Küresel ekonomik ve ticari görünüm
2019’a, gelişmekte olan ülkeler için birçok zorlayıcı koşulun ekonomik ve siyasi gündemde yerini koruyacağı bir ortamda giriyoruz. Öncelikle finansal koşullar sıkılaşıyor. Fed, faiz artırıyor ve kriz döneminde vermiş olduğu likiditeyi geri çekiyor: 2019’da öngörülen bilanço küçültmesi 600 milyar dolar. Sıkılaşan finansal koşullarda, gelişmekte olan ülkeler, başta Çin olmak üzere, 2019’da 2,0 trilyon dolar; 2020’de 1,7 trilyon dolar tutarında borç refinanse edecekler. Global likiditenin azalıyor olması gelişmekte olan ülkelere olan portföy akımlarını azaltabilecek önemli bir faktör. Ancak burada da ülkelerin büyüme performansları belirleyici olacak.
Gelişmekte olan ülkeler için bir diğer zorlayıcı ve uzun sürmesi beklenen konu: ABD ile Çin arasında süregelen ticaret savaşları. Son olarak Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesinde, iki ülke arasındaki gerilimin yükselmesi ve anlaşmazlık sebebiyle sonuç bildirisi yayımlanmadı. Dikkatler ay sonunda Arjantin’de yapılacak G-20 toplantısına çevrildi; Çin ve ABD devlet başkanları arasında yapılacak toplantıdan bir anlaşmaya doğru ilerleme sağlanacak mı yoksa gerilim yeniden artacak mı; bu belirsiz.
İki büyük güç arasında; bir teknolojik güç savaşı söz konusu: Çin, 2025 yılı hedeflerini yüksek teknoloji sektöründe lider olmak üzerine kurmuş durumda (robotik, uzay teknolojileri, yeni enerji teknolojileri, ileri malzeme teknolojileri vb). Bunun için de yurtdışı bilgi transferine ihtiyaç duyuyor. Burada da ABD ile çatışma söz konusu; Çin, yaptığı yabancı ortaklıklarda teknoloji paylaşımını talep ediyor; ABD ise, ABD firmalarının Çin’de gerekli fikri mülkiyet lisansı almasını ve Çin’in fikri mülkiyet için daha fazla ödeme yapmasını talep ediyor.
ABD’nin Çin karşısındaki yüksek dış ticaret açığı resmin sadece bir boyutu; Çin politik açıdan çevre ülkelerinde nüfuzunu, özellikle kuşak ve yol projesi ile, artırıyor. Asıl konu teknolojik ve jeopolitik alanda güç yarışı ve ABD’nin bu konuda üstünlüğünü sürdürmek istemesi. İki süper güç arasındaki bu artan rekabet, ara ara bazı konularda iyileşmeler görsek de, süreceğe benziyor. Bu da piyasa risk algısı açısından olumsuz.
Çin ticaret savaşlarının olumsuz etkilerini bertaraf etmeye yönelik tedbirler alıyor; para ve maliye politikası genişlemeci eğilimde. Çin Yuanı Dolara karşı 2018 yılında şu ana kadar yüzde 6,6 değer kaybetti. Büyümede ılımlı bir yavaşlama eğilimi bekleniyor. Ancak, ticaret savaşlarının daha da yoğunlaşması ve ABD’nin Çin’den ithal ettiği ürünlere yönelik vergilemenin daha kısıtlayıcı olması söz konusu olabilir. Bu da Yuanda Dolara karşı ek değer kaybını gündeme getirebilir. Böyle bir durumun gerçekleşmesi, küresel risk algısı ve gelişmekte olan para birimleri açısından olumsuz olur. 2015 Ağustos ayında benzer nitelikte yuan değer kaybı, gelişmekte olan piyasaların belirgin derecede zayıflamasına yol açmıştı.
Uzun dönemli ticari gerginlik, büyümesi ticarete dayalı gelişmekte olan ülkeler açısından da olumsuz: Dünya ticaret hacminde uzun dönemli bir yavaşlama görüyoruz. Kriz öncesi 2000-2007 yıllarında yıllık ortalama yüzde 5,9 büyüyen dünya ticaret hacmi, kriz sonrası dönemde, 2008-2016: yüzde 1,9’a geriledi. Dünya ticaretinin hızlı büyümesini sağlayan ticarette liberalleşme ve küresel değer zincirlerinin entegrasyonu, küresel finansal krizin ardından sekteye uğradı. Dünya ticaretindeki yıllık büyüme halihazırda yüzde 3,9. Dünya ticareti daha düşük seviyelerde istikrar kazanıyor.