Küresel fırtınaya çapasız yakalandık

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Dünya ekonomisindeki fırtına şiddetleniyor. Açıklanan destek paketlerine ve düşük faizlere rağmen ekonomik durgunluk ağırlaşıyor. Dev uluslararası şirketler batma noktasına geliyor. ABD ve Avrupa bankalarında yaşanan sorunlar küresel mali sistemi küçülmeye zorluyor. Finansman imkanı azalan küresel sermaye gelişmekte olan ülke denizlerinden merkezdeki emin limanlara (!) sığınmaya çalışıyor.

Türkiye ekonomisi fırtınanın göbeğinde kalan bir gemi misali mücadele ediyor. İhracatımızın %60'ını, yurtdışı borçlanmalarımızın %75'ini, doğrudan yatırımların %80'ini oluşturan Avrupa'daki durgunluğun artması reel sektörü vurmaya başladı.

İhracatımızın otomotiv, beyaz eşya, televizyon, tekstil, hazır giyim gibi büyümeye duyarlı sektörlerde yoğunlaşması Avrupa ekonomisindeki daralmayı daha yoğun olarak hissetmemize yol açıyor.

Çevremizdeki tehlike çemberi daralmaya başladı. Kapı komşumuz Doğu Avrupa ülkeleri küresel krizden çok etkilenen ülkelerin başında geliyor. Dış finansman ihtiyacının fazlalığı ve mali kaldıracın yüksekliği bu ülkeleri dışsal şoklara karşı güçsüz duruma düşürdü. Pozisyon azaltmaya çalışan yabancı yatırımcıların satışları Doğu Avrupa aktiflerinin önemli ölçüde değer kaybetmesine yol açtı.

Kamu borcunun düşüklüğü ve bankacılık sektörünün sağlamlığı Türkiye'nin Doğu Avrupa ülkelerine göre dışsal şoklar karşısında daha dirençli olmasını sağlıyor. Buna karşı dış finansman ihtiyacımızın yüksekliği zayıf karnımızı oluşturuyor.

Sene başında yaptığımız çalışmada Türkiye'nin 2009 yılında 19 milyar dolarlık bir dış finansman açığı olacağını tahmin ettik. Uluslararası Para Fonundan sağlanacak kaynağın bu açığın yalnızca bir kısmını karşılayacağını ve rezervlerimizde 13 milyar dolarlık bir erime olacağını öngördük.

Hükümetin Uluslararası Para Fonuyla bir an önce bir stand-by anlaşması yapması ve piyasalara güven verici bir ekonomik programı uygulamaya başlaması durumunda rezervlerdeki erimenin intizamlı bir şekilde olabileceğini söyledik. Aksi takdirde sert bir düzeltme yaşanabileceği, Türk lirasının önemli ölçüde değer kaybedeceği ve risk priminin artacağı konusunda uyardık.

Maalesef korkularımız gerçek oldu. Hükümetin küresel krize karşı önlem almak yerine yerel seçimlere odaklanması ve bütçe performansının bozulması piyasaların güvenini sarstı. Merkez Bankası'nın hızlı faiz indirimleri Türk liranın cazibesini azalttı. Doğu Avrupa ülkelerinin paralarındaki satış dalgası son darbeyi vurdu. Yabancı yatırımcıların satışları ile zayıflayan Türk lirası gelişmiş ülke paralarına karşı değer kaybetmeye başladı.

Doğu Avrupa piyasalarındaki satışın hızlanması nedeniyle hafta başında yatırım önerilerimizde üç temel değişikliğe gittik.

(i) Döviz kurundaki oynaklıklara karşı kısa vadeli (1 ay) koruma satın alınması; Dalgalanmanın artması gerekçesiyle Türk lirasından dövize dönülmesini önermiyoruz. Türk lirası yatırım araçlarının orta vadede döviz sepetine göre daha iyi getiri sağlayacağı konusunda görüşümüzü koruyoruz. Ancak küresel fırtınanın sertleşmesi nedeniyle kısa vadede birer aylık dönemlerle dövizde koruma alınmasını öneriyoruz.

(ii) Tahvil piyasasında alınan pozisyonların vadesinin altı ay ile bir yıl arasına çekilmesi; Tahvil piyasası ile ilgili görüş değişikliğimiz Merkez Bankası'nın para politikası ile ilgili öngörümüzü değiştirmemizden kaynaklanmıyor. Merkez Bankası'nın politika faizlerini 100-150 baz puan daha indirmesini bekliyoruz. Ancak piyasaların faiz indirimlerini olumlu karşılamasını beklemiyoruz. Gösterge bonoda pozisyon alan yabancı yatırımcıların yaptıkları satışlar verim eğrisinin dikleşmesine neden olacak. Bu nedenle yatırım vademizi dalgalanmalardan daha az etkilenecek ve yabancı payının az olduğu 6 ay ile 12 ay arasına çektik.

(iii) Hisse senedi piyasasında endeks genelinde satış yapılması; Ekonomideki daralma beklediğimiz için uzun süredir hisse senedi yerine tahvil piyasasını tavsiye ediyorduk. Ancak fırtınanın sertleşmesi üzerine daha radikal bir karar aldık. Borsadaki "TUT" görüşümüzü "SAT" olarak değiştirdik. Karar değişikliğimizin arkasında iki temel neden var: (i) Türkiye ekonomisindeki daralmanın şiddeti ve süresi konusunda eskisine göre daha kötümser olmamız (ii) Son satış dalgasında Doğu Avrupa ülkelerinin bize göre çok daha ucuz hale gelmesi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019