Küresel görünüm gerçekçi olmayı gerektiriyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Küresel ölçekte yaşanan gelişmeler, uzunca bir süredir hüküm süren sürdürülebilir olmayan eğilimler konusunda son aşamasına gelindiğini ve iyice ağırlaşmış sorunlara bağlı uzlaşmazlıklar nedeniyle her kesimin bir çeşit çıkış arayışında olduğunu düşündürüyor. Gelişmiş ülke para otoritelerinin normalleşme arayışları, ticaret savaşı olarak anılan gerginlikler, çaresizliğe bağlı yeni işbirliği arayışları ve üst düzey yetkililer arasındaki görüşmelerde çözüm lehine mesafe alınamıyor oluşu şeklindeki eğilimler bu yöndeki algıları güçlendiriyor. Belirsizlik ve kırılganlık algısı güçlenip güvensizlik derinleştikçe, sağlam liman arayışları etkili olmaya devam ediyor. 

Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız eğilimler, son on beş yıl genelinde sorunların ağırlaşması pahasına günün kurtarılmasında belirleyici olan faaliyet dışı gelir yaratma amacı ile alınmış kaldıraçlı riskleri taşınamaz bir yük haline dönüştürüyor; finansal yapıyı kırılganlaştırarak sistemik risk algısını güçlendiriyor. Gerek gelişmiş ve gerek ise gelişen ulusal ekonomiler açısından, geleneksel olmayan politikalar ile devam edilemiyor ve geleneksel olanlara da dönülemiyor. Günü kurtarmak adına içine düşülen büyük açmazdan çıkmanın yolu bulunamıyor. Tehditler ve kamuoyu önünde sergilenen şovlar işe yaramıyor; tam aksine güven bunalımını derinleştiriyor. Oyun içinde oyun dönüyor, kimse olduğu gibi görünmeye cesaret edemiyor. 

Kanada’da yapılan son G7 Zirvesinde şekillenen görüntüler, eski ortakların yol ayrımına hiç bu kadar yakın olamadıklarına işaret ediyor. Ticaret Savaşları konusunda ABD tarafından tehdit edilenler, kendi aralarında işbirliği yollarını zorluyorlar! Avrupa Birliği, Çin’den gelen bu konudaki işbirliği davetini şimdilik yanıtsız bırakıyor, Japonya ile karşılıklı olarak gümrük vergilerini indirmek üzere ticaret anlaşması imzalıyor. Güvenlik ortaklıkları konusundaki belirsizlikler ise büyümeye devam ediyor. ABD ve Rusya’nın liderleri arasındaki görüşme ise yalan rüzgarlarına nal toplatıyor!

Boşa konsa dolmuyor, doluya konsa almıyor! 

Gelişmiş veya gelişen, ulusal ekonomilerin siyasi temsilcileri ise seçmenlerinden ve küresel koşullardan gelen zıt yönlü baskılar arasında bunalmaktan kurtulamıyor. Çelişkiler büyüyor ve çifte standart çeşitliliğinde yeni rekorlar kırılıyor; demokrasi bayraktarlığını kimseye bırakmayanlar, günü kurtarmak için kaba güçle adalet aramak durumunda kalıyor. 
Finansal piyasalar ise, olumsuzluklar konusunda üç maymunu oynayarak panik eğilimlerin yıkıcılığından kaçınmaya çabalıyor ve bu konuda giderek daha fazla zorlanıyor. Sorunları ağırlaştırmak pahasına günü kurtarmak adına üstlendiği liderliği sürdürememenin, istemediği gelişmeleri önleyememenin ve hatta itilip kakılmanın sıkıntılarına daha ne kadar katlanabileceğini öngöremiyor; çözülmenin çok uzakta olmadığı algısını hazmedemiyor! 
1945 yılında yeniden doğan düzen, yapısal olarak ürettiği sorunları çözemiyor ve ağırlaşmasını önleyemediği için yıpranıyor.

Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası gibi kurumlar kendi uzmanlık alanlarındaki sorunların altında eziliyor; kuralları uygulayamıyor ve üyelerini uzlaştıramıyor. Bu görünüm söz konusu kurumların ve temsil ettikleri düzenin, ömrünü tamamladığını düşündürüyor. Beklentileri yapay bir şekilde yönlendirerek, sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmanın artık çok zorlaştığını görmek ve buna göre daha gerçekçi yeni stratejiler üretmek gerekiyor; bu yöndeki herhangi bir başlangıç tüm ülkeleri de çıkarlarını korumak adına benzer şekilde hareket etmeye zorluyor. Sonuçta, uzlaşmazlıklar derinleşiyor, eski ortaklar arasındaki çıkar çatışmaları artarken geçmişin hasımları işbirliği yapmak durumunda kalıyor. 

Küresel gelişmeler, kısa vadeli tepkisel yaklaşımların başarısız olmaya aday olduğunu ve durumu idare etmeye çalışmak yönündeki çabaların felakete davetiye çıkarmak anlamına gelebileceğini hatırlatıyor. Mevcut koşullar, tüm kesimleri memnun etmenin veya kısa vadede oyalayarak aldatmanın olanaksızlaşmaya başladığına işaret ediyor. Kendine güvenini tükettiği için hiç kimseye güvenemeyen veya herkese teslim olanların, akıl tutulması büyüyor ve gelecekleri kaçınılmaz olarak kararıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar