Küresel risklerin sonu geldi (mi)
2008 yılında başlayan küresel krizin dipten dönüşü beklenenden çabuk oldu. Kriz beklenenden daha sığ bir düzeyden döndü. 2009 yılının son çeyreğinde başlayan dipten dönüş 2010'da krizin sonlandığı, ulusal ekonomilerin yeniden büyümeye başladığı gibi bir görüntü vermeye başladı.
Görüntü diyorum çünkü hikayenin sonu pek de beklendiği gibi olmadı. Kriz çıkışında yükselen büyüme oranları çok geçmeden yeniden gerilemeye başladı. Görüntü değişti. 2012 yılı küresel ölçekte bir yavaşlama yılı oldu.
Dünya ekonomisinin krizden bir hamlede çıkamaması beklentileri tekrar bozdu. Risk algısını yeniden yükseltti. Risk iştahı azaldı. Dünya ahvalindeki bu ters dönüş yaygın oldu ama ülkeler arasında belirgin farklar da oluştu. Gelişmiş ülkelerde büyümenin yeniden yavaşlaması daha belirgin oldu. Bunlar küresel kriz sonrasının sorunlu ekonomileri olarak anılmaya başlandı.
Gelişmiş ülkeler grubunda da öyle tek düze, bir örnek bir yavaşlama olmadı. Avrupa Birliği açık ara öne çıktı, büyüme hızı çok yavaşladı, bazı ülkelerde negatife döndü. Yunanistan bu bağlamda simge ülke haline geldi. Avrupa'yı ABD izledi.
2011 ve sonrasında dünya ekonomisinin risk haritası yapılırken Yunanistan'ın bütçe açıklarının finansmanı ve borçların çevrilmesi sorunları ilk sıraya yerleştirildi. ABD'de kamu maliyesi üzerindeki siyasi çekişme ve bu bağlamda ortaya çıkan mali uçuruma yuvarlanma olasılığı da ikinci sıraya yerleşti. O tarihten bu yana küresel risk deyince bu ikisi akla gelir oldu.
* * *
ABD ve Yunanistan'da ortaya çıkan sorunlar aynı olmasa bile akraba sayılır. Her iki ülkede de risk ürettiği düşünülen meseleler kamu maliyesi kökenli. Yunanistan'da kriz sürecinde daha da büyüyen mali açıkların beslediği kamu borçlarının finansmanının nasıl ve kimin tarafından yapılacağı sorunu var. Bu artık ekonominin sorunu olmaktan çıkıp AB çapında bir siyasi mesele haline gelmiş durumda.
ABD'nin sorununda da değişkenler benzer. Kamu açığı ve kamu borçlanması burada da baş rollerde. Ama sorun yaratan mekanizma farklı. Burada kamu açığının büyüyüp borçlanmayı çığrından çıkartmasının önüne geçmek için yasayla oluşturulan otomatik dengelenme mekanizması her sene problem yaratıyor. Yıl sonuna doğru borçlanma limitinin aşılmaması için gereken gelir arttırıcı, harcama kısıcı önlemler gündeme geliyor. Bu konuda yönetim ile muhalefet arasında uzlaşmazlık ve yoğun siyasi tartışma oluyor. Belirsizlik ve gerilim büyüyor. Siyasetin ürettiği gerilim ekonomiye de yansıyor. Son yıllarda bu hep oluyor.
Aslında, her iki ülke açısından temel risk olarak algılanan unsur kamu maliyelerindeki perişan durum değil. Bunlardaki perişanlığın çözülememesi halinde sorunun öteki ülkelere de bulaşması ve zaten yavaşlayan dünya ekonomisini yeniden dibe vurdurması olasılığı küresel risk olarak algılanıyor. Dolayısıyla bu iki ülkenin maliyesindeki sorunlar çözülmediği ya da çözüleceği yönünde güçlü siyasi veriler ortaya çıkmadığı sürece küresel risk algısını kırmak mümkün olmuyor.
Bu yıl da benzer süreçler yaşandı. Kriz risk uzun süre kırılamadı. Kasım ayının son haftasında gelen haberler küresel risk sıralamasında en önde gelen Yunanistan ve ABD'nin mali sorunlarının çözüleceği yolunda gereken siyasi iradenin oluştuğu izlenimini veriyor.
AB maliye Bakanları Yunanistan için yeni bir borç planını kabul etti. Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Komisyonu ve IMF'den oluşan troyka bu plana destek veren bir rapor açıkladı. Sanırım yeni yılda, en azından bir süre, Yunanistan sorununu duymayacağız. ABD'de ise yılın sonu yaklaşırken iktidar ve muhalefet taraflarından bir çözüm bulunacağı yönünde güçlü sinyaller geliyor. Yeni yılla birlikte bu meselenin de rafa kaldırılacağını söyleyebiliriz.
Bu gelişmeler uzun süredir dünyanın başını ağrıtan küresel risklerin sonunun gelmiş olabileceğini ima ediyor. Eksikliklerini çekeceğimizi sanmam ama uluslar arası aktörlerin bunların yerine ne koyacaklarını da merak ediyorum doğrusu.