Küresel ısınmanın ekonomik büyüme tehdidi
Dünya ısındıkça, sadece gezegen değil, küresel ekonomi de zarar görüyor. Araştırmalar, küresel sıcaklıkların artmasıyla birlikte, artan operasyonel maliyetlerin küresel büyümeyi azımsanmayacak bir şekilde yavaşlatabileceğini gösteriyor.
En kötü senaryoya göre, her yıl küresel gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) büyümesinde yüzde 1’lik bir düşüş gerçekleşebilir. Bu oran, küresel ekonomi için göz ardı edilemez bir tehdit anlamına geliyor.
İklim değişikliğinin ekonomik büyüme ve enflasyon üzerindeki etkisi
Yükselen sıcaklıklar, dünya ekonomilerinin finansal, politik ve ekonomik entegrasyonu nedeniyle geniş çaplı bir etkiye sahip. Küresel ısınma, öncelikle mülkiyet ve altyapıya zarar veriyor, üretkenlik kayıplarına, kitlesel göçlere ve güvenlik tehditlerine yol açıyor.
Bu zararların telafi edilmesi için yapılan ekonomik girişimler kısa vadede olumlu gibi görünse de uzun vadede dünya ekonomisi için kritik. İşletmeler, gelecekteki zararın önlenmesi için önlemler alınmadıkça veya işlerini daha güvenli bir yere taşıma fırsatı bulunmadıkça, sermaye stokunu yenilemenin faydalı olmayacağı bu durumun sonuçlarından biri. Bu durum, işletmelerin taşınması gibi kısa süreli kesintilere yol açabilir, ancak en kötü senaryoda sermaye stoğunun ve üretimin kalıcı bir şekilde kaybıyla sonuçlanabilir.
Arz ve talep dengesi sarsılıyor
Üretimdeki değişimler gözlemlenerek, iklim değişikliğinin üretim kapasitesi üzerindeki derin ve geniş kapsamlı etkileri öngörebiliyor. İklim değişikliği nedeniyle daha az sermaye stoğu mevcut olduğundan, dünya ekonomisinin üretken kapasitesinde bir düşüş ön görülüyor.
Bununla birlikte, daha düşük sermaye stokları nedeniyle emek verimliliği de azalıyor. Böylece gıda güvenliğini tehdidi başlıyor, bulaşıcı hastalıkların yayılmasına neden oluyor ve açık havada çalışan işçileri olumsuz etkiliyor. Tüm bu faktörler, iş gücünün üretkenliğini ve miktarını azaltarak ekonomik faaliyetlere ciddi şekilde zarar veriyor. Dahası araştırmalara göre; küresel ısınma, belirli bir fiyat seviyesindeki arzı daraltıyor ve bu da arz eğrisinde bir geri kaymaya neden oluyor.
Tarım ve enerji maliyetleri üzerindeki baskı artıyor
İklim değişikliği, tarım ve enerji maliyetleri üzerinde de önemli bir etkiye sahip. Çünkü tarım ürünlerinin verimi, hava koşullarına son derece duyarlı. İklim değişikliği nedeniyle daha sık yaşanan kuraklıklar, gıda üretimini olumsuz etkileyebilir ve bu da gıda fiyatlarında artışa neden olabilir. Bu durumun, tüketicilerin gelirini sıkıştırarak enflasyonist baskıları artıracağı ön görülüyor. Ayrıca, enerji maliyetlerinin artması da enflasyonu tetikleyecek bir diğer etken.
İklim değişikliği nedeniyle yaz aylarında çalışma ve yaşam ortamlarını soğutmak, kış aylarında ise giderek sertleşen kışlarda ortamı ısıtmak için daha fazla enerji talebi doğuyor. Enerji talebi değişirken, mevcut enerji santrallerinin verimliliği de yüksek sıcaklıklar nedeniyle azalma potansiyeline sahip. Bu durum, enerji fiyatlarının artmasına ve dolaylı olarak üretim maliyetlerinin de yükselmesine yol açıyor. Ancak, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla kullanılması, gelecekte enerji maliyetlerindeki artışı sınırlayabilir.
Krizi fırsata çevirmek mümkün mü?
Ekonomik büyümenin yavaşlaması ve artan maliyetler, dünya genelinde büyük bir baskı oluşturuyor. Ancak yenilenebilir enerji, yeşil teknolojiler ve sürdürülebilir tarım gibi alanlarda yapılacak yatırımlar hem ekonomik büyümeyi destekleyebilir hem de iklim değişikliğiyle mücadelede önemli adımlar atılmasını sağlayabilir. Bu bağlamda, krizleri fırsata çevirme potansiyeli, büyük ölçüde alınacak kararlara bağlı. Sürdürülebilir bir yol haritası oluşturmak, geleceğimiz için hem çevresel hem de ekonomik anlamda en iyi strateji olabilir. Türkiye de bu krizi fırsata dönüştürme şansına sahip.