Küresel piyasalardaki gelişmeler
Küresel piyasalardaki fiyat hareketlerini bu günlerde şekillendiren birkaç gelişme var. Ana gündem maddesi, Avrupa Merkez Bankası’nın(AMB) para politikasıdır. Bunun dışında, 25 Mayıs’ta Ukrayna’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi jeopolitik riskleri artırabilir. Öte yandan, Çin’den gelen veriler dünya ekonomisi açısından belirleyici olabilir.
AMB Başkanı Draghi’nin geçen haftaki ifadelerinden, kurumun hazirandaki toplantısında bir hamle geleceği anlaşılıyor. IMF ve OECD gibi kurumlardan gelen uyarılar, Fransız politikacıların ‘‘Euro çok güçlü. Negatif mevduat faizi veya parasal genişleme programı uygulanmalı.’’ gibi açıklamaları, belli ki Draghi’nin canını sıkmış. Draghi, bunları AMB’nin politikalarına müdahale olarak görüyor. Kurumun kredibilitesine zarar verdiğini düşünüyor. Draghi para politikasının gevşemesini istiyor. Ancak gevşemenin nasıl olacağı konusunda, AMB içinde bir ortak aklın oluşmasını istiyor. Şu aşamada kurum içinde bir konsensüs yok. Açıkçası, haziran toplantısında piyasaların hoşuna gidecek bir parasal genişleme programının açıklanacağını düşünmüyorum. Parasal genişleme programı, teknik açıdan da zor gözüküyor. Repo faizinde ya da faiz koridorunun üst sınırında bir indirim gelebilir. Bu hamlelerin de reel ekonomiye pek bir katkısı olmaz. Euro bölgesindeki sıkıntı, küçük ve orta boy işletmelerdeki kredi büyümesinin çok zayıf olmasıdır. Burada bir tuhaflık söz konusudur. Ülke tahvillerinin faizleri rekor düşük seviyelerde bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde İspanya’nın 5-yıllık tahvil faizi ABD’nin 5-yıllık tahvil faizinin altına düştü. Kritik nokta, euro bölgesindeki sorunlu ülkelerin tahvil faizlerinde yaşanan düşüşlerin, özel sektör faizlerine yansımamasıdır. Kredi faizleri yüksek seviyelerde bulunuyor. Bir parasal genişleme programının özel sektör tahvillerini içermesi gerekir.
Tabii Avrupa’daki kredi piyasaları ağırlıklı olarak banka finansmanına dayandığı için, AMB’nin alabileceği özel sektör tahvilleri çeşitlilik ve sayı açısından sınırlıdır. Bu açıdan programın etkisi tartışmaya açıktır. Yine de, yatırım perspektifinden, AMB’nin olası bir tahvil alım programında özel sektör tahvillerinin olması, bu tahvillerin fiyatlarında büyük yükselişlere yol açabilir.
Ukrayna’daki iç savaş ve ABD’nin Rusya’yı izole etme çabası, tedirginlik yaratmaya devam ediyor. Her geçen gün kötüleşen durumun, AB ekonomisi üzerindeki muhtemel negatif etkilerini haftalardır tartışıyoruz. Alman Stern dergisinin son sayısında, Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımların, Almanya’nın 2014’teki büyümesinin yüzde 1’ini götürebileceği yazıyor. Almanya’nın büyük şirketlerinin, Merkel’e endişelerini ilettikleri belirtiliyor. Merkel ilginç biçimde, en başından beri ABD’nin yanında yer alıyor. AB şu noktada; vizelerin iptal edilmesi, Rus iş adamlarının Avrupa’daki varlıklarının dondurulması gibi yaptırımların ötesine geçmeyebilir. Ancak Ukrayna’da 25 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine göre, AB’nin tavrı değişebilir. Euro bölgesindeki ekonomik iyileşmenin sürmesi Türkiye açısından önemlidir. Büyüme hedefine ulaşmak için, ihracatımızın bugünkü çizgisini sürdürmesi gerekiyor. En büyük ihracat pazarımız olduğu için, euro bölgesindeki toparlanmanın hız kazanması elzemdir.
Gelişen piyasalarda, ocak-şubat döneminde yaşanan panik havası geçti. Buna rağmen, Çin kaynaklı gelişmeler yakından takip edilmelidir. Büyümedeki aşağı yönlü baskı devam ediyor. Özellikle enflasyondaki düşüşün sürmesi, önümüzdeki aylarda küresel ekonomide bir baş ağrısı yaratabilir.
Emtia ihracatçısı ülkeler olumsuz etkilenebilir. Çin’de ocakta yüzde 2.5 olan tüketici fiyatları, nisanda yüzde 1.8 oldu. Enflasyon oranı Ekim 2013’te yüzde 3.2 idi. Üretici fiyatları iki yıldır aralıksız düşüyor. Çin dünya ekonomisine deflasyon ihraç ediyor. Bu durum global büyüme açısından bir belirsizlik yaratabilir.