Kurumsallaşma olmadan olur mu?

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM [email protected]

 

Olur. Oluyor zaten. Ülkemizdeki şir­ketlerin %99’u KOBİ ve tahminim bunun en az %90’ı kurumsallaşmış ya­pılar değil. Bu şirketler bir şekilde ayak­ta kalıyor, üretiyor, satıyor, hatta ihracat yapıyor. Ülkedeki istihdamın %70’ini, üretim değerinin %36’sını onlar sağlı­yorlar.

Peki o zaman nedir bu “kurumsallaş­ma” tantanası? Gerçekten başarı için gerekli mi? Kurumsallaşmadan para ka­zanabiliyor, iş yapabiliyorsak, neden bu durumu değiştirelim? İşimize biraz daha fazla asılsak, hep birlikte daha sıkı çalış­sak, bir de konjonktür olumlu yönde de­ğişse bize yetmez mi?

Öncelikle şu veriyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Ülkemizde KOBİ mahiyetin­de şirketlerin ikinci kuşağa devir oranı %25, üçüncü kuşağa devir oranı %9. Yani her on şirketten sadece bir tanesi torun­lara kalıyor! Yani

Sizin şirket torunlara kalır mı?

Demek ki kurumsallaşmadan büyü­yebiliyor, iş yapabiliyor, yurt dışına mal veya hizmet satabiliyorsun ama şirke­ti ikinci ve üçüncü kuşaklara bırakamı­yorsun. Ekonomik ve yönetsel sürdürü­lebilirliği sağlayamıyorsun. Bu sebeple hocam biz kurumsallaşmamaktan mem­nunuz, bu şekilde daha hızlı hareket edi­yoruz diyen dostlarımın, şirketlerinin 20-25 sene sonra iş hayatında olmayaca­ğını söyleyebilirim. Yani kurumsallaşma olmadan belirli bir seviyeye gelebiliyor ama uzun vadede oyunda kalamıyorsun!

Burada en büyük sorun da kurumsal­laşmayı yanlış anlayıp uzak durmak. Ku­rumsallaşmak deyince konuyu bürokra­si, hantallaşma, katmanlı yönetim, tüm şirketi profesyonellere teslim etmek, dokümantasyon olarak görmek konu­ya mesafeli bakmaya sebep oluyor. Oy­sa kurumsallaşma bunların hiçbiri değil. Kurumsallaşma, şirketi torunlara bıra­kacak olan kültür, felsefe ve yönetim sis­temi demek. Üstelik de genel geçer reçe­teler ile değil, her şirkete özel reçetelerle hayata geçirilebilecek bir yaklaşım ge­rektiriyor.

Şirketler torunlara kalmıyor, çünkü şirketler belirli bir ölçeğin üzerine çıktı­ğında yönetilemez, kontrol edilemez, ko­ordine edilemez hale geliyorlar. Kişile­re bağımlılıklar artıyor. Gündem strateji ve büyümeden, operasyonda yangın sön­dürmeye dönüyor. Stratejik değil, ope­rasyonel bakış hakim hale geliyor. Orta ve alt kademelerde insiyatif alınamaz­ken, şirket sahipleri ve yönetim kurulu, icranın içinde kayboluyor. Geleceği yo­rumlama, sektörel öngörülerde bulun­ma, rekabete yönelik stratejiler uygula­ma kasları ortadan kalkıyor. En kötüsü de yönetimde bir sistem olmayınca, kaos ortaya çıkıyor.

Gerçek kurumsallaşma nedir, bizi nereye taşır?

Gerçek kurumsallaşma, şirkete özel yönetim sistemi kurmak ve sistemli yö­netmektir. Olay sadece bu. Buna strate­jik yönetişim diyorum. Sabır ve motivas­yon gerektirir ama oluşturulursa, sizi ne yavaşlatır ne de engeller.

Aksine hızlandırır. Sürdürülebilir şe­kilde büyütür.

Türkiye’de kurumsallaşma adına pa­zarlanan ne varsa, ki bu alanda çalışan dostlar bana kızmasınlar ama eski moda stratejik planlamalar, kalite yaklaşım­ları, yeni moda dijital dönüşüm ürünle­ri de dahil, sizi kurumsallaştırmaz. Ku­rumsallaşma, şirketinize özgü bir analiz sonucu, yine size özgü bir yönetim siste­mi tasarlamak ve bunu yavaş yavaş çalış­tırarak, belirli bir noktada katılımcı şe­kilde devreye almakla olur.

Şirketin torunlara kalması için, belir­li bir ölçeğe ulaştığınızda (bence bu ça­lışan sayısı 70, ciro 250 milyon ve üzeri­dir) bu konuda hazırlık yapmaya başla­malısınız. Bu noktadan sonrası stratejik yönetişim gerektirir. Hayır, ben böyle devam edeceğim derseniz, evet daha da büyüyebilir, 150 – 200 çalışana, 700-800 milyon cirolara ulaşabilirsiniz, ama son­rası gerçekten yokuş yukarı gider. Yönet­mek ve kontrolü sağlamak zorlaşır. Bir sonraki ölçeğe ulaşmakta zorlanırsınız. Hatta patronlar olarak Allah korusun sağlığınızı dahi kaybedebilirsiniz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar