Kurumsallaşmayı doğru anlamak gerek

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM [email protected]

Bırakın KOBİ’leri, büyük ölçekli şir­ketlerde dahi kurumsallaşma doğru algılanmıyor. Kurumsal olmak, belirli bir ölçeğin zorunluluğu gibi görülüyor.

Oy­sa start-up’lar bile kurumsal olabilir. Ku­rumsallaşma konusundaki algı hataları­na, yanlış uygulamalar ile şirketleri bez­diren ya da “bu muymuş yahu” dedirten danışman arkadaşların da katkıları oldu. Bu hafta, bu hatalı algı üzerine biraz soh­bet edeceğiz.

Türkiye’de kurumsallaşma algısı hatalı

Türkiye'de aile şirketlerinin baskın ol­duğu bir iş dünyası yapısı bulunuyor ve bu şirketlerde büyüme sürecinde kontrol me­kanizmalarının zayıf kalması, profesyonel yönetim eksiklikleri ve aile üyelerinin yö­netimdeki ağırlığı gibi faktörler, kurum­sallaşma ihtiyacını doğuruyor. Bu neden­le, kurumsallaşma Türkiye’de genellik­le şirketlerin aile bağlarından bağımsız, profesyonel bir yönetim yapısı geliştir­mesiyle ilişkilendiriliyor.

Bu noktada, yö­netim kurulu- icra ayrışması, politika ve prosedürler, organizasyon şemaları, gö­rev tanımları, her adımın yazılı ve tanım­lı olduğu iş yapış biçimleri kurumsallaşma olarak satılıyor ve satın alınıyor. Bir süre sonra da iş dokümantasyon, çok katman­lı yönetim, bürokrasi, onay mekanizmala­rı, aşırı kontrol ve yazılı prosedürlere bağlı çalışma statükosuna dönüşüyor.

Batıda algı farklı

Batı ülkelerinde ise bizdeki kurumsal­laşma kavramı yok. Örneğin Amerika’da uzun süredir regülasyonlar, kurumsal yö­netim anlayışları ve güçlü bir sermaye pi­yasası yapısı mevcut. Bu yapı sayesinde, şirketlerin iş süreçleri, denetim mekaniz­maları ve yönetim yapıları zaten yasal ve piyasa beklentilerine uygun şekilde ge­lişmiş durumda.

Aile şirketleri Ameri­ka’da da yaygın olsa da yönetim genellikle ilk nesil sonrası profesyonel yöneticilere devrediliyor veya halka arz gibi kurumsal adımlar atılıyor. Ayrıca Amerika'da yatı­rımcılar, hissedarlar ve düzenleyici ku­rumlar, kurumsal yönetimi sürekli olarak gözettiği için şirketlerin kurumsal yapıyı benimsemesi doğal bir süreç haline gel­miş durumda. Bu nedenle, "kurumsallaş­ma" ayrı bir gündem olarak tartışılmıyor; kurumsal yönetim standartları zaten iş yapma kültürünün ayrılmaz bir parçası durumunda.

Kurumsallaşma yönetim sistemi demek

Benim anlayışıma göre kurumsallaş­ma kendi başına bir anlam taşımıyor. Bü­yümenin ayrılmaz bir parçası. Büyüme­yi destekleyen, büyümeyi sağlıklı kılan yönetsel felsefe, sistem ve mekanizma­lar anlamına geldiğini düşünüyorum. Ya­ni kurumsallaşma bence sadece “kurum­sal olmak için” veya öyle gözükmek için değil, sürdürülebilir ve güçlü bir büyüme için lazım.

Bu anlamda öyle start-up’lar gördüm ki, 14-15 kişiyle gayet kurumsal yapıları var­dı. Çünkü net bir yönetim felsefeleri ve sistemleri mevcuttu. Stratejik niyeti or­taya koyma, stratejileri belirleme, iş mo­delini tanımlama, buna uygun icra süreç­lerini çalıştırma ve riski yönetmede öy­le başarılıydılar ki, kurumsal olduklarını anlıyordunuz.

Öte yandan, 2500 kişinin çalıştığı, yazılı politika prosedürleri olan, yüzlerce yöneticisi olan, profesyonel tepe yönetime sahip, kuvvetli isimlerden olu­şan yönetim kurulları olan, yazılım, dona­nım ve danışmanlar ile ağzına kadar dolu şirketler gördüm. Bana göre kurumsallaş­manın yanından dahi geçmiyorlardı!

Kurumsallaşmanın özü

Kurumsallaşma demek bence dört alanı iyi yönetmek demek. İlla yazılı, resmi ve­ya bürokratik olmaları gerekmiyor. Bun­lar strateji, süreçler, performans ve deği­şim. Bu dört alanı desteklemek için de ek olarak üç yönetim sistemini sağlıklı ça­lıştırmak gerekiyor. Bunlar da risk yöne­timi, iç kontrol ve iç denetim. Son olarak da üç kaynağı, yani insan, teknoloji ve fi­nansı bu yedi unsurun yakıtı olarak, doğru şekilde kullanmak. Yazması kolay, uygula­mak zor. Perşembe günü bu konuda soh­bete devam edeceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar