Küresel rüzgara kendimizi bıraktık
Küresel piyasalardaki bahar havası sürüyor. Görünen o ki yatırımcılar risk faktörlerini elimine ediyorlar. Chicago Borsası’nda işlem gören, piyasalarda korku endeksi olarak bilinen VIX endeksi (oynaklık endeksi) 24 yılın en düşük seviyesinde bulunuyor. Global yatırımcılar ufukta bir tehlike görmüyorlar. Yüksek getirili ve riskli şirketlerin tahvillerini takip eden endeksler dengeli duruyor. Gelişen ülkelerin finansal varlıklarına ilgi devam ediyor. Gelişen ülkeler grubuna yönelik bu sermaye akımından Türkiye de payını alır.
Tabii bu pozitif havanın bizde bir rehavet yaratıp yaratmayacağı kritiktir.
Şeytanın avukatlığını yapayım. Açıkçası bu ortamın bizde gevşeme yaratacağını düşünüyorum. Bu rahatlık da artık dil pelesengi olan reformları erteletebilir. Başbakan Yıldırım geçtiğimiz günlerde; ‘‘Bir reform paketi geliyor’’ açıklaması yaptı. Paketin içeriğiyle ilgili henüz bir bilgi yok. Örneğin paketin içinde vergi sistemiyle ilgili bir reform maddesi olur mu? Dolaylı vergilerle dolaysız vergilerin, vergi gelirleri içindeki ağırlıklarını değiştirecek adımlar atılır mı? Enerjide dışa bağımlılığı orta-uzun vadede azaltacak majör önlemler gelir mi? Açıklanacak pakette ithalata dayalı büyüme modelini değiştirmek için ne gibi tedbirler olur? Tabii daha çok ekonomiyle ilgili reformları yazdım. İşin politik ve sosyal tarafı ayrı bir tartışmanın konusudur.
Ekonomik reform deyince; borç yapılandırması, vergi affı gibi konuları anlıyoruz. KDV ve ÖTV indirimleri, Kredi Garanti Fonu kaynakları gibi kısa vadeli, palyatif çözümlere önem atfediyoruz. Ekonomik aktivitede canlılık yaratmak için atılan adımların hepsini destekliyorum. Son iki yılımı, ‘‘İçeride ve dışarıda bu kadar risk varken para politikası etkin biçimde kullanılamaz. Bütçede manevra alanı var. Kısa vadede en etkili yol vergi indirimleridir’’ argümanını işlemekle geçirdim. Kamu harcamaları referandum öncesinde arttı. Vergi indirimleri geç de olsa açıklandı. Bunların pozitif yansımaları, birinci ve ikinci çeyrek büyüme rakamlarında görülür. En azından önceki çeyreklerden daha iyi büyüme rakamları çıkar. Ancak temeli güçlendirmek gerekiyor. Referandum geçti, belirsizlik bitti deniyor. Türkiye’nin önemli sektörlerinin oyuncularıyla sohbet ediyorum. Referandum öncesindeki negatif hava devam ediyor.
Küresel piyasalardaki rüzgara kendimizi bıraktık. Altın, Japon Yeni gibi güvenli limanlar boşalıyor. Risk alma iştahı artıyor. Türkiye gibi gelişen ülkelerin piyasalarında biraz iyimserlik yaşanıyor. Ekonomik sorunlarımızın hemen çözüleceğini düşünüyoruz. Yazının başında da belirttiğim gibi, global yatırımcıların riskler konusunda bu kadar umursamaz olduğu bir dönem yakın geçmişte yok. Fed’in ilk faiz artırımından sonra piyasalarda bir satış dalgası yaşandı. Sonrasında başlayan ralli sürüyor. ABD’de hisse senetleri ve tahviller birlikte yükseliyor. Hem hisse senedi fiyatlarının yükselmesini, hem de faizlerin düşmesini, Fed bir noktada ‘‘Finansal koşullar çok gevşedi. Önlem alalım’’ şeklinde yorumlayabilir.
ABD’de getiri eğrisi, yani 10 yıllık tahvil faizi ile 2 yıllık tahvil faizinin farkı iyice yataya döndü. Yorumcular, ‘’Getiri eğrisine göre Fed faizi hızlı artırmaz’’ diyor. Fed’in son iki faiz artırım döneminde, getiri eğrisi yatay olduğu halde, faiz artışları sürmüştü. Analistler, ‘‘Fed beklentileri zayıf. Olumlu hava devam eder’’ yorumunu yapıyor. Türkiye’deki politika yapıcıların, günlük görüş bildiren analistler gibi düşünme lüksü yok.