Kuru üzümde " kurumsal orta gelir tuzağı"...
SASİAD'ın çağrısı üzerine Salihli'de "Aile işletmelerinde kurumsallaşma" konusunu tartıştık.
Gediz Vadisi'ne inince, kurum üzüm konusunda ne olup bittiğini sorgulamazsak, eksikli iş yapmış olurduk. Değişik üretici dostlardan bilgi derledikten sonra, Grappa'nın ihracatını yöneten Hakkı Gürbüz'e uğrayıp güncel ve uzun dönemli sorunları öğrenmek istedik.
Kuru üzüm işinde deneyim sahibi olan insanlar öncelikle "çiftçi maliyetinin yüksekliğinin" altını ısrarla çiziyorlar. Mazotundan gübresine, ilacından sulamasına, işlemesinden hasadına bir "maliyet sorunumuz" olduğu anlaşılıyor. İşin önemli yanı da, maliyet yüksekliği gelip geçici değil, "yapısal özellik" olarak karşımıza çıkıyor.
Son dönemlerde çiftçi örgütlenmesinde mesafe alınmış: Ege İhracatçılar Birliği ve İzmir Ticaret Borsası'nın çalışmalarının olumlu katkılarını herkes takdirle anıyor. Ancak, tarladan sofraya sistemin fiyat istikrarı yaratmaması nedeniyle Iran ve Afganistan'ın ciddi rakipler olarak geliştikleri söyleniyor.
Geleneksel yöntemde 200 metre karede 500 kilogram üzüm kurutulabiliyoruz.. Geleneksel yöntemin "taş ve metal riski" var... Araştırma-geliştirme yapılarak kurutma teknolojilerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekiyor. İhracatta bir basamak sıçrama anlamına gelen bu çalışmalar yapılmadığında, geleceği ipotek altına alacağımızı söylersek abartılı bir değerlendirme yapmış olmayız.
Kuru üzümü ortalama 20-30 ton işleyen 10 kadar işletme toplam üzümün yüzde 70'ini değerlendiriyor. Küçük ölçekli işletmeler ise kapasitelerini kullanamıyor; ölü yatırım olarak duruyor... Merdiven altı işletmeler de diğer üretim sektörlerinde olduğu gibi kuru üzümde de fiyat istikrarını bozuyor; haksız rekabet yaratıyor.
Kuru üzüm işleyerek uluslararası pazarlara sunanlar, "hammadde fiyatlarının istikrarsızlığını" en önemli sorun olarak vurguluyor. Ayrıca, uluslararası piyasalarda, bazı firmaların ihtiyaçlara göre fiyat kırmaları, ülke ölçeğinde de fiyat disiplinsizliğinin egemen olması mutlaka aşılması gereken engellerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Yaygın anlatımı ile "kendi ayağımıza kurşun sıkma" ilkelliğini aşmalıyız.
Ülkemizin geleneksel ihraç maddelerinden biri olan kuru gıda alanında önemli bir yeri olan kuru üzüm üretim ve ticaretinde alınması gereken önlemleri beş başlıkta özetleyebiliriz:
Birincisi, çiftçi örgütlenmeleri bugünkü aşamada fiyat istikrarı yaratacak yaygınlıkta,yoğunlukta ve derinlikte değil. Üretici örgütlenmesini, üreticilerin kendi aralarında ve küresel piyasalarla iletişimlerini çağımızın rekabetine uyum gösterecek düzeylere çıkarmazsak, sorunlarımız azalma yerine artacaktır. Fiyat istikrarı konusunda üzüm üreticileri, işleme tesisleri ve ihracat yapan firmaların mutlaka bir ortak akıl etrafında birleşmesi gerekiyor. Hemen her yazıda tekrarlama ihtiyacı hissettiğimiz ortak değerler, ortak irade, ortak yararlar, ortak projeler ve ortak kurumlar üzerinde uzlaşamayan bir toplumun uzun soluklu gelecek yaratması neredeyse mümkün değil. Sektör örgütlenmesine, en azından İspanya, Şili ve İtalya gibi ülkelerin üretici örgütlenmeleri düzeyinde derinlik kazandırmalıyız ki, elimizin menzilindeki değerlerimizi israf etmenin önüne geçebilelim.
İkincisi, ülkemizin kuru üzümümüzün rengi,tadı ve görümünde sağladığı avantajın korunması gerekiyor... Rakip üreticilerdeki gelişmeleri yakından izleyerek, ona göre üretim ve satış stratejileri tasarlanırsa, fındıkta yaşananları kuru üzümde de yaşamayız.
Üçüncüsü, son yıllarda önem verilse de tanıtım etkinlikleri yeterli bulunmuyor. Tanıtım konusunda örgütlenerek daha etkin çalışmalar yapılması öneriliyor.
Dördüncüsü, İran gibi ülkeler hava yollarında ve diğer kitle tüketimine açık yerlerde kuru üzüm sonumunu zorunlu hale getiriyor. Ülkemizde de üzüm tüketimi konusunda özel uygulamaların yapılması yararlı olabilir. Önce kendi insanımızın tüketimini sağlamalıyız ki, kendi yemediğini başkasına yedirmek isteyen açıkgöz konumuna düşmeyelim.
Beşincisi de bizim saptamamız:Üzüm üretiminde "üreticinin sosyalleşmesini küreselleşme odağından" yeniden ele almak,üretici örgütlenmesinin önünü açarak, "kurumsal orta gelir tuzağına" yakalanmayalım. Az gelişmişlik bir kurumdur, kuru üzüm konusunda da sektörün yapısal ve ekonomik özellikleri az gelişmişliği besleyen bileşenlerinden hızla uzaklaşmalıdır.
Babam, "İş yaşamında ağrısız baş kabaktan sayılır" derdi...Üretimde ve ticarette her zaman sorunlar olabilir. Bizim eksiğimiz,başımızı ağrıtan sorunlar değil, uzun dönemli "öngörme ve önlem alma disiplini" eksikliği...Stratejimiz olmalı...Stratejimiz her zaman bizi farklı bir konuma taşınabilir, ama strateji olmadan iş yapmak,dümensiz bir gemiyle okyanusa açılmak gibidir...