Küresel faizlerdeki yükselişten ne kadar korkmalıyız?

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI [email protected]

Gelişmiş ülke tahvil piyasalarındaki satış dalgası büyüyor. FOMC tutanakları sonrasında başlayan satışlar Fransa’nın 30 yıllık tahviline gelen zayıf talep sonrasında şiddetlendi. Küresel risk iştahına duyarlı, yüksek betalı Türkiye varlıkları küresel satış dalgasından payına düşeni fazlasıyla alıyor. 

Küresel ekonomide bir ısınma belirtisi olmamasına ve enflasyonun zayıf seyrine rağmen FED ve ECB’nin para politikasını normalleştireceği ve bilançolarını kademeli olarak küçülteceği endişesi gelişmiş ülke tahvillerinden başlayarak gelişmekte olan piyasalara yayılan satışlara yol açıyor.

Yüksek betalı Türkiye varlıkları dünya piyasalarındaki dalgalanmadan payına düşeni fazlasıyla alıyor. Geçen haftaki satış dalgasında Türkiye hisse senetleri, tahvilleri ve döviz kuru gelişmekte olan piyasalara göre çok daha kötü performans gösterdi.

Merkez Bankalarının kademeli olarak politika faizlerini artırması ve bilançolarını küçültmeye başlaması hiç şüphesiz küresel varlık fiyatları üzerinde etkili olacak bir gelişme. Gelişmiş ülke tahvillerinde 30 yıldır devam eden boğa piyasasının sonuna geldik. Ama bu gelişme gelişmekte olan ülke varlıklarının ayı piyasasına gireceği anlamına gelmiyor.

Risk iştahındaki bozulma devam ederse yüksek betalı Türkiye varlıkları kısa vadede dünyanın gerisinde kalmaya devam eder. Ancak, genel endişenin aksine, satış baskısının 2013 yılına göre çok daha sınırlı olacağına inanıyoruz. Temkinli iyimserliğimizin arkasında beş temel neden yatıyor.

(i) ABD ve Avrupa enflasyonunda aşağı yönlü sürprizler Fed ve ECB’nin faiz artırmakta ve bilançosunu küçültmekte aceleci davranmayacağı tezini destekliyor. Faizlerdeki sınırlı artış gelişmekte olan piyasaların altından kalkabileceği bir şok.

(ii) Doların zayıf seyri küresel dalganın gelişmekte olan ülkeler üzerindeki yıkıcı etkiyi hafifletiyor. Faiz artışının gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisi doların güçlendiği bir senaryoda çok daha güçlü olurdu.

(iii) Gelişmekte olan ekonomilerin gelişmiş ülkelere göre çok daha güçlü büyüme dinamiklerine sahip olması faiz şokunun gelişmekte olan hisse senetleri üzerindeki etkisini sınırlıyor. 2013 yılındaki faiz şokunun da gelişmekte olan ekonomilerin büyümesi üzerindeki etkisi sınırlı olmuştu.

(iv) Merkez Bankası’nın uyguladığı sıkı para politikası (yüzde 12) ve yüksek mevduat faizleri (yüzde 14) Türkiye’nin küresel dalgalara karşı daha hazırlıklı olmasının sağlıyor. 2013 yılında küresel dalgalarla faiz oranlarının yüzde 6-7 civarında olduğu bir konjonktürde karşılaşmıştık.

(iv) Yabancı yatırımcı payının düşük olması (yüzde 20) Türkiye tahvillerindeki değer kaybının 2013 yılına göre daha sınırlı olmasını sağlıyor. 2013 küresel şoku öncesinde son dört yılda Türkiye yerel tahvillerine 60 milyar dolardan fazla para girmiş ve yabancı yatırımcı payı yüzde 28 düzeyine yükselmişti.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019