Kurt dumanlı havayı sever
Geçen haftaki sohbetimizin olan “İşyerinde teslim riskli mi” başlığı altında sözünü ettiklerimiz hakkında sorulanlar oldu. Özellikle ödeme şekillerinin güvenilirliği tartışılırken, en güvenli olabildiği söylenilen akreditif ile ödemede, böylesine bir sorun çıkmış olması, biraz hayret ve oldukça endişe ile karşılanmış.
Elbette akreditif, peşin ödeme alternatifinin dışında, diğer ödeme şekilleri ile kıyaslandığında, diğerlerine nazaran güvenilir bir ödeme şekli olarak ortaya çıkmaktadır. Yalnız, burada biraz karıştırılan konu, bankaların sorumluluklarının ne olduğudur. Akreditifli ödemelerde bankalar, sadece bir ödeme aracısı olarak, birbirlerini tanımayan alıcı ve satıcı için mutemet olarak hareket eden kuruluşlardır. Bunların yetkileri ve sorumlulukları da uluslararası geçerliliğe sahip kurallarla belirlenmiştir. Yapılan alım, satım işlemi ile bir ilgileri yoktur ve sadece, akreditif çerçevesinde kendilerine verilen belgelerin, akreditif koşullarına uygunluğunu arayarak, uygun belgelerin tesliminde, yine akreditif koşulları çerçevesinde ödemenin yapılmasına aracılık yaparlar. Ne malı kontrol ederler ne de alıcı ile satıcı tarafından ileri sürülen savlarla ilgilenirler. Onlar için referans noktası akreditif koşulları ve bunlara uygun olması istenen belgelerdir. Bu da demek oluyor ki her ne kadar akreditif güvenli bir ödeme seçeneği ise de referans noktası akreditif koşulları olduğuna göre, bizler akreditif şartlarına uymak zorundayız.
Buradaki soru şu; Akreditif koşullarını kim belirliyor? İşin doğası gereği akreditif koşullarını, akreditifi açan kişi yani alıcı/ithalatçı belirliyor. Satıcı/ihracatçı ise, kendisinin uyamayacağı veya işine gelmeyen şartları taşıyan akreditiflerin açılmasının önüne geçmek için alıcıya, akreditif açılmadan önce vereceği teklif sonrasında veya teklif ile birlikte, açılacak akreditif şartları konusuyla ilgili taleplerini bildirmek durumundadır. Açılacak olan akreditifin aranılan şartları taşıyıp taşımadığını görebilmek için de ihracatçı alıcı/ithalatçıdan akreditifi, amir bankadan resmi olarak açmadan önce bir taslağını kendisine göndermesini istemelidir. Bu bazen itiraz ile karşılansa da olağan olarak yapılan bir işlemdir ve satıcının işlerini daha rahat yapabilmesini sağlayan bir işlemdir. Ancak ne verilen teklif ve ne de önceden istenilen akreditif taslağı, alıcıyı tam anlamıyla güvenceye almayacaktır.
Uluslararası ticaretin detaylar, ihracatçı ve ithalatçı dışında bir çok tarafın işin içerisinde olmasını gerektiren işlerdir. Bu kadar çok tarafın işin içerisine girdiği bir durumda açıklanması ve bilinmesi gereken her şeyi, teklifin veya akreditifin içerisine koymak işi zorlaştırabilir. Ancak işin sorunsuz yapılabilmesi ve istenmeyen sorunların çıkması halinde de başvurulacak sağlam referans noktalarının olması gereklidir.
İşte bu durumda yapılması gereken iş, sözleşme yapmaktır. Hepimizin bildiği sigorta poliçelerinin arka sayfaları, kredi almak istediğimizde bankaların bizlere imzalattıklar hep birer sözleşmedir. Bizler bu kadar ince detayda sözleşmeler yapalım demiyoruz amma iş neyi gerektiriyorsa onu yazıya dökelim ve iş yokuşa sardığında miş, muş ile vakit harcamayalım.
Kurt dumanlı havayı sever de kendinden daha çok dumanlı havada dolaşmış olan kurtları da hesaba almalıdır derim.