Küresel ısınmanın yarattığı yeni yatırım fırsatları
Albert Enstein'ın dediği gibi, "Bir sorun kendini yaratan bakış açısı ile çözülemez".
Bugün dünyanın en önemli sorunu küresel ısınma. Ertan enerji tüketimi, doğal kaynakların tükenmesi küresel ısınmanın her geçen gün hız kazanmasına neden oluyor. Küresel ısınmaya engel olacak çözümü, küresel ısınmayı yaratan nedenler arasında aramak yersiz. Dolayısıyla yeni cevaplar, yeni hareket alanları, yeni çözümler aramak zorundayız.
Bu çözümleri ararken yüzyılın en büyük tehdidi olarak değerlendirilen küresel ısınma, aynı zamanda büyük fırsatların yaratılabileceği bir alan olarak çıkıyor karşımıza.
Yenilenebilir enerjiler ve enerji verimliliği önümüzdeki yılların en önemli yatırım alanları arasında sıralanıyor. Hatta bazı ekonomistler, küresel krizden çıkışın anahtarı olarak görüyorlar yenilenebilir enerji yatırımlarını.
2004 yılından bu yana Türkiye'de faaliyet gösteren Fransız Kalkanma Ajansı (AFD) tarafından düzenlenen "Türkiye'de Küresel Isınmanın Yarattığı Projelerin Finansmanı" semineri de yeşil piyasalardaki yatırım fırsatlarını gündeme getirdi.
Öncelikle AFD'nin çalışmalarını iki tema çerçevesinde organize ettiğini belirtmekte fayda var. Bunlardan birincisi ekonomik ve sosyal kalkınmanın bileşkeni olarak istihdam yaratıcı, sorumlu özel yatırımların teşvik edilmesi. İkincisi ise Türkiye'nin kalkınma stratejilerinde sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek.
Türkiye'de faaliyetlerine başladığı günden bu yana toplam 760 milyon Euro kredi sağlayan AFD'nin finanse ettiği projelerin yüzde 30'unu sera gazı emisyonunun azaltılmasına yönelik projeler; yüzde 30'u bölgesel kalkınma projeleri, yüzde 14'ünü sosyal sorumluluk projeleri, yüzde 5'ini ise çevre kirliliğini azaltmaya yönelik projeler oluşturuyor.
AFD tarafından yapılan araştırmaların sonucu, Türkiye'de yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanlarına yönelik çok önemli yatırım fırsatları olduğunu ortaya koyuyor.
Öncelikle vurgulanan konulardan biri, Türkiye'de enerji tüketimi hızla artarken, yenilenebilir enerjilerin tüketimdeki payının hiç artmıyor olması. Türkiye'de enerji tüketimi 1973-2006 yılları arasında iki kat artış gösterirken, 1973 yılında yenilenebilir enerjilerin enerji tüketimindeki payı yüzde 12.5'ten, 2006 yılında sadece yüzde 12.9'a yükselmiş durumda. Bu gerçekten hiç denecek kadar az bir oran.
Türkiye'nin elektrik tüketimine baktığımızda ise son 17 yıl içinde dört kat artış gerçekleştiğini görüyoruz. Bugün Türkiye'nin ithal ettiği petrol oranı, toplam tüketiminin yüzde 93'ünü temsil ediyor. Bu oran AB'de yüzde 77 boyutunda. Türkiye'nin gelişmekte olan bir ülke olduğunu, hızlı bir büyüme gösterdiği de dikkate alındığında, Türkiye'nin enerji tüketimini azaltmanın söz konusu olmadığını görüyoruz. Enerji tüketiminin en yoğun olduğu alan sanayi sektörü. Bunu haneler, ulaşım ve ticaret/hizmet sektörü izliyor.
Enerji verimliliği
AFD'nin finansman sağladığı sera gazı emisyonunu azaltmaya yönelik projeler arasında enerji verimliliği, yenilenebilir enerji yatırımları çok büyük önem taşıyor.
AFD verilerine göre Türkiye üretim sanayiinde enerji verimliliği alanına yönelik yatırım potansiyeli 2.1 milyar dolara ulaşıyor.
Sanayi sektöründe KOBİ'lere yönelik enerji verimliliği yatırımları ise 400 milyar dolarlık bir pazar fırsatı sunuyor.
Bugün Türkiye genelinde kamu binalarının toplam enerji tüketimi faturası 6.2 milyar Euro'ya ulaşıyor. Bunun yüzde 59'unu elektrik faturaları, yüzdi 41'ini ise gaz faturaları oluşturuyor. Yüzde 20-30 oranında enerji tasarrufu sağlamak için gerekli olan yatırım miktarı 7.6 milyar Euro. Bu yatırımların geri dönüşünün 5 yılda gerçekleşeceği ifade ediliyor.
Bu arada enerji verimliliğinin riskli yatırım, zor teknolojiler gerektirmeyen bir yatırım alanı olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Yenilenebilir enerjiler
AFD'nin gündeme getirdiği bir diğer yatırım alanı da yenilenebilir enerjiler.
Hidrolik, rüzgar, jeotermal, güneş olarak tek tek bakmak gerekirse, AFD tarafından açıklanan yatırım potansiyelleri bir hayli önemli: Küçük hidrolik santralları için 1 mw'lik üretimin gerektirdiği yatırım oranı 1,2-1,5 milyon Euro arasında.
Rüzgar enerjisinde ise 12 milyar Euro'luk yatırım potansiyeli mevcut. 1 mw rüzgar enerjisi elde etmek için gerekli olan yatırım miktarı ise 1,2 milyon Euro.
Jeotermal, Türkiye'de en fazla gelişmiş yenilenebilir enerji alanı. Özellikle de ısıtma konusunda. Jeotermalin en önemli özelliği son derece duyarlı bir teknoloji gerektirmesi.
Güneş enerjisi ise potansiyelin son derece sınırlı kullanıldığı bir alan. Bugün Türkiye'de güneş enerjisi potansiyelinin sadece yüzde 1'i kullanılıyor.
Yenilenebilir enerjilerin önümüzdeki yılların yükselen sektörü olacağı ortada. Bunu kanıtlayan bir diğer gelişme de yeşil teknolojilere yapılan yatırımların, risk sermayesi portföyünde de kendine önemli bir yer edinmiş olması. Risk sermayedarlarının 2007 yılında yeşil teknolojilere yaptıkları yatırımlar, üç yıl öncesine kıyasla üç kat artış göstererek 3 milyar dolara ulaştı.
Bir diğer gelişme de temiz teknoloji sektörünün 2020 yılında 20 milyon kişiye istihdam sağlayacağı yönünde yapılan tahminler.
Şüphesiz olan o ki, yarının kazananları bu dünyada en az iz bırakanlar olacak; yani en temiz olanlar.