Küresel piyasaların enflasyon sorunu
ABD ve Euro bölgesinde merkez bankalarının en büyük sorunu enflasyon olarak gözüküyor. Diğer ekonomik faktörlerde gelişmeler ılımlı bir şekilde devam ediyor olsa da enflasyon konusunda net bir ilerleme görülmüyor. Aksine şubat ve mart aylarında enflasyonda görülen ısınmalar, yerini tekrar soğumaya bırakmış durumda.
Salı günü ABD'de nisan ayına ait kişisel tüketim harcamaları fiyat endeksi açıklandı. Çekirdek veri nisan ayında yıllık bazda yüzde 1.6'dan yüzde 1.5 düzeyine geriledi. Şubat ayında bu veri yüzde 1.8 seviyesine yükselmişti. Fed'in yakında izlediği bu veri ile ilgili Mart ayında yayınladığı projeksiyonlarda enflasyondaki bu hareketlenmeye paralel olarak 2017 yılı için yüzde 1.8 olarak yaptığı beklentisini yüzde 1.9 seviyesine revize etmişti. Son veriler hedeften uzaklaşıyor. Fed'in PCE enflasyonunda uzun dönem hedefleri yüzde 2 seviyesinde bulunuyor. ABD TÜFE verisinde de aynı görünüm var. Manşet TÜFE şubat verisinde yüzde 2.7 seviyesini görmesinin ardından nisan verisinde yüzde 2.2 seviyesine gerilemiş durumda. PCE mayıs verisi 14 Haziran tarihinde açıklanacak. Aynı gün Fed toplantısı yapılacak.
Euro Bölgesi TÜFE verilerinde de farklı bir görünüm yok. Çarşamba günü açıklanan mayıs ayına ait manşet TÜFE verisi ilk hesaplamasında yıllık bazda yüzde 1.9'dan yüzde 1.4 seviyesine gerilemiş bulunuyor. Euro Bölgesinde enflasyon aralık ayında yüzde 1.1 seviyesinden, ocak ayında yüzde 1.8'e ve şubat ayında ise Avrupa Merkez Bankası'nın enflasyon hedefi olan yüzde 2 seviyesine ulaşmıştı. Şubat ayında görülen bu rakamın ardında son veride tekrar yüzde 1.4 seviyesine gerilemiş durumda. Mayıs enflasyonuna ait final veri 16 Haziran tarihinde açıklanacak. Ancak yüzde 1.4 olan rakamın fazla değişmesi beklenmiyor.
Enflasyonda bu görünüm hem Avrupa Merkez Bankası'nın hem de Fed'in sıkılaştırma konusunda elini zorlaştırıyor. Şu ana kadar verilen mesajlarda Fed için yıl sonuna kadar 2 faiz artırımı planlaması devam ederken, Avrupa Merkez Bankası için de mevcut gevşek politikanın devam etme beklentileri bozulmuş değil.
Her iki gelişme küresel piyasalarda fiyatlanmış durumda ve Gelişmekte olan ülke piyasaları için bir süredir esen olumlu rüzgârı destekliyor. Bu rüzgârdan Türkiye pozitif ayrışma şansına sahip görünüyor.