Küresel ekonominin çalkantılı dönemi: Türkiye ve piyasalardaki belirsizlik

Cenk AKYOLDAŞ
Cenk AKYOLDAŞ PİYASA DİNAMİKLERİ [email protected]

2024 yılı, küre­sel ekonomi ve finans piyasa­larında çarpıcı ge­lişmelerin yaşan­dığı bir yıl oldu. Yapay zekâ dev­rimlerinin eko­nomik büyümeyi yeniden şekillen­dirmesi, ticaret savaşlarının geri dönmesi ve Donald Trump’ın yeniden se­çilmesi, küresel piyasalarda büyük dalgalanmalara yol açtı.

S&P 500 gibi ana endeksler re­kor büyüme kaydederken, Tür­kiye dahil gelişmekte olan eko­nomiler bu global gelişmele­rin etkilerini faiz, enflasyon ve borsa üzerinden yoğun şekilde hissetti. Bu büyüme ve değişim ortamı, sürdürülebilirlik ve kı­rılganlık tartışmalarını da be­raberinde getirdi.

Yapay zekâ ve küresel piya­saların altın çağı

2024’te yapay zekâ teknoloji­leri, küresel finans piyasalarının büyümesinin motoru oldu. Alp­habet, Amazon, Nvidia ve Me­ta gibi teknoloji devlerinin his­seleri, S&P 500’ün %25 değer kazanmasını sağladı. Bu güçlü performans, 2023’teki yükseli­şin devamı niteliğinde oldu ve 1990’lardaki dot-com balonun­dan bu yana en güçlü iki yıllık bü­yümeyi temsil etti.

Tahminlerin yanılgısı ve 2025 beklentileri

Wall Street stratejistleri, piya­salardaki bu hızlı yükselişi ön­görmekte zorlandı:

-JPMorgan 2025 için S&P 500’ün 6,500’e ulaşmasını bek­lerken,

-Deutsche Bank, bu hedefi 7,000 olarak belirledi.

Ancak piyasalardaki bu iyim­serlik, yüksek değerlemelere bağlı riskleri de beraberinde ge­tiriyor.

Türkiye bağlamında yapay zekâ yatırımları

Türkiye’de, yapay zekâ tekno­lojilerine olan ilgi henüz emek­leme aşamasında olsa da, global trendlerin etkisi hissediliyor. Özellikle savunma sanayi, sağ­lık ve finans sektörlerinde yapay zekâ uygulamalarına yönelik ya­tırımların hızlandığı görülüyor. Ancak, bu yatırımların ölçeği ge­lişmiş ülkelerle karşılaştırıldı­ğında sınırlı. Bu durum, Türki­ye’nin küresel yapay zekâ yarı­şında rekabet gücünü artırması gerektiğine işaret ediyor.

Trump’ın tarifeleri, Ticaret savaşları ve küresel etkiler

Donald Trump’ın yeniden se­çilmesiyle ticaret savaşları ye­niden alevlendi. Çin, Kanada, Meksika ve BRICS ülkelerine yönelik tarife tehditleri, küresel tedarik zincirlerinde kaosa yol açtı. Şirketler stoklarını artıra­rak bu tehditlere karşı hazırlık yapmaya çalışırken, lojistik ma­liyetler ve fiyat baskıları yüksel­di.

Türkiye’nin dış ticarete yansımaları

-Türkiye, ABD ile ticaret hacmini artırma hedefleri ta­şırken, bu yeni tarifelerden do­laylı olarak etkilenebilir. Özel­likle Çin üzerinden gelen ara mallarındaki fiyat artışları, Tür­kiye’nin sanayi üretim maliyet­lerini yükseltebilir.

-Avrupa Birliği ile olan ya­kın ticari ilişkiler, Türkiye’nin ABD tarifelerine karşı daha az doğrudan etkilenmesini sağlasa da, global ticaret akışındaki bo­zulmalar Türkiye’nin ihracatını dolaylı olarak etkileyebilir.

