Küresel krizden alınacak ekonomi politikası dersleri (4)

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Yükselen piyasa ekonomilerinin küresel kriz sırasında ve sonrasında yaptıkları hakkındaki diziyi sürdürüyorum. Üzerinde özellikle durduğum konu uluslararası işbirliği. Mesela dünya ekonomisinin resesyondan kurtulması için, benzer zamanlarda faiz hadlerinin düşürülmesi, mesela aynı dönemde maliye politikasının gevşetilmesi. 

2008’in son ayları ile 2009’un tümü olmasa da önemli bir bölümünde böyle bir işbirliği var. Daha önceki yazılarımda bu işbirliğine örnekler verdim. Oysa 2010’dan itibaren bu işbirliği ortadan kalktı. Gelişmiş ülkelerin merkez bankaları bol miktarda para bastılar. Bu nedenle, faizlerin daha yüksek olduğu ve ekonomileri büyüyen yükselen piyasa ekonomileri ağırlıklı olarak kısa vadeli sermaye girişleri taarruzuna uğradılar ve bu ülkelerin finans sistemleri sonu iyi olmayan bir yola girme tehdidi ile karşı karşıya kaldılar. Tersi de yaşandı. Mesela, geçen yıl mayıs ayıda Bernanke meşhur açıklamasını yaptı bu ülkelerden ya para çıkışı oldu ya da eskisine kıyasla çok az para geldi. 

Bu müthiş oynaklık çoğu yükselen piyasa ekonomisinin tepkisini çekti. Bu tür tepkilere gelişmiş ülkelerce verilen yanıt, kibarca, “her ülkenin merkez bankasının yasası ile bağlı olduğu, yasası gereğince kendi ülkesindeki ekonomik gelişmelerden sorumlu olduğu” yönünde. 

Son tahlilde haklı da olsa, bu ‘umursamaz’ tavrın yapıcı olmadığı açık. Yapıcı ya da değil, çıkarlar ortak olmadıkça uluslararası işbirliği zor görünüyor. Çıkarlar da ancak 2008’de patlak veren çok büyük bir kriz döneminde ortak oluyor. 

Bu çerçevede bakınca, yükselen piyasa ekonomileri kendi başlarının çaresine bakmak zorundalar. Bir örnek: Uluslararası işbirliğini talep edenlerin, bir de dönüp kendi ülkelerindeki işbirliğinin ne derece güçlü olduğunu dikkate almalarında yarar var. Şu: Fiyat istikrarından sorumlu kurum ile (merkez bankası), finansal istikrardan sorumlu kurum(- lar) arasında işbirliği var mı? Ya da maliye politikası ile para politikası aynı telden çalıyor mu? 

İlk soru elbette fiyat istikrarı ve finansal istikrar sorumluluğu farklı kurumlarda ise geçerli. Mesela Türkiye’de durum böyle. Bir tarafta Merkez Bankası (MB) var diğer tarafta Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK). 2010 sonundan başlayarak çok sayıda yazı yazdım; iki kurumun izlediği politikanın eşgüdüm içinde olmamasının para otoritesinin işini nasıl zorlaştırdığına değindim. 

Kısacası şu: Gelişmiş ülkelerin bastıkları bol miktarda para 2010’un sonlarına doğru yükselen piyasa ekonomilerinin önemli bir kısmında hızlı kredi artışına yol açtı. 

Mesela: Türkiye, Brezilya, Hindistan, Endonezya, Çin ve Rusya. O tarihte, Türkiye bu grup içinde kredi artış oranı en yüksek ülkeydi. Hızlı kredi artışı finans sisteminde istikrarsızlık tohumlarını ekiyor ve hızla yeşertiyor; bu nedenle istenmiyor. 

MB, 2010’un son aylarından başlayarak zorunlu karşılıkları artırmaya başladı. Böylelikle bankaların topladıkları mevduatın daha az bir kısmını krediye dönüştürmelerini sağlamaya çalıştı. Oysa hızlı kredi artışını önleyici araçların ezici bir kısmı BDDK’da. Zorunlu karşılık oranları ile oynamak çok iyi bir politika değil. Ya da en azından şu söylenebilir: Kredi artışını engellemek için BDDK’nın elindeki araçlarla birlikte bir işe yarayabilir zorunlu karşılık politikası. BDDK 2010 sonunda dişin kovuğunu doldurmayacak bir önlem aldıktan sonra Haziran 2011’e kadar devreye girmedi. Oysa o tarihe kadar MB boyuna karşılık oranlarını yükseltti. Sorun, hangi kurumun haklı olup olmadığı değil. Sorun, işbirliğinin olmaması. Oysa aynı dönemde Brezilya’da ve Endonezya’da hızlı kredi artışına karşı çok sayıda önlem alındı. Çünkü her iki ülkede de o tarihte bu görevler tek bir kurumda – merkez bankasında- idi. 

Kısacası, yurtiçinde kurumlar arası işbirliği de en az uluslararası işbirliği kadar önemli. Üstelik ilkini sağlamak bir ülkenin elindeyken, ikincisini sağlamak elinde değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018