Küresel Şirketler 'Yeni Plastik Ekonomisine' göre yapılanıyor, Türkiye de konuya öncelik vermeli

Fatoş KARAHASAN
Fatoş KARAHASAN Markalar & İçgörüler [email protected]

Market poşetlerinin ücretlendirilmesi sonrasında, Türkiye olarak çok daha ciddi ve çok daha büyük adımlara ihtiyacımız var. Plastik üretimi kolay ve ucuz. Dolayısıyla, geri dönüşümle uğraşmak yerine, üretim tercih ediliyor. Oysa, plastiğe en az altın kadar önem vermeniz gerek. Bir gramı bile boşa gitmemeli. Aksi taktirde, Kral Midas gibi olacağız ve giderek dünyada dokunduğumuz her şeyi plastiğe çevireceğiz. Denizler, nehirler, topraklar ve havamız plastiğin erimesi ya da yanmasıyla zehirlenecek.

Bugün, dünya üzerinde 1 milyon canlı türü tükenme tehlikesi altında. Küresel ısınmayı kontrol altına almak için ise sadece 12 yıl kaldığı tahmin ediliyor. Halen her yıl 8 milyon ton plastik, okyanuslara atılıyor. Pasifik Okyanusu’nun en derin noktasında bile plastik atıklar var. 2050 yılında denizlerde balıklardan daha çok plastik olacağı varsayılıyor.

Şirketler taşın altına elini koyacak

Döngüsel Ekonomiye geçişi hızlandırma amacı ile 2010 yılında İngiltere’de kurulan Ellen MacArthur Vakfı, global ortakları (Cisco, Danone, Google, H&M, Intesa Sanpaolo, NIKE Inc, Philips, Renault, Unilever), üniversiteler, hükümetler, yerel yönetimler, inovatörler gibi çeşitli kurumlarla işbirliği içinde faaliyet gösteriyor. “Yeni Plastik Ekonomisi” başlığı altında raporlar yayınlayan Vakıf, dünyadaki plastik ambalajların ağırlık bazında sadece yüzde 14’ünün geri dönüştürülebildiğine dikkat çekiyor.

Küresel taahhütler

Ellen MacArthur Vakfı’n’ın, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’yla (UN Environment) birlikte başlattığı Yeni Plastik Ekonomisi Küresel Taahhütü’ne (New Plastics Economy Global Commitment) imza atan şirketlerin sayısı hızla artıyor. Hedef, dünyayı bir an önce plastiklerin zararlı etkisinden kurtarmak. Vakfın Haziran 2019’da yayınlanan son raporuna göre,
• Carrefour, Colgate Palmolive, Danone, L’Oréal, MARS, Nestlé, The Coca-Cola Company ve Unilever gibi dev kuruluşlar plastik paket üretim ve kullanımlarını her yıl açıklıyorlar.
• 50 marka ve perakende kuruluşu ambalajların yeniden kullanılması ve yeniden doldurularak kullanılması için başlattıkları pilot uygulamalarını genişletiyorlar.

• Hızlı tüketim ürünleri pazarlayan şirketler, ambalaj üreticileri ve perakende kuruluşları, 2025 yılında kadar 5.4 milyon ton geri dönüştürülmüş plastik kullanmayı hedefliyor.

• İş ve siyasetin önde gelenleri bu yıl sonuna kadar, PVC, tek kullanımlık plastik kamışlar, poşetler gibi gereksiz plastik kullanımına son verecek.

• Tüketici ürünleri pazarlayan küresel şirketler mevcut durumda ambalajlarında sadece yüzde 2 oranında geri dönüştürülmüş plastik kullanıyor. Hedefleri bu rakamı 2025’te yüzde 25’e çıkarmak.

L’Oréal’den plastiksiz bir dünya için örnek bir atılım

2013 yılında “Güzelliği Herkesle Paylaşmak” sürdürülebilirlik programını hayata geçiren L’Oréal, plastik atıklara dur demek için Dünya Ekonomik Forumu’nda Ellen McArthur Vakfı tarafından başlatılan “Yeni Plastik Ekonomisi” girişiminin altına imza attı. L’Oréal, bu girişim kapsamında 2025 yılına kadar tüm tüketici ürünlerinin plastik ambalajlarının yüzde 100 tekrar kullanılabilir, geri dönüştürebilir veya doğada çözünebilir olacağını taahhüt etti.