Ekonomik riskler ve teda­rik zinciri

Küresel lojistik sıkışıklıklar, Türkiye gibi gelişmekte olan ül­kelerdeki sanayi üretimini baskı altına alabilir. Ayrıca, artan ta­şıma maliyetleri, Türk lirasının değer kaybı ile birleşerek enflas­yonist baskıları daha da artıra­bilir.

Türkiye ekonomisi: Faiz, borsa ve döviz dinamikleri

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 2025 yılın­da gerçekleştireceği faiz politi­kalarına ilişkin beklentiler, 2024 yılının sonunda yapılan sürp­riz faiz indirimi ile yeniden şe­killendi. Politika faiz oranının %50’den %47,5’e çekilmesi, piya­salar ve analistler arasında daha agresif bir faiz indirimi döngü­süne işaret olarak algılandı. An­cak, TCMB’nin karar metninde gelecekteki adımların veri odak­lı olacağı vurgusu, bu algıyı sınır­lamaya çalıştı.

Faiz Kararlarının Piyasalar Üzerindeki Etkileri

Faiz oranı indirimi

TCMB’nin politika faizi, 2025 yılı boyunca kademeli bir şekilde düşmesi bekleniyor. Analistle­rin tahminleri:

-Morgan Stanley: Faiz ora­nının 2025’in Mart ayına kadar %42,5’e düşmesini bekliyor. İlk çeyrekte iki adet 250 baz puanlık indirim öngörüyor.

-Barclays ve TEB: Tüm yıl boyunca düzenli olarak 250 baz puanlık indirimler bekliyor ve yıl sonunda faiz oranının %27,5’e düşeceğini tahmin ediyor.

-Citigroup: Yıl sonu faiz ora­nı beklentisi %30. Ancak daha gevşek bir para politikası duru­şunun, lira varlıklarına olan iş­tahı azaltabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.

-Deutsche Bank: TCMB’nin veri odaklı bir yaklaşım benim­seyeceğini, 2025 sonunda faizi %30 seviyesine indireceğini ön­görüyor.

Bu indirimlerin, Türk Lirası üzerindeki baskıyı artırması ve enflasyon beklentilerini şekil­lendirmesi bekleniyor.

Türk lirası üzerindeki bas­kılar

-USD/TRY: Dolar/TL ku­ru, faiz indirimlerinin ardından %0,3 artışla 35,2856 seviyesine yükseldi. Son dört haftada TL %1,8 değer kaybederek 23 geliş­mekte olan ülke para birimi ara­sında altıncı en kötü performan­sı sergiledi.

-Risk Algısı: Türkiye’nin 5 yıllık CDS primleri 3 baz puan azalarak 259 seviyesine düştü. Bu, piyasalarda risk algısının ha­fif de olsa iyileştiğine işaret edi­yor.

-Enflasyon: TCMB, 2025 sonunda enflasyonun %21’e düş­mesini öngörüyor. Haziran-A­ralık 2024 döneminde TCMB anket sonuçları, Türkiye eko­nomisindeki eğilimlerene göre piyasa beklentisi Haziran ayın­da %31,79 olan TÜFE beklentisi, Aralık ayında %27,07’ye geriledi. Bu düşüş, enflasyonist baskıla­rın yavaşlayabileceğini göster­mektedir. Ancak, bu hedefin ger­çekleşmesi faiz indirimleri ve para politikasının etkinliği ile doğrudan ilişkili. Muhtemelen iyimser senaryoda yüksek yir­mili rakamlarla tamamalaması beklenebilir. Dışlar şoklara bağ­lı olarakta %30/35 bandı içinde bir yerde olma ihtimalini yüksek görmekteyim.

