Küresel ısınmanın ekonomik büyüme tehdidi

Burak Tayiz
Burak Tayiz Yeşil Odak

Dünya ısındıkça, sadece gezegen de­ğil, küresel ekonomi de zarar görüyor. Araştırmalar, küresel sıcaklıkların artma­sıyla birlikte, artan operasyonel maliyetle­rin küresel büyümeyi azımsanmayacak bir şekilde yavaşlatabileceğini gösteriyor.

En kötü senaryoya göre, her yıl küresel gayri sa­fi yurt içi hasıla (GSYİH) büyümesinde yüz­de 1’lik bir düşüş gerçekleşebilir. Bu oran, küresel ekonomi için göz ardı edilemez bir tehdit anlamına geliyor.

İklim değişikliğinin ekonomik büyüme ve enflasyon üzerindeki etkisi

Yükselen sıcaklıklar, dünya ekonomileri­nin finansal, politik ve ekonomik entegrasyo­nu nedeniyle geniş çaplı bir etkiye sahip. Kü­resel ısınma, öncelikle mülkiyet ve altyapıya zarar veriyor, üretkenlik kayıplarına, kitlesel göçlere ve güvenlik tehditlerine yol açıyor.

Bu zararların telafi edilmesi için yapılan ekonomik girişimler kısa vadede olumlu gi­bi görünse de uzun vadede dünya ekonomisi için kritik. İşletmeler, gelecekteki zararın ön­lenmesi için önlemler alınmadıkça veya işle­rini daha güvenli bir yere taşıma fırsatı bu­lunmadıkça, sermaye stokunu yenilemenin faydalı olmayacağı bu durumun sonuçların­dan biri. Bu durum, işletmelerin taşınması gi­bi kısa süreli kesintilere yol açabilir, ancak en kötü senaryoda sermaye stoğunun ve üreti­min kalıcı bir şekilde kaybıyla sonuçlanabilir.

Arz ve talep dengesi sarsılıyor

Üretimdeki değişimler gözlemlenerek, iklim değişikliğinin üretim kapasitesi üze­rindeki derin ve geniş kapsamlı etkileri ön­görebiliyor. İklim değişikliği nedeniyle daha az sermaye stoğu mevcut olduğundan, dün­ya ekonomisinin üretken kapasitesinde bir düşüş ön görülüyor.

Bununla birlikte, da­ha düşük sermaye stokları nedeniyle emek verimliliği de azalıyor. Böylece gıda güven­liğini tehdidi başlıyor, bulaşıcı hastalıkla­rın yayılmasına neden oluyor ve açık hava­da çalışan işçileri olumsuz etkiliyor. Tüm bu faktörler, iş gücünün üretkenliğini ve mik­tarını azaltarak ekonomik faaliyetlere ciddi şekilde zarar veriyor. Dahası araştırmalara göre; küresel ısınma, belirli bir fiyat seviye­sindeki arzı daraltıyor ve bu da arz eğrisinde bir geri kaymaya neden oluyor.

Tarım ve enerji maliyetleri üzerindeki baskı artıyor

İklim değişikliği, tarım ve enerji mali­yetleri üzerinde de önemli bir etkiye sahip. Çünkü tarım ürünlerinin verimi, hava ko­şullarına son derece duyarlı. İklim değişik­liği nedeniyle daha sık yaşanan kuraklıklar, gıda üretimini olumsuz etkileyebilir ve bu da gıda fiyatlarında artışa neden olabilir. Bu durumun, tüketicilerin gelirini sıkıştırarak enflasyonist baskıları artıracağı ön görü­lüyor. Ayrıca, enerji maliyetlerinin artma­sı da enflasyonu tetikleyecek bir diğer et­ken.

İklim değişikliği nedeniyle yaz ayların­da çalışma ve yaşam ortamlarını soğutmak, kış aylarında ise giderek sertleşen kışlarda ortamı ısıtmak için daha fazla enerji talebi doğuyor. Enerji talebi değişirken, mevcut enerji santrallerinin verimliliği de yüksek sıcaklıklar nedeniyle azalma potansiyeline sahip. Bu durum, enerji fiyatlarının artma­sına ve dolaylı olarak üretim maliyetlerinin de yükselmesine yol açıyor. Ancak, yenile­nebilir enerji kaynaklarının daha fazla kul­lanılması, gelecekte enerji maliyetlerindeki artışı sınırlayabilir.

Krizi fırsata çevirmek mümkün mü?

Ekonomik büyümenin yavaşlaması ve ar­tan maliyetler, dünya genelinde büyük bir baskı oluşturuyor. Ancak yenilenebilir ener­ji, yeşil teknolojiler ve sürdürülebilir tarım gibi alanlarda yapılacak yatırımlar hem eko­nomik büyümeyi destekleyebilir hem de ik­lim değişikliğiyle mücadelede önemli adım­lar atılmasını sağlayabilir. Bu bağlamda, krizleri fırsata çevirme potansiyeli, büyük ölçüde alınacak kararlara bağlı. Sürdürüle­bilir bir yol haritası oluşturmak, geleceğimiz için hem çevresel hem de ekonomik anlam­da en iyi strateji olabilir. Türkiye de bu krizi fırsata dönüştürme şansına sahip.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar