Kurumlarda emisyon primi istisnası ve dağıtımı
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) 5/1-ç bendi ile anonim şirketlerin kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıklarında çıkardıkları payların bedelinin itibarî değeri aşan kısmı kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Bu istisna daha önce eski KVK’da da yer almaktaydı.
Anonim şirketler kuruluşunda veya sermaye artırımlarında hisselerini, ana sözleşmelerinde belirtilen itibari değerle (nominal bedelle) ihraç edilebileceği gibi, itibari değerlerinin üzerinde bir bedelle de ihraç edilebilirler. Hisselerin itibari değerinin üzerinde bir bedelle ihraç edilmesi halinde, ihraç değeri ile itibari değer arasında oluşan olumlu fark, vergi hukukunda emisyon primi (ticaret hukukunda agio, Tek Düzen Hesap Planı’nda ihraç primi) olarak adlandırılmaktadır.
Emisyon primi, hisselerin ilk ihracında, bir başka anlatımla hukuk âleminde doğumunda oluşabilen bir primdir (kazançtır). Yoksa, hissedarların elinde bulunan hisse senetlerini veya kurumların iştiraklerine ait hisse senetlerini, maliyet bedelinin üzerinde bir bedelle satmaları halinde oluşan kazanç, emisyon primi olarak değerlendirilemez.
Bana göre, bu istisna olmasaydı da, bu kazanç yine vergiye tabi tutulamazdı. Çünkü kurumlar içinde geçerli olan Gelir Vergisi Kanunu’nun 38. maddesine göre ticari kazanç; teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerler arasındaki müspet farktır. Ancak kazanç hesaplanırken, dönem içinde işletmeye işletme sahiplerince ilave edilen değerler nazara alınmaz. Dolayısıyla emisyon primi de işletmeye ilave edilen bir değer olduğundan kazanç hesaplamasında dikkate alınmayacaktı.
Anonim şirketlerin hisse senetlerini itibari kıymetlerinden yüksek bir bedelle ihraç edebilmeleri için, ana sözleşmelerinde bu konuda bir hüküm bulunması veya genel kurul tarafından bu yönde bir karar verilmesi gereklidir (TTK. md. 347). Kayıtlı sermaye sistemini seçmiş bulunan şirketlerin de hisse senetlerini ihraç primi içerecek şekilde ihraç etmeleri mümkündür.
Ticaret kanunumuza göre, emisyon primi yedek akçe niteliğindedir. Nitekim 519. maddede, "her yıl safi karın yüzde beşi, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılır" denildikten sonra, belirtilen sınıra ulaşılsa dahi bu yedek akçelere, "yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan primin çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları, ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış kısmı"nın ekleneceği hükme bağlanmıştır.
KVK. 8/1-a maddesinin menkul kıymet ihraç giderlerinin kurum kazancının tespitinde gider unsuru olarak nazara alınacağını açıkça hükme bağlaması dolayısıyla, ihraç giderlerinin TTK. md. 519 hükmüne rağmen, kurumlar vergisinin matrahının tespitinde gider olarak nazara alınması ve emisyon primi istisnasından yararlanacak tutarın tespitinde ise nazara alınmaması gerekmektedir. Ticari bilanço açısından böyle olmakla birlikte, burada KVK md. 5/3’de yer alan “vergiden istisna kazançları elde etmek için yapılan giderlerin istisna dışı kazançlardan indirilemeyeceği”ne ilişkin düzenleme uyarınca yeni payları ihraç giderlerinin, emisyon primine isabet eden kısmının, kurum kazancının tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak kabul ve beyan edilmesi yerinde olacaktır.
Bu konuda tereddüt yaratan konulardan biriside, emisyon priminin ve/veya kanuni yedek akçelerin kâr olarak dağıtılıp dağıtılamayacağı konusudur.
İstisnanın mülga KVK’daki eski bir şeklinde, bu istisnadan yararlanabilmek için hisse senetlerinin borsaya kayıtlı olması ve/veya bu kazancın dağıtılmaması gibi şartlar aranmaktaydı. Ancak yapılan mevzuat değişiklikleri ile bu koşullar zaman içerisinde yürürlükten kaldırılmıştı.
Mevcut düzenlemeye göre istisna olan emisyon priminin, dağıtılması veya sermayeye eklenmesinin istisna uygulaması üzerinde bir etkisi yoktur. Dolayısıyla emisyon primi istisnasından yararlandırılan (kayıtlarda genel kanuni yedek akçe statüsünde ihraç primi olarak gözüken) tutar, vergi mevzuatı açısından istenilirse sermayeye eklenebilir, istenirse dağıtılabilir. Dağıtım konusundaki sınırlamalar vergi hukukunun dışında, Ticaret Kanunu’ndadır.
Ticaret Kanunu’na göre emisyon primi de bir tür kanuni yedek akçe olduğuna göre, emisyon priminin dağıtılıp dağıtılamayacağı sorusunu, kanuni yedek akçelerin dağıtılıp dağıtılamayacağı şeklinde anlamak ve cevaplamak gerekmektedir. Ticaret Kanunu’na göre, genel kanuni yedek akçelerin ödenmiş sermayenin yarısına kadar olan kısmı, sadece geçmiş yıl zararlarının kapatılmasında, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önlenmesine yahut sonuçlarının hafifletilmesine elverişli önlemler alınmasında kullanılabilir. Şirket genel kurulu ancak, kanuni yedek akçelerin ödenmiş sermayenin yarısını aşan kısmı üzerinde tasarruf edebilir. Bir başka deyişle genel kurul bu aşan kısmın dağıtılmasına veya sermayeye eklenmesine karar verebilir. Bu nedenle emisyon priminin dağıtılıp dağıtılamayacağı sorusunun, kanuni yedek akçe tutarının ödenmiş sermaye ile karşılaştırılması sonucu oluşacak duruma göre yanıtlamak gerekmektedir.
Ancak genel kanuni yedek akçelerin ödenmiş veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşması dolayısıyla dağıtılacak veya önce sermayeye eklenip daha sonra sermaye azaltılması yoluyla dağıtılacak olursa, kâr dağıtımına bağlı stopajın yapılıp yapılmayacağı da bir başka sorundur. Bize göre, ortaklar tarafından işletmeye konulan değer iade edildiğinden, stopaja gerek yoktur. Ancak idari anlayış burada stopajın yapılması gerektiği yönündedir.
Nitekim İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı 62030549-125[6-2014/105]-88462 sayı ve 20.10.2015 tarihli Özelgesi’nde “kurumlar vergisinden istisna edilen ve sermayeye eklenmemiş olan emisyon primlerinin Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca ortaklara dağıtılmasının mümkün olması halinde, bu işlem kar payı dağıtımı sayılacak olup dağıtılan emisyon primi tutarları üzerinden Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15’inci ve 30’uncu maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılacaktır.” şeklinde görüş açıklamıştır.
Bu durumda emisyon primini dağıtacak olanlara yapabileceğim en iyi öneri, söz konusu stopajı yapıp ihtirazi kayıtla beyanda bulunarak ceza ve faiz riskini berteraf edip yargı yoluna müracaat etmeleridir.