L’Oréal, dünyanın en yeşil şirketi

Dünya çapında 4000’den fazla şirketi, iklim değişikliği, sürdürülebilir su yönetimi ve orman alanlarının tahribatının önlenmesi konularında değerlendiren bağımsız derecelendirme kuruluşu CDP tarafından 3 yıl üst üste en yüksek AAA notu alan tek şirket olan L’Oréal, aynı zamanda Newsweek’in Yeşil Sıralamasında Dünyanın En Yeşil Şirketi seçildi.

63 bin kişiye mesleki eğitim

Sürdürülebilir Ürün Optimizasyon Sistemi SPOT ile L’Oréal Grup; 2018 yılında yeni veya yenilenen ürünlerinin yüzde 100’ünü çevresel ve sosyal profilini değerlendirdi. Tüm ürünlerinin yüzde 79’u geliştirilmiş çevresel veya sosyal profile sahip olan L’Oréal, içinde yaşadığı topluluklara da fayda sağlamayı önemsiyor. Bu bağlamda, yaklaşık 63 bin kişiye mesleki eğitim verildi. L’Oréal, beraber çalıştığı tüm tedarikçilerini sürdürülebilirlik konusunda bilinçlendiriyor. Tedarikçilerini sosyal ve çevresel performanslarını değerlendirerek seçiyor. Çalışanlarınaysa, bulunduğu her ülkedeki en iyi sağlık ve sosyal güvence olanaklarını sağlıyor.

L’Oréal Türkiye “eko-tasarımlı stant”lara geçiyor

L’Oréal Türkiye, L’Oréal’in global platformundaki vizyonunu Türkiye’deki çalışmalarına yansıtıyor. Sürdürülebilirliği inovasyonla desteklemek için çalışıyor. Bu bağlamda, L’Oréal Türkiye, 2020’ye kadar ürün tanıtımları ve teşhir için kullandığı tüm stantlarını, geri dönüştürülebilirlikten lojistiğe kadar değerlendirdi.. Mevcut durumda, Türkiye’de kullandığı stantlarının yüzde 50’si eko-tasarımlı olan kuruluş, belirlenen 20 kural çerçevesinde bu yıl sonunda kadar tüm stantlarını eko-tasarımlı hale getirecek.

“Plastik hayatımızdan çıkıyor”

Geçtiğimiz günlerde, basınla ve iş ortaklarıyla sürdürülebilirlik çalışmalarını paylaşan L’Oréal Türkiye Genel Müdürü Laurent Duffier, “Plastik hayatımızdan çıkıyor” cümlesiyle konuya verdikleri önemin altını çizdi.

“L’Oréal olarak çevreye duyduğumuz saygı, doğaya verdiğimiz önem doğrultusunda sürdürülebilirliğe dair gerçekleştirdiğimiz çalışmaları, ticari faaliyetlerimizin çok üzerinde bir yerde konumlandırıyoruz. Attığımız adımlarla yakın gelecekte plastiğin hayatımızdan çıkması konusunda önemli çalışmalar gerçekleştireceğiz, bu bizim global taahhüdümüz” diyen Laurent Duffier yaptıklarını şöyle özetledi:

• Bugün, tüm dünyada L’Oréal’in üretim ve dağıtım tesislerinin karbon emisyonları 2005 yılına oranla yüzde 77, su tüketimi yüzde 48, atıklar ise yüzde 37 azaldı.

• Türkiye’deki üretim tesislerinde 2008 yılına oranla karbon emisyonları yüzde 64, su tüketimi yüzde 38 ve atıklar yüzde 33 azaldı. Kuruluş, hem ofislerde hem de üretim tesisinde yüzde 100 yeşil enerji kullanıyor.

Portföyünün yüzde 70’ini yurt dışı şirketler oluşturuyor

Digital Exchange 13 yıllık bir şirket. Veri analitiği üzerinden çalışmalar yapıyor. Teknoparkta sektöründeki tek firma. Kendi teknolojisini üretiyor. Programatik reklamcılıktan arama motoru reklamcılığına, web sitesi tasarımından sosyal medya hesap yönetime, yazılım ve içerik SEO desteklerine kadar dijital sektörün tüm alanlarında hizmet veriyor. Türkiye’nin yanı sıra, Asya’dan Avrupa’ya ve ABD’ye kadar uzanan uluslararası bir zincirde hizmet sunuyor. Digital Exchange kurucusu ve CEO’su Emrah Pamuk’la Dünya için bir söyleşi gerçekleştirdik.

