Küreselleşen dünyada gelişen ülke olmak
Son yazımı, biraz da şakayla karışık, gelişen ekonomilerin gelişmiş ülkelerden çok çektiği aforizması üzerine inşa etmiştim. Bu görüşte olmayan çok kişi varmış. Epey tepki aldım. Ana fikre biraz daha açıklık getirmenin gerektiğini düşündüm.
Ana fikir şu; gelişmiş merkez ülkelerinin kendi ekonomilerinin konjonktürel salınımlarını yönetmek amacıyla uyguladıkları iktisat politikaları çevredeki gelişen ekonomilerde olumsuz etkiler yaratabiliyor. Örneğin, gelişmişler, gerek duydukları zaman, ekonomilerini canlı tutabilmek için genişleyici-gevşek politikalar uyguluyorlar. Küreselleşen dünyada bu genişleme konjonktürü hemen uluslararasılaşıyor. Çevreye yayılıyor. Çevre ülkeler de genişleme konjonktürünün yörüngesine giriyor. Hep beraber büyüyorlar.
Ancak, bu itişle hep beraber büyüyen ekonomiler ısınıyor. Makro dengeler bozuluyor (dış açık ve fazlalar). Mal fiyatları yükselmeye başlıyor(enflasyon). Varlık fiyatları yükselmeye başlıyor (balon). Kısacası, genişlemeci itişle ateşlenen süreç sürdürülebilir değil. Kırılıyor. Kriz oluyor.
Gelişmiş merkezin kendi ekonomilerini büyütmek için başlattığı süreç çevrenin gelişmekte olan ülkelerinde sürdürülemeyip, kırılırsa görece ufak çaplı, çoğu kez türbülans vb olarak tanımlanan krizler oluşuyor. Merkezin yörüngesinde hareket etmek çevrede hasar yaratıyor. Bunlar adeta ceza ödüyor. .Çevre krizlerinin hasarı lokal ya da bölgesel oluyor. Sisteme pek fazla yayılmıyor. Merkeze hiç gitmiyor.
Kriz merkezde olunca hasar daha büyük oluyor ve sadece merkezle sınırlı kalmıyor. Merkez dibe giderken gelişenleri de beraberinde götürüyor. Hep beraber dibe gidiliyor. Gelişen ekonomiler bu kez de bu nedenle hasar görüyor, ceza ödüyor.
Durun daha bitmedi. Kriz nedeniyle ekonomisi dibe vuran merkez dipten çıkmak, yeniden canlanmak için bütün hikayeyi yeniden sahneye koyuyor. Genişlemeci politikalar devreye sokuluyor. Para bollaşıyor. Maliyeti düşüyor. Merkez dipten dönüyor.
Merkezin büyüme itişinin etkisi hemen uluslararasılaşıyor. Çevredeki gelişen ülkeler bir kez daha bol ve ucuz paraya kavuşuyor. Onlar da büyümeye başlıyor. Merkezin yörüngesinde büyüme bir kez daha makro dengeleri bozuyor, ekonomileri ısıtıyor, balonlar oluşuyor ve çevre ülkeleri bir kez daha bu dinamiğin sürüklediği kriz koşullarına doğru hızla sürükleniyorlar.
Yazıda anlatmak istediğim tekrarlayan ve her devresinde (genişleme,daralma) gelişen ülkelere bedel ödeten bu süreçti. Örnek de vermeye çalıştım.
* * *
Hemen yakın geçmişten, son 10-12 seneden, birkaç örneğe şimdi işaret edeyim. 1990’ların ortalarında başlayan ve teknoloji firmalarının büyütülmesi üzerine inşa edilen genişleme süreci teknoloji firmalarının hisse değerlerinde balon üretti. Bu balon 2000 yılı Mart ayında patladı. Ardından gelen süreç “dot com” krizi olarak adlandırıldı. Merkezde başlayan bu dinamiğin hızla uluslararasılaştığını, çevre ülkelere de bulaşan bir yavaşlama- daralma konjonktürü yarattığını biliyoruz.
Dot com krizinin daraltıcı etkilerini gidermek, ekonomileri yeniden büyüme rayına sokmak için 2002 den itibaren genişlemeci politikalar devreye sokuldu. Para bollaştı, ucuzladı. Çevre ülkeler de bundan nasiplendiler. Yine temel dengesizlikler, balonlar vb oldu ama süreç kendisini 2007-2008 yıllarına kadar taşıdı. O tarihte patlayan balonlar küresel ölçekli bir kriz üretti.
Çevrenin gelişen ülkeleri gelişmiş merkezin yörüngesinde mutlu mesut bir dönem (2001-2008) geçirdikten sonra, merkezin çökmesi nedeniyle, bir kez daha, gelişmişlerin peşine takılıp, krize sürüklendiler. Yeniden başa döndük. Dibe giden merkez ülkelerini yüzdürmek için para, bu defa adeta helikopterden atılıyormuş (!) gibi, daha da bollaştırıldı. Faizler neredeyse sıfıra indi. Şimdilerde hep beraber bu son canlanma atılımından çıkmanın sancılarını yaşıyoruz. Günün sonunda gelişen ülkelerin bir kez daha hasar gördüğüne, bedel ödediğine tanık olacağız sanırım.
Gelişmekte olan ülkelerin merkezin gelişmişlerinden “çektiğini” söylediğim zaman bu süreçleri kastettim. Peki, gelişenlerin hiç mi suçu yok dediğinizi duyar gibiyim. Var kuşkusuz. Ekonomilerini berbat yönetiyorlar. Ulusal ekonomideki dengesizlik dinamiklerine hiç dikkat etmiyorlar. Sonu hüsranla bitecek uluslar arası genişleme şemalarına balıklama atlıyorlar vs. Tamam. Ama gelişmiş dünyadan bulaşan etkiler de var. Bunlardan da az çekmiyorlar doğrusu.