Küresel ekonominin kurtarma avuntusu
Herkes kendi kaderinin demircisidir.
Alman Atasözü
Önlemlerimiz, yenik düştü güvensizlik algısına yine. Başa döndük küresel sistemik krizde. Yüzümüzü güneşe çevirdikçe, tarihin klasikleşen krizleri, bir deneyim gölgesi daha peşimizden gelenlere. Avrupa'ya bakın, kaynayan bir cadı kazanı. Yunanistan'ın notu indirildi. Belçika'nın görünümü negatife çekildi. İspanya konuşuluyor; gayrimenkul sektöründe yüksek riskler üstlenmiş ve bunları bilanço dışında tutmuş. İtalya da İspanya'yı izler deniliyor.
Havanda su döven politikalar
Kasım 2008'de kurtarılan Belçika'nın finans sektörünün yeniden yapılanadırılması, geçen 2.5 yıl içinde, bir arpa boyu yol alınmamış. Yunanistan'ın borçları Avrupa Kurtarma Fonu'nca üstlenmişti. Yetersiz kalan politikalar, dünyanın sürdürülebilir politikalar üretebilmesinde büyük ayak bağı oluyor. Fasit daireden çıkamıyoruz.
Biz neden ayrıştık
Uluslararası piyasalar yükselirken düştük ve Yunanistan'ın not indirimi sonrasındaki depremde tepkisiz kaldık. Görece güç gösterdik. Yabancı yatırımcı bonodan çıkıyor. TCMB'nin para politikasında köşeye sıkıştığı düşünülüyor. Yeni politikalar, en doğru adımlar dahi olsa, güvensizliği tetiklemesi kaçınılmaz görünüyor.
Avrupa çökerken bizim makroekonomimizin de sarsılması kaçınılmaz bir gerçek olur. Türkiye'nin toplam dış satımlarının %45'i Avrupa'yadır. ECB'nin sadece enflasyonu hedefleyen bir politikası izleyerek, alelacele 25 baz puan faiz artışı, zihinlere çıkış stratejilerindeki tehlikeyi nakşetti. Markit'in reel ekonominin nabzını ölçen bir göstergesi yayınlandı. Burada üretimci ve satın almacıların öngörüleri bulunuyor. Mayıs 2011 rakamlarına göre, Kasım 2008 düşüşünden sonra kaydedilmiş en yüksek üretim kaybını yaşanmış. Avrupa'nın II. Dünya Savaşı yıllarındaki enflasyon çilesi, birliğin enflasyon hedeflemesini gündeminde tutmayı, sanki zorunlu tutuyor. Faiz artışının üretim potansiyeli üzerindeki baskısı, tüm dünya ekonomilerinde hissedilecek bir gerçek oalcaktır. Çıkış stratejisinin Avrupa'da bu kadar kısa sürede uygulanmaya başlamış olması, ayrıca düşündürücü bir girişimdir. Kriz ilk başladığında, 1929'u andırıyordu. Parasal gevşetme, şirket ve banka kurtarmayla eş güdümlü idare edildi. Küresel boyutlu bir koordinasyon, krizin buhrana dönüşüşünü önledi.
Mayıs verilerine göre son 7.5 ayın kredi artışı %27. Euro Bölgesi para politikasında kurtarıyor ve ülkelerin notları iniyor. Batılı komşularımız da biz de havanda su dövüyoruz. Merkez Bankası'nın piyasada hiç fazla para bırakmadan çeken politikası ile kredi artışı durduramıyor. Munzam karşılıklarındaki artışlar konusunda da elde edilenlerle kredi genişlemesini sınırlamıyor; olsa olsa, uzun vadeli tasarruf tercihlerinde artış, kısa vadedekilerdeyse, azalış olarak gerçekleşiyor. İhracatçı için önümüzdeki aylarda, maliyetlerde dolar bazlı artışa, gelirlerde euro bazlı düşüşe alışmak zorundadır. Özel sektör, iç finansman kaynaklarına çekilen engeli, dış finansman kaynağıyla açıyor.
Cesur politikalara ihtiyaç duyuyoruz. Öyleki, katı tedbirler almaktan çekinmeden uygulanabilecek politikalar olmalıdır. Kontrollü bir büyümeni bu acı reçetesini içen krizden en güçlü çıkacak ülke olacaktır. Şunu hiç unutmayalım; "Tanrı karıncayı yok etmek isterse, ona kanat verirmiş."