Şirket olarak nasıl farklılaşıyorsunuz?

Bizi sektörde farklılaştıran temel konularımızdan biri, data veri analitiği. Stratejik partnerimiz Türkticaret.net ile yapay zeka üzerinden geliştirilen birçok teknolojiyi ve inovasyonu iş modellerimize dahil ediyoruz. Türktticaret.net ile birlikte, 31 Mart yerel seçimlerinde; AVM, perakende sektörü ve üniversitelerin tercih dönemlerindeki reklam planlamalarında TheADX Digital Platformu üzerinden birçok sektöre dikey pazarlama hizmetleri vermeye başladık.

Ofisleriniz, çalışan sayınız...

Merkez ofisimiz İstanbul Maslak’ta. Ankara, Antalya ve Bursa’da ofislerimiz mevcut. Halihazırda Kocaeli, Bursa, Gaziantep, Antalya, Ankara, İzmir ve Kıbrıs’ta partner ofislerimiz var. Yurt dışında ise; Londra, Dubai ve Berlin’de partner ajanlarımız üzerinden çalışıyoruz.
İstanbul ofisimizde 25 çalışanımız var. Global marketing hizmeti verdiğimiz için; pazarlama, Rusça, Almanca ve Fransızca bilen ekip arkadaşlarımız ile çalışıyoruz. Teknopark’a yeni geçtik ve bu merkezde sınırlı sayıda ekip arkadaşlarımızla birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Stratejik partnerimiz Türk ticaret.net’in bu alanda 150 çalışanı bulunuyor.

Hangi sektörlerle çalışıyorsunuz?

Stratejik iş partnerimiz Türkticaret.net ürünü olan TheADX Programatik Reklam Platformu’nu, siyasette, perakende pazarında, eğitim ve turizm sektöründe kullanıyoruz. Yakın zamanda e-ticaret alanında uygulamaya başlayacağız. İhracat sektöründe de, dikey pazarlama kapsamında sistemi uygulamaya başladık.

Bu teknoloji şirketlere ne sunuyor?

Biz veriye devletten aldık. TheADX Export Platformu üzerinden bugün dünyada 4,2 milyon firmaya ulaşıyoruz. Firmaların ürünlerini, alıcıları ile buluşturuyoruz. Sistem, yapay zeka tabanlı algoritması ile şirketlerin dünya pazarlarını; ülke bazında, ürün bazında ve yıl bazında incelemelerini sağlıyor.

Turizm, sağlık, eğitim kategorilerinde ne tür bir değer yaratıyorsunuz?

Dikey pazarlama yapıyoruz. AVM, turizm ve perakende sektörü müşterisine, tercih yapacak olan üniversite öğrencisi adayına ve ebeveynlerine doğrudan ulaşabiliyoruz. Aynı şekilde günümüzün trendi olan sağlık turizmine yönelik de çalışmalar yapıyoruz. Alanında birçok önde gelen kurum için, yurt dışında birçok ülkede yaşayan potansiyel hastalara ulaşıyoruz ve saç ekim, plastik cerrahi, göz, diş ile diğer birçok konuda Türkiye’ye hastalar getiriyoruz.
Yurt dışında hangi hizmetleri veriyorsunuz? Hangi teknolojileri kullanıyorsunuz?
Turizm, sağlık turizmi, gayrimenkul sektörü için yurt dışında birçok ülke ve şehirde reklam çalışması yapıyoruz. Örneğin turizmde, Türkiye’ye en az bir kere gelmiş insanlara dünyanın neresinde olursa olsun reklam gösterebiliyoruz. Bugün yurt dışında Avrupa, BDT, Mena, Baltık ve Nordik ülkeleri başta olmak üzere, geniş bir coğrafyada hizmetlerimizi sunuyoruz.

Yakın gelecek için hedefleriniz neler?

Yurt dışı ağırlıklı çalışıyoruz. Portföyümüzün yüzde 70’ini yurt dışı müşterilerimiz oluşturuyor. Dünyanın birçok ülkesinde dijital reklam çalışmaları yapıyoruz. 2020 yılından itibaren, Türkiye’de büyüyen ve globalde önemli düzeyde pazar payına sahip bir marka olmayı hedefliyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar