Küresel talep daralacak!
2009 yılı geneline ilişkin ekonomik tahminler oldukça geniş bir aralığa yayılmış gibi görünüyor. Tahminlerle temenniler birbirine karışıyor, ancak belirsizlik algılamasının olağan dışı boyutlarda olacağı gerçeği inkar edilemiyor. Son altı ay içinde devreye giren kurtarma paketlerinin umulan sonucu üretememiş olması bu sonuçta belirleyici oluyor. Küresel talebin, 2003-2007 dönemindeki ortalama düzeyine kalıcı olarak gelemeyeceği gerçeği ise pek dile getirilmiyor.
Aşırı likidite bolluğu ve buna bağlı olarak risk alma iştahının tahrik edilmesi 2003-2007 döneminde mevcut dengesizliklerin anormal düzeylere sıçramasında belirleyici oldu. Olağan dışı boyutlara ulaşan faaliyet dışı gelirler, faaliyet gelirlerindeki erimeyi gizleyerek toplam gelirleri artıyormuş havası yarattı. Bu ortam tüketici güvenini yükseltti, tasarruf eğilimini negatif yönde derin dalışa geçirdi; mali sistem aktif kalitesini düşürerek bilançosunu şişirmek suretiyle südürülebilir olmayan bu süreci yoğun bir şekilde destekledi. Bu gerçeğin açığa çıkması büyük bir güvensizlik dalgası yaratarak tüm eğilimlerin yön değiştirmesine sebep oldu, yüzyılın en ağır krizini tetikledi.
Küresel talebin son yıllarda ulaştığı düzeylere tekrar yükselerek söz konusu düzeyi aşması ve bu eğilimin kalıcı olması ne yazık ki olası değil. Bu gerçek eskisine göre daha düşük bir refah düzeyinde yeni bir dengeyi zorunlu kılıyor; ancak bu yeni denge düzeyi küresel kırılganlığı artırıyor ve olumsuz koşulların dalga dalga orta vadeyi etkilemesi kaçınılmaz oluyor. 2009 yılında, olumsuz koşullar, gelişmeler üzerinde belirleyici olmaya devam edecek.
Tüketici güveni daha da gerileyecek veya düşük düzeylerde dalgalanacak. Beklentiler yolu ile gerek finansal piyasaların gerekse tüketici güveninin yönlendirilmesi ve istikrarlı bir eğilimde tutulması pek mümkün olmayacak. Kurtarma paketlerinin toplumsal maliyeti olumsuzluk ortadan kalkmadığı sürece artacak ve olumsuzluk farklı boyutlara tırmanacak. Faaliyet dışı gelirlerin gündemden düşmesi ve faaliyet gelirlerinin erimeye devam ediyor olması ekonomik durgunluğu kronikleştirecek, 2000'li yıllardaki aşırılığın küresel maliyeti kademeli olarak büyüyecek. Nisbi fiyatlar, zorunlu ihtiyaç maddeleri lehine ve diğerleri aleyhine değişecek. Başta finansal piyasalar olmak üzere tüm piyasalarda fiyat hareketliliği artarken, derinlik ve risk alma iştahı düşük düzeyde kalacak. Para ve maliye politikası uygulamaları istikrarsız ve büyük boyutlu dalgalanmaların temel sebeplerinden biri olacak. Tüm fiyatlar paralel bir şekilde adeta slalom yapacak; hep birlikte düşecek veya yükselecek maliyet hesabı zorlaşırken iş yapma isteği gerileyecek ve eksik rekabet koşulları daha da belirgin hale gelecek.
Ekonomik bir ifade ile dile getirecek olur isek toplam talep daralacak ve buna paralel olarak küresel arzda aynı yönde bir eğilim sergileyecek; daha düşük bir küresel gelir ve istihdam düzeyi ile ekonomik sosyal ve siyasi istikrarı korumak çok zor olacak. Bu olumsuzluktan kaçmak adına son 10 yılda yapılan büyük yanlışların, gelecekteki olası maliyeti düşünmeden günü kurtarmaya çalışmanın maliyeti ağır olacak. Asya ve Rusya krizleri ile 11 Eylül sonrasında yaşanması gereken daralmaları ötelemenin devasa bedelleri kademeli olarak önümüze gelecek. Bu olumsuzluğa sebep olan aynı hatalarla günü kurtarmaya çalışma eğilimi ise kimseye güven veremeyecek; böyle olduğu için küresel talep daha uzunca bir süre eski düzeylerine gelemeyecek. Krizi ve durgunluğu şimdilik kabullenip bir şeyler yapmaya çalışanlar zamanla dile getirdiğimiz bu gerçeği de hazmetmek zorunda kalacaklar. Fakat o dönemin koşulları bugünkünden çok daha farklılaşmış olacak!