Kurlar ihracatı artıracak mı?
İhracatçı örgütleri bir dönem merkez bankası politikaları hakkında çokça yorum yaparlardı. Faizlerin düşürülmesini, kurların yükselmesi (TL'nin değer kaybetmesini) isterlerdi. Bu köşede de TL'nin değerli olmasının ihracatımızı (ve dolayısıyla istihdamı) vurduğu ithalatı ise daha avantajlı hale getirdiği, dolayısıyla kırılganlığı artırdığı sık sık dile getirildi.
Şimdilerde TL'nin değerinde bir düzeltme yaşanıyor. Kur 1,20'li seviyelerden önce 1,40-1,50'li seviyelere sonrasında da 1,70'i seviyelere çıktı. Şimdi ihracatçı kesimin temsilcileri ne düşünülüyor? Basına pek az yansıdığı için pek bilemiyoruz. Görüştüklerimiz de oldukça sessizler.
O halde geçen hafta gazetelere yansıyan rekor ihracat artışları tesadüf mü? Kurlar net olarak ihracatı ne kadar etkileyecek? Ya ithalatı?
Biz söyleyelim. Kimse merak etmesin; kurlardaki gelişmeler ihracata ve dış ticaret açığına güçlü bir şekilde ve olumlu etki edecek. Tersini gerçekleştirmeyi isteseniz (yani paranızın değerinin (denge kura doğru) düşmesinden sonra ihracatınıza etki etmemesi) başarabilirsiniz ancak bayağı uğraşmanız gerekir.
Kurların 1,70'li seviyelerde kalması daha evvel dolarla fiyatlanan pazarlarda ihracattan vazgeçenleri ve hatta iç ihracat yapmayanları ihracata yönlendirecek. Bunlar pazar ve müşteri arayacaklar eski ilişkilerini canlandıracaklar, sipariş süreçlerini gerçekleştirecekler. Dolayısıyla tam etkiyi daha uzun vadede göreceğiz. Ancak kısa vade de olumlu etkiyi görüyoruz ve göreceğiz. Avrupa ve ABD'nde Pazar yavaşlarken bizim ihracatımız artıyor.
Kur politikasıyla kalıcı olarak ihracatınızı artıramazsınız. Ancak "yanlış" kurlarla (ya da yanlış kur politikasıyla) ihracatınıza hem kısa hem de uzun vadede köstek olabilirsiniz. İhracatın kalıcı olarak artırılması yapısal gelişmeyle (teknoloji, verimlilik vs) ile mümkün olsa da iktisatçıların "denge kuru" dedikleri şeyden uzaklaştığınız zaman dış ticaret dengeniz de "denge" seviyesinden uzaklaşır. Son dönemde kurlardaki başka sebeplerden gerçekleşen düzeltmeni işte böyle bir faydası oldu ve olacak Türk ekonomisine.
Önümüzdeki dönemdeki hareketlere bakarken dış pazarlardaki zayıflamanın etkilerini ayırt etmemiz gerekecek. O yüzden Türkiye'nin ihracatını topam dünya ihracatı ve Çin, Almanya, Japonya gibi değişik kategorilerdeki ihracatçı ülkelerin performansıyla ve Pazar ülkelerdekilerdeki ithalat trendleriyle göreceli olarak takip etmek gerekecek.
İsrail
İsrail önemi bir yönetim zafiyeti yaşıyor. Siyaseti kadar ekonomisi de kötü durumda. Dahası, mevcut yönetimin Türkiye ile girdiği baştan sona haksız olduğu bir kavgada Ermeni tasarılarını meclise getirmek, ya da Kıbrıs Rum kesimiyle yaklaşmak gibi kendi menfaatine zararları aşikar olan manevralar yapıyor.
Habertürk'te Murat Bardakçı da yazdı. Yüzyılın başında Birleşmiş Milletler temsilcisi olarak Filistinlilerle Yahudiler arasında arabulucu olarak görevlendirilen Kont Folke Bernadotte, raporu "dengeli" yazınca sonradan İsrail Başbakanı olan İzak Şamir ve başında olduğu terörist grup tarafından Kudüs'ün Yahudi kontrolü altındaki mahallesinde katledilmişti. Kont Bernadotte daha önce yüzlerce Yahudiyi Alman konsantrasyon kamplarından kurtarmış olan uluslar arası tanınmış bir diplomatı.
İsrail yönetimi'nin özellikle ülke ekonomisini getirdiği nokta ve koalisyonun dengesini borçlu olduğu aşırı uçlar sebebiyle zor durumda olduğunu ve iç siyasette popülizme ihtiyacı olduğunu görmek zor değil. Ancak ülkenin asıl sıkıntısının uzun dönemli ayakta kalma olduğunu da umarız yöneticileri görebiliyordur.
Uzun dönemli ve dünya topluluğunun saygıdeğer bir üyesi olmak istiyorsa, İsrail, BMK raporlarını perde arkasından "etkilemeyi" ya da etkileyemezse 60 yıl önce Kont Berdanotte'ye reva görülen çözümlerden artık uzaklaşmalı. 1980'erde kameraya çekildiğini bilmeden gösterici Filistin'li gencin omzunu taşla kıran İsrail'li asker şimdi muhtemelen 50 yaşlarında bir emekli. Ancak İsrail yönetimi hala bu yüzyılın gerçeklerine hala erişemedi.