Küresel konjonktür Türkiye için tehdit oluşturmuyor…
ABD vergi paketinin geçmesi Wall Street’te önemli bir etki yaratmadı. Vergi oranı yüksek şirketlerin değer kazanmasına rağmen endeks genelinde yükseliş beklentinin altında kaldı. Büyük şirketlerin vergi oranının zaten düşük olması ve haberin büyük ölçüde fiyatlanmış olması borsanın sınırlı tepki vermesinde etkili oldu.
Son dönemde piyasalardaki hareketlilik hisse senedinde değil tahvil tarafında yaşandı. Hareket Avrupa tarafında daha sert olduğu için ABD vergi indiriminden çok, büyümenin güçlenmesi ve ECB’nin para politikasını normalleştireceği sinyalleriyle ilişkilendiriliyor. Büyümenin sağlam temellere oturmasına rağmen 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 0.5-yüzde 1.0 bandında olduğu Euro Bölgesi tahvillerindeki satışların devam etmesi bekleniyor.
Büyümenin güçlendiği bir ortamda tahvil faizlerindeki sınırlı yükselişi Türkiye için tehdit olarak görmüyoruz. Gelişmiş ekonomilerde tahvil ve hisse senetleri arasında ters korelasyon bulunur. Risk iştahının iyileştiği ortamda portföylerde hisse ağırlığı yükselirken tahvil ağırlığı geriler. Fed, ECB, BOJ gibi merkez bankalarının varlık alımları yüzünden 2009 krizi sonrasında bu ilişki bozulmuştu. Şimdi normale dönüyor.
Varlık alımlarının sona ereceği beklentisi ile ABD ve Avrupa’da faiz oranları kademeli olarak yükselecek. Ancak demografi ve küreselleşme gibi yapısal nedenlerle enflasyonun geçmişe göre düşük kalması yüzünden faiz oranlarındaki yükseliş eskisine göre sınırlı olacak. 2018 yılında ABD tahvil faizlerinin yüzde 2.5-yüzde 3.0, Almanya faizlerinin yüzde 0.5-yüzde 1.0 bandında kalması bekleniyor.
Mevcut küresel konjonktürü Türkiye için tehdit olarak görmüyoruz. Risk iştahının güçlendiği bir ortamda küresel sermaye daha yüksek getiri elde etmek için 2018 yılında da Türkiye gibi ülkelere yönelmeye devam edecek.
ABD’de karar aşamasına gelinen Atilla davasının yarattığı şok Türkiye’yi dünyanın yörüngesinden çıkarmak için yeterli olmadı. Risk primindeki artışla yüzde 13’ün üzerine çıkan 10 yıllık devlet faizleri yeniden yüzde 12 civarına geriledi. MSCI Türkiye Aralık ayında dolar bazında yüzde 8 kazandırdı. Bankacılık sektöründeki satış baskısı tersine döndü.
Üçüncü çeyrek büyüme verileri Türkiye’nin 2017 yılını yüzde 6.5 büyüme ile Çin ve Hindistan’ın hemen ardından üçüncü sırada bitireceğini gösteriyor. Devam eden jeopolitik risklere, terörist saldırılara ve Batı ile ilişkilerdeki bozulmaya rağmen Türkiye Avrupa’nın açık ara en hızlı büyüyen ülkesi olmayı sürdürüyor.
Fed’in 2018 yılında 3x25 faiz artışı sinyaline ve ABD vergi indirimine rağmen doların güçlenmemesini toplam döviz borcunun yüzde 60’dan fazlası dolar cinsi olan Türkiye varlıkları için olumlu bir gelişme olarak görüyoruz.
Fed’in faizleri artırmasına ve Avrupa’nın varlık alımlarını 2018 yılında sonlandıracak olmasına rağmen küresel konjonktür Türkiye için tehdit oluşturmuyor. Bloomberg’in 2018 yılına yönelik yaptığı anketlerde Türkiye’nin hisse senedi, tahvil ve dövizde en kötü performans gösterecek piyasa olarak öne çıkması kısa vadede baskı yaratabilir. Ancak bizim gibi konsensüs görüşlerin genelde yanlış çıktığına inananlardansanız, bu göstergeyi boğa sinyali olarak okuyabilirsiniz.