Küreselcilerin mucize ilacı: Mali kural!
Finansal piyasalardaki eğilimler düzeyinde evdeki hesap çarşıya uymamaya başladığında, en azından günü kurtarmak adına beklentileri olumluya çevirecek bir şeyler yapma çabası ön plana
çıkıyor. Euro'yu koruma kalkanı adı verilen 750 milyar Euro'luk parasal büyüklük ve detayları açıklanan Türkiye ekonomisinin "mali kural" tanımı acil ihtiyacı karşılamaya yönelik "beklenti
bombaları" olarak iyimser şok yaşatmak üzere piyasaya satıldı! Biz AB'nin parasını koruma kalkanının şimdilik bir kenara bırakıp, başbakan yardımcısı tarafından tanıtımı yapılan mali kural konusunu irdelemeye çalışalım.
Küresel krizin başından bugüne finansal piyasalar ve mali sektör ya IMF ile anlaşılması ya da bir "mali kural" tanımlanması yönünde lobi yapıyordu; hükümet de orta vadeli planı açıklamış
ve mali kural uygulamasının 2011'de devreye gireceğini duyurmuştu. Sonuçta beklenen açıklama geldi. Ortauzun vadede yüzde 1'lik bütçe açığı ve yüzde 5'lik büyüme rakamlarının sabit
çıpa olarak yer aldığı bir tanım ortaya çıktı. Söz konusu "mali kural" lehine lobi yapanlar pek içlerine sinmese de dudaklarını ısırıp olumsuz bir şey söylememeye gayret ettiler. Ne de olsa bu
bir beklenti bombasıydı ve uygulanabilirlik pek önemli değildi!..
Ekonomideki büyüme ve bütçe açığı öngörülen sabit oranlardan daha olumsuz gerçekleşir ise takip eden yılda maliye politikası sıkılaşacaktı. Kural AB standartlarına uygundu ve artık gelecek
endişesi duymaya gerek yoktu: Mucize formül üretilmişti: İşin kerameti formüle olan inanç ve güvene bağımlıydı. Ne ekonomideki cari açığın kontrolsüz bir şekilde büyümesi ne olumsuz küresel koşullar, ne de yapısal sorunlar nedeniyle sürdürülebilir olmadığı bilinen eğilimler önemli değildi!.. Bir önceki yılın bütçe açığı ile yüzde 1'lik sabit oran ile öngörülen büyüme ile yüzde 5'lik rakam arasındaki fark bütçe disiplini ve mali sıkılaştırmanın düzeyinde belirleyici olacaktı... Ülkemizde her şey şeffaf başka bir deyişle göründüğü gibi olsa, dış bağımlılık ve yapısal sorunlar olmasa, özel sektörümüz orta vadeli bir rasyonellik ile bilgiyi iyi kullanan ve açıklanan ekonomik veriler gerçeği yansıtsa, bu kural belki ciddiye alınabilir. Fakat işin gerçeği hesabın arkasındaki varsayımların hiçbiri mevcut değil. Finansal piyasalar günü kurtarmak için çok isteyip siyasi iradeyi kendi denetimi altına almaya kalkınca, hükümette "alın size kural, bunla oynayın, benim işime fazla karışmayın!" demek istedi herhalde! Finansal piyasalarımız ve mali sektör ile onlara teşne olmuş akademisyenlerimizin yeni görevi, bu "mali kuralı" allayıp pullamak, abartmak, eleştirilere
karşı savunmak ve gerektiğinde beklenti bombası olarak kullanmak üzere gerçekleri iyice boşvermek şeklinde özetlenebilir...
Şahsen açıklanan bütçe gerçekleşmeleri ile büyüme gibi makro ekonomik göstergelerin gerçeği yansıttığını düşünmüyorum. Ülkemizde bütçe açığının gerçekten yüzde 1 düzeyine gelebilmesi
için cari açığın başka bir deyişle toplam tasarruf açığının çift haneyi zorlaması ve finanse edilebilmesi gerekiyor; bu süreçte ise sanayi ve tarımın ayakta kalmasını sağlamak, işsizliğin ve sorunlu kredilerdeki artışı önlemek pek mümkün görünmüyor...
Lafı uzatmayalım ve bu mali kuralın kendilerini küreselci olarak tanımlayanlara hayırlı olmasını dileyelim!..