Küresel koşullardaki değişim dikkatli olmayı gerektiriyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Finansal piyasalar açısından nispeten sakin sayılabilecek bir haftayı geride bıraktık. Mart ayının sonuna yaklaşılmış olmasına bağlı olarak ön plana çıkan ilk çeyrek bilançolarını olduğundan iyi gösterme çabası, bu sonucun ortaya çıkmasına katkı yapmış olabilir. Bu durum, bundan sonra da böyle olmaya devam edeceği ve normalleşme sürecinin hızlanacağı anlamına gelmeyebilir!

Küresel düzeydeki gelişmeler iyimser senaryoların etkisizleşmeye başladığına ve riskten kaçınma eğiliminin yakında geri dönebileceğine işaret ediyor; kayıpları sınırlamak üzere güvenli liman arayışı ön plana çıkmaya devam edecek gibi görünüyor. Gelişmiş ülke paralarının kısmen değerlenmeye devam etmesi veya kazanımlarını koruması, devlet tahvilleri prim yaparken değişken getirili menkullere olan ilginin azalması türünden gelişmeler iyi şeyler söylemiyor. Eşanlı olarak emtia fiyatlarının geriliyor olması, tedbirli olunmasını zorunlu kılıyor. Beklentilerde yaşanan olumsuzlaşma, gelişen ekonomiler üzerindeki baskıların Nisan ayı ile birlikte artmasına sebep olabilir!

Ekonomimize ilişkin son verilerin ve önemli kredi derecelendirme kurumlarından gelen uyarıların şimdilik pek dikkate alınmadığı dikkat çekiyor. Konut satışları, kredili ve ipotekli olanlardaki yüzde 27’lik artışa rağmen bir yıl öncesinin aynı dönemine göre yüzde 0,2 oranında gerilemiş! Bankacılık sistemimizdeki sorunlu kredi hacmi yüzde 3,7 oranına yükselmiş! Kredi garantisinden yararlanacak hacmin toplam kredilerin yüzde 14’üne yaklaştığı dikkate alınır ise genel durumun görünenden daha vahim olduğu, mali sektör ile kamu kesimine ilişkin endişelerin büyümeye devam ettiği, makroekonomik beklentileri olumsuzlaştırmayı sürdürdüğü anlaşılabilir!

Eğer küresel koşullar olumlu yönde toparlanır ve ekonomimize yönelik sermaye akışı gerekli ve yeterli düzeyin üzerine çıkar ise, kısa vadede ciddi bir sıkıntı yaşanmayabilir ve durum düzeliyormuş gibi görünebilir. Zira Türk Lirası yeniden değerlenmeye başlayabilir, bu kanaldan bozulan beklentilerin düzelmesi ve iyice ağırlaşan sorunların kısmen hafiflemesi söz konusu olabilir! Bu koşulların gerçekleşme şansı yüksek olsa idi, kredi derecelendirme şirketleri uyarı ihtiyacı hissetmezdi ve belirsizliği artıracak değerlendirmelerden kaçınmaya çalışabilirlerdi!

Durum böyle olunca olumsuz senaryo üzerine kafa yormak gerekiyor. Küresel koşulların düzelmemesi ve kaynak akışının yetersiz kalması durumunda, döviz kuru ve faizlerin dalgalı bir şekilde yükselmeye devam edebileceğini hesaba katmak gerekiyor; makroekonomik görünümün iyice olumsuzlaşması kaçınılmaz hale geliyor. Gelişmeleri kontrol altında tutmak üzere iş dünyasındaki sarsılmayı azaltayım derken, mali sektör ve kamu kesiminin daha da yıpranması gündeme geliyor. Bu yılın ilk çeyrek bilançolarını olduğundan iyi göstermeye çalışan kesimler, nisan ayı ortasındaki referandumdan önce bu olasılıkları fiyatlamaya başlamak zorunda kalabilir! Dış politika alanındaki gelişmeler ve küresel eğilimler bu ihtimali ön plana çıkarıyor. Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız olumsuz eğilimler seti, içerideki kurumsal yapı içindeki uzlaşmazlıkları derinleştirebilir; hedeflerden uzaklaşılması ve öncelikler konusundaki inatlaşmalar kırılganlık yönlü algıları güçlendirebilir. Kredi hacminin para politikasındaki sıkılaşmadan bağımsız bir şekilde genişlemeye zorlanması, olumsuz gelişmelerin tümü ile kontrolden çıkmasına sebep olabilir! İşsizliği azaltayım derken, enflasyonun kontrolden çıkması ciddi istikrarsızlıkların sebebi haline gelebilir!

Küresel koşullardaki kademeli olumsuzlaşma, ağırlaşmasına izin verilmiş sorunların da katkısı ile içine düşülen açmazları derinleştiriyor. Ekonomik canlanma, kredi hacminin genişlemesini ve paranın devir hızının yükseltilmesini gerektiriyor; Türk Lirası’ndaki değer kayıplarının yaşanmaması ve maliyet kökenli enflasyon baskılarının kontrol altına alınması ise tam aksi eğilimleri gerektiriyor. Orta yol bulunamadığı için sorunlar ağırlaşıyor, beklentiler olumsuzlaşıyor ve güvensizlik bataklığı derinleşiyor. Bu nedenle geride bıraktığımız hafta genelindeki göreceli sakinliğin, yanıltıcı olabileceğini hesaba katmak gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar