Küresel yatırımcının tercihi…

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI [email protected]

Küresel yatırımcıların tahvilden kaçışı devam ediyor. Beklentilerden güçlü gelen ekonomi verileri ve enflasyon beklentilerindeki yükseliş ile küresel yatırımcılar uzun vadeli tahvillerden kaçmaya başladı. Para politikasının sınırlarına ulaşıldığı endişesi tahvil piyasasından kaçışın ABD piyasasından Avrupa ve Japonya gibi gelişmiş ülkelere de yayılmasına neden oldu. 

Enflasyon beklentilerinin güçlendiği ve büyüme cephesinde iyimserliğin arttığı mevcut konjonktürde küresel portföylerde üç ana eğilim görüyoruz: (i) Nominal tahvillerden enflasyona endeksli tahvillere yönelme; (ii) Tahvilden hisse senedi veya emtia gibi risk seven varlıklara geçiş; (iii) Tahvil pozisyonunu azaltıp düşük getiriye rağmen nakde geçme.

Enflasyona endeksli tahvillerle başlayalım. Geçen hafta enflasyona endeksli ABD tahvili (TIPS) taşıyan fonlara para girişi 350 milyon dolar ile Nisan ayından beri gördüğü en yüksek seviyeye ulaştı. Sene başından beri para girişi 6.2 milyar dolar ile 2011 yılından beri gördüğü en yüksek seviyeleri zorluyor.

Merkez Bankalarının enflasyonu yükseltmeyi hedeflediği bir ortamda para otoritesi ile aynı safta olmak isteyen yatırımcıların enflasyona endeksli tahvillere yönelmeye başladı. Başabaş enflasyon seviyesi - nominal tahvil getirisi ile enflasyona endeksli tahvillerin reel getirisi arasındaki fark - 1.73 ile son bir yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Resmin aydınlık tarafını görmeyi tercih eden risk sever yatırımcılar ise tahvilden hisse senedine geçmeyi tercih ediyorlar. Norveç Petrol Fonu hisse senedi ağırlığını %60’tan %70’e çıkarmayı planlıyor. Bundan bize ne demeyin. Fonun büyüklüğü 874 milyar dolar ve hisse senetlerine ayrılacak ilave kısım 87 milyar dolara denk düşüyor.
Norveç Petrol Fonu’nun varlık kararındaki değişiklik dünya için önemli bir sinyal. Vikinglerin açtığı yolu Samuraylar, Terracottalar, Arap atlıları izlerse tahvillerin değer kaybettiği ve hisse senetlerinin değer kazandığı mevcut konjonktür bir süre daha devam edebilir.

Piyasalar için asıl tehlikeli olan ise yatırımcıların tahvil ve hisse pozisyonlarını azaltıp nakde yönelmesi. Bu gruptaki yatırımcılar Fed’in büyüme yeterince olgunlaşmadan faizleri artıracağına inanıyorlar. Büyümede aşağı yönlü risklerin devam ettiği bir ortamda hisse senedi piyasasına yönelmek yerine nakde geçip beklemeyi tercih ediyor.

Küresel yatırımcının tahvilden hisse senedi gibi risk seven varlıklara mı yöneleceği yoksa ilerde tahvile geri dönmek için nakde mi geçeceğini henüz bilmiyoruz. Ancak bu kararın Türkiye gibi finansman ihtiyacı yüksek gelişmekte olan ülkeler için hayati öneme sahip olduğu bir gerçek. Fed'in vaktinden önce faiz silahını çekmesi küresel risk iştahını bozarak Türkiye gibi kırılgan piyasaları vurabilir.

Merkez Başkanı Çetinkaya yılın son enflasyon raporunu paylaştığı konuşmasında enflasyonun 2017 yılında gerilemeye devam edeceğine yönelik öngörüsünü bizlerle paylaştı. Başkanın enflasyonun gerileyeceği öngörüsünün gerçekleşmesini tüm kalbimizle diliyoruz. Ancak faizlerin yükselme eğiliminde olduğu ve risk iştahının bozulduğu bir senaryoda Türkiye orta vadeli planda açıkladığı %4.5 büyüme ve %6.5 büyüme tahmininden ciddi oranda sapabilir.

Büyümede aşağı yönlü risklerin artmasına rağmen Türk lirasında değer kaybı nedeniyle enflasyonun yüksek seyretmeye devam edeceği bir ortam Merkez Bankası'nı kırk satırla kırk katır arasında seçim yapmaya zorlayabilir. Böyle bir senaryoda Merkez Bankası'nın kararı ne olursa olsun kaybeden Türkiye ekonomisi olacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019