Küreselleşme ve borçlanma
Küreselleşmenin onlarca tanımı yapılabilir. Ancak asıl olan küreselleşmenin sermaye serbestliği sağlayan bir olgu olduğudur. Küreselleşmenin kimliği yoktur. Müslüman olabilir, Hristiyan olabilir, her ırkın kimliğine girebilir. Öğrencilerime şöyle bir örnek veriyorum. Kasım ayında Hristiyanların şükran gününe (Thanksgiving Day) denk gelen bir Ramazan’da uluslararası bir kola şirketi Türkiye’de maden işçilerine iftarı kola ile açtırır, aynı akşam Hristiyan bir ülkede hindiyi kola ile yedirir. Yani bu sermayenin dini ve milliyeti yoktur, olması da gerekmez.
Verdiğimiz örnek yine de masumdur. Acımasız olanı bu sermayenin finans piyasasına girip, bankalar aracılığıyla kredi hacmini genişletmesi ve her kesimi borçlandırmasıdır. Başlangıçta hanehalkı borçlanarak ertelediği tüketimini gerçekleştirmenin zevkine varır. Reel sektör de ertelediği yatırımları yapar, üstelik canlanan tüketim nedeni ile ürettiğini satar, karlılık oranını yükseltir. Kamu kesimi borçlanması da artan yatırım ve tüketim harcamaları nedeni ile iktidar partisinin seçimleri kazanmasını sağlar. Sorun talebin düşmesi ile başlar, krediler geri ödenenemez. Büyüme oranı düştüğü için Borç Stoku/GSYH oranı yükselmeye başlar. Üstelik bu borçların önemli kısmı düşen tasarruf oranı nedeni ile döviz cinsinden olduğundan döviz kuru da yükselir.
Şimdi bu kurgu yükselen ekonomiler için daha da vahim noktaya geldi. Çin, Brezilya, Rusya, Güney Afrika, Şili, Meksika ve Türkiye, IMF ve BIS (Uluslararası Ödemeler Bankası) tarafından riskli ülkeler grubuna alındı. Geçen hafta uluslararası ekonomi medyasında bu ülkeler için “deniz bitti” yorumu yapıldı.
Buna gerekçe olarak da bu ülkelerin paralarının değer yitirmesi ve borç stoku gösterildi. Mevcut verilere bakınca yorumun çokta abartılı olmadığı görülmekte. Mayıs 2013-Mart 2016 aralığında Rus Rublesi yüzde 58, Brezilya Reali yüzde 50, Güney Afrika Randı yüzde 42 ve Türk Lirası yüzde 40 dolayında değer yitirmiş durumda. Bu ülkeler içinde Şili ve Türkiye dolar cinsinden borç stokuna bakıldığında yüzde 37 ve yüzde 27 ile en yüksek borç stokuna sahip ülkeler.
Türkiye'de en borçlu kesim özel sektör
Türkiye’nin borç stoku borçlulara göre bakıldığında biraz farklılaşmakta. Türkiye’de en borçlu kesim özel sektör. Özel sektörün döviz cinsinden borç stoku 2015 yılı sonu itibari ile 290 milyar dolar düzeyinde. Bu yüksek borç stokunun tek olumlu yanı net kısa vadeli borç stokunun varlıklardan düşük olması. Özel sektörün kısa vadeli döviz cinsinden varlıkları yükümlülüklerinden 4 milyar dolar fazla. Ancak sorun yine ortadan kalkmamakta. Çünkü özel sektörün yurtiçi bankalara olan borç stoku 377 milyar dolar dolayında.
Hanehalkının borcu 132 milyar dolar
Hanehalkının borç stoku ise 132 milyar dolar düzeyine ulaştı. Kamu kesiminin borç stoku ise Aralık 2015 sonunda 233 milyar doları buldu. Bu borç stokları toplandığında Türkiye’nin borç stoku/GSYH oranı %100’ü bulmakta.
Küreselleşme dünya ölçeğinde ülkelerin kucağına birer borç stoku bıraktı. Şimdi 7 milyar nüfuslu dünya bu borcu ödemek için topluca bankalara çalışmak durumunda. Finansal sermayeye emperyalizmin ulaştığı en son nokta diyenler, az bile demişler. Çünkü emperyalist olarak adlandırılan ülkelerin yurttaşları da aynı kefenin içindeler.