bir parçası. Büyümeyi destekleyen, büyümeyi sağlıklı kılan yönetsel felsefe, sistem ve mekanizmalar anlamına geldiğini düşünüyorum. Yani kurumsallaşma bence sadece “kurumsal olmak için” veya öyle gözükmek için değil, sürdürülebilir ve güçlü bir büyüme için lazım.
Bu anlamda öyle start-up’lar gördüm ki, 14-15 kişiyle gayet kurumsal yapıları vardı. Çünkü net bir yönetim felsefeleri ve sistemleri mevcuttu. Stratejik niyeti ortaya koyma, stratejileri belirleme, iş modelini tanımlama, buna uygun icra süreçlerini çalıştırma ve riski yönetmede öyle başarılıydılar ki, kurumsal olduklarını anlıyordunuz.
Öte yandan, 2500 kişinin çalıştığı, yazılı politika prosedürleri olan, yüzlerce yöneticisi olan, profesyonel tepe yönetime sahip, kuvvetli isimlerden oluşan yönetim kurulları olan, yazılım, donanım ve danışmanlar ile ağzına kadar dolu şirketler gördüm. Bana göre kurumsallaşmanın yanından dahi geçmiyorlardı!
Kurumsallaşmanın özü
Kurumsallaşma demek bence dört alanı iyi yönetmek demek. İlla yazılı, resmi veya bürokratik olmaları gerekmiyor. Bunlar strateji, süreçler, performans ve değişim. Bu dört alanı desteklemek için de ek olarak üç yönetim sistemini sağlıklı çalıştırmak gerekiyor. Bunlar da risk yönetimi, iç kontrol ve iç denetim. Son olarak da üç kaynağı, yani insan, teknoloji ve finansı bu yedi unsurun yakıtı olarak, doğru şekilde kullanmak. Yazması kolay, uygulamak zor. Perşembe günü bu konuda sohbete devam edeceğiz.