Küresel görünüm ve Türkiye

Fatma MELEK
Fatma MELEK PİYASA GÖZÜYLE [email protected]

 

ABD'de seçimlerin ardından endişeler tekrar "mali uçurum"a odaklandı. 2013 başında sona erdirilecek vergi indirimleri ve harcama kısıntısı tedbirlerinin tümünün uygulanması halinde milli gelirde %3 - %4 seviyesinde bir daralma ile resesyon tetiklenebilecek. Beklenti, vergi kesintilerinin uzatılması ancak harcama kesintilerinin kaldırılması yönünde. Büyüme böylece 2013'te ılımlı seyrini sürdürebilecek. Böyle olduğu takdirde, ABD'nin ekonomik büyümesinde yüzde 1.5 puana yaklaşabilecek bir negatif etki yaratabileceği öngörülüyor. 

Aralık sonuna doğru, ABD hükümeti borçlanma sınırına erişecek. Kongre'nin, 2013 başında hazine kağıtlarında bir temerrüt olasılığını önlemek için, federal borç limitinde  bir artırıma gidilmesi gündeme geliyor. Bilindiği gibi 2011 yaz aylarında, temerrüt olasılığı belirsizliği artırıp  güven ortamını bozmuş ve bu süreçte ABD'nin ilk kez kredi notu düşürülmüştü. Mali uçuruma ilişkin belirsizlikler de güven kanalıyla özel sektörün yatırım ve tüketim harcamalarını etkiliyor. Seçimler sonrası hisse senedi piyasalarında yaklaşık % 5'e  varan kayıplar görüldü. Bu oynaklığın sürmesi bekleniyor.

AB'de, Avrupa Komisyonu büyüme tahminini, bu yıl beklenen %0.4 daralmanın ardından 2013 için de %0.1 daralmaya revize etti. Asya'da ise,  Japonya'nın  3. çeyrek  yıllıklandırılmış milli gelir büyümesi belirgin olarak daraldı (-%3.5). Daralma 4. çeyrekte devam ederse Japonya teknik resesyona girecek.
Ancak olumlu gelişmelerin de altını çizmeliyiz; ABD'de istihdamda, hane halkı harcamalarında, konut fiyatlarında, konut kredilerinde ılımlı iyileşmeler de görülüyor. Çin'de ise ihracat tarafındaki gelişmeler olumlu. Yatırım harcamalarında da son aylarda yıllık %20'nin üzerinde artış görülürken, bu harcamalardaki artış hükümetin büyüme hedefi olan %7.8'e ulaşılmasını destekliyor. Avrupa'da ise risklerin Avrupa merkez bankasının açıklamış olduğu ikincil piyasalardan bono alım programı ile hafifletildiğinin de altını çizmek gerekiyor.

Piyasaları ilgilendiren temel konular ise ABD'nin mali uçurumu önleyebilmesindeki başarısı ve euro bölgesinde atılan adımlar. Ancak AB'de süreç ağır işliyor. Euro bölgesinde borçların sürdürülebilirliği konusunun çözümü, bölge daralmaya devam ettikçe, sorun olmayı sürdürecek. İspanya'nın bono alım programının faaliyete geçmesi için resmi yardım başvurusunda bulunması ve Yunanistan borç sorununun nasıl finanse edileceği konularının çözüme kavusturulması gerekiyor. Çözümün zaman alması belirsizliği ve büyümeyi etkiliyor. 

ABD, Avrupa ve Asya'da merkez bankalarının müdahalelerinin sebebi, teşvik verilmeden ekonomilerin deflasyonist bir ortama girme riski bulunması ve bunun gelişmekte olan ülkeleri de etkileyerek global bir resesyonu tetiklemesi. Parasal genişleme ile özel sektörün borç azaltmasının ekonomi üzerinde yarattığı negatif etkilerin kısmen telafi edilmesi amaçlanıyor.

Global likidite bolluğu ve Türkiye'nin artan kredi notu neticesinde ivme kazanması beklenen sermaye akımlarının TL'nin değerlenmesi yönünde oluşturabilecek baskılar için de  TCMB döviz kuru denge seviyesi olarak gördüğü reel efektif döviz kurunu (REK) takip ediyor. Büyüme farklarından dolayı REK'in  değer kazanması bekleniyor. Bir ülkede ticarete konu olan mallar ile hizmet sektörü arasındaki nispi fiyat hareketleri ülkenin dış ticaretteki rekabetçilik seviyesini de belirlemekte. Reel kurun değerlenmesi iktisat yazınında Balassa-Samuelson etkisi olarak da bilinmekte ve hızlı büyüyen ülkelerin kurları da değer kazanmakta.  Buna göre, ticarete konu olan mallardaki daha hızlı verimlilik artışı bu sektörde ücret artışını getirecektir. İş gücünün sektörler arası hareketinin serbest olması neticesinde hizmet sektöründe de ücret artışları ve fiyat artışları görülecektir. Ticarete konu olan malların tüm ülkelerde aynı fiyatlandığı varsayımı altında hizmet fiyatlarının artması reel kurun değerlenmesini getirmektedir. Yani yabancı bir ülkede üretilen bir birim malı almak için daha fazla  birim hizmet üretmek gerekecektir. Bu da rekabet gücünü bozacaktır. AB'ye geçiş sürecinde olan ülkelerde bu etkinin reel efektif döviz kurunu yıllık %2 artırdığı görülüyor. Kurdaki değer kazancının dış dengeleri olumsuz etkilemesi  ve ekonomideki dengelenme sürecinin kötüleşmesi önlenecek. TCMB, gerektiğinde kısa vadeli faizler ile veya makro ihtiyati tedbirlerle politika tepkisi verecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
2016 Beklentiler 07 Ocak 2016