Borsa İstanbul ve tahvil pi­yasaları

-Borsa İstanbul 100 Endek­si: Faiz indirimi sonrası Bor­sa İstanbul Bist100 endeksi­nin 10.000 puan civarında yılı tmamlaması beklenirken 2025 yıl sonu aracı kurum beklentile­ri 14.000 puan bölgesini hedef­lemekte. Bankacılık ve ener­ji sektörleri, bu yükselişte öncü rollerine devam ederken faiz in­dirimleri geri kalan sınayi en­deks hisseleri için yılın ikinci çeyreğinde bir fırsat oluşturabi­lir.

-10 Yıllık Tahvil Getirile­ri: 10 yıllık TL tahvil getirileri 23 baz puan düşerek %29,4’e geri­ledi. Bu, uzun vadeli tahvillerde daha düşük getiri beklentisine işaret ediyor.

Piyasa beklentileri ve riskler

Faiz indirim döngüsü

TCMB’nin, 2025 yılında top­lam sekiz toplantı düzenleyeceği göz önüne alındığında, faiz indi­rimlerinin boyutunun daha bü­yük olabileceğini öngörmek süp­riz olmaz . Ancak, merkez ban­kasının kararlarının veri odaklı olması gerektiği yönündeki vur­gusu, faiz indirimi döngüsünün beklenenden farklı bir şekilde ilerleyebileceğini gösteriyor.

Türk lirasına yönelik risk­ler

-Daha Gevşek Politika: Pa­ra politikasında daha gevşek bir duruş, lira varlıklarına olan ta­lebi azaltabilir. Bu da kurda daha fazla yükselişe yol açabilir. Piya­sa katılımcıları anketine göre 12 ay sonrasına yönelik Dolar/TL kuru beklentisi Haziran ayında 41,41 olan Dolar/TL kuru, Ara­lık’ta 43,23 seviyesine yüksel­di. Türk Lirası üzerindeki değer kaybının devam etmesi bekle­niyor. Benim beklentim kurun 48/52TL aralığı bir bölgede 2025 yılını kapatması şeklinde.

-Enflasyon ve Dolarizasyon: Faiz indirimleri, enflasyon bek­lentilerinin kontrol altına alına­maması durumunda dolarizas­yona hız kazandırabilir. 2025 yı­lı içinde KKM’nin kaldırılması planı da bu sürece destek olabi­lir.

Uluslararası etkiler

-ABD Hazine Tahville­ri: ABD 10 yıllık tahvil getirile­ri %4,60 seviyesinin üstünü zor­larken, küresel yatırımcıların gelişmekte olan piyasalara olan ilgisi zayıf kalabilir.

-Petrol Fiyatları: Brent pet­rol fiyatlarının görece baskılı ka­lıyor olması, Türkiye’nin ener­ji ithalat maliyetleri üzerinde bir miktar rahatlama yaratabi­lir. Ancak TL’nin zayıf seyri bu avantajı sınırlayabilir.

Sonuç

2025 yılı, Türkiye ekonomisi için para politikası, döviz kuru ve piyasa dinamikleri açısından kritik bir yıl olacak. Faiz indiri­mi döngüsü, büyümeyi destek­lerken lira üzerindeki baskıları artırabilir. TCMB’nin veri odak­lı bir yaklaşım benimsemesi, bu süreçte piyasalardaki belirsizli­ği yönetmek için anahtar rol oy­nayacak. Ancak, faiz indirimi politikalarının TL’de daha fazla değer kaybına yol açması ve enf­lasyonu kontrol altına almakta başarısız olması durumunda, ekonomi yeni zorluklarla karşı karşıya kalabilir.

Bu dönemde, uluslararası fi­nans piyasalarındaki gelişmeler ve Türkiye’nin iç dinamikleri, ekonominin yönünü belirleme­de önemli olacak. İyi planlanmış bir strateji ve güven artırıcı po­litikalar, ekonominin bu dalgalı süreçten daha sağlam bir şekilde çıkmasına yardımcı olabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar