Küresel ekonomideki dönüşümler
Taylan Küçük
Günümüz dünyasının belirgin sorunları iklim krizi ve göç olarak tanımlansa da bu birbirine bağlı iki unsuru etkileyen çok farklı dinamikler de mevcut. Etki unsurları arasında teknolojik dönüşüm ve buna bağlı olarak ortaya çıkmış teknoloji tekelleriyle ülkeler ve bölgeler arasındaki sosyoekonomik dinamiklere bağlı çok farklı sorunlar var.
İklim krizi ile mücadele etmek, bir anlamda onu da içinde barındıran sürdürülebilir bir yaşam ve refah seviyesine hizmet ederken; yeşil dönüşüme ilişkin yatırımların yapılabilmesi için de daha fazla sermayeye ihtiyaç var. Özellikle Çin ve ABD arasındaki ticari rekabetin kızışması bu bağlamda yeşil dönüşüme yönelik hammadde ve ara malı temininde giderek artan sayıda sorunu da beraberinde getirerek; hem büyümeden kayıplar hem de enflasyonist eğilimi körüklemektedir.
Aynı ölçüde tedarik zincirleri üzerindeki her çeşit zorluğun ister ticari ve/veya jeopolitik kısıtlar isterse de gümrük tarifesi bazlı olsun hem teknoloji hem de yeşil dönüşüme ilişkin ciddi ekonomik handikaplar oluşturduğu ortadadır.
Yapay zeka temelli teknoloji tekellerinin veri hatta seçim güvenliği noktasında bir ulusal güvenlik riski oluşturacağı kuşkusu ise son yıllarda sıklıkla artan ransomware olayları ya da iletişim araçlarının kitle imha silahı haline getirilmesi veyahut ulaşım ve finans ve yayıncılık gibi ağların kesintiye uğraması olaylarından izlenebilir.
Bunlara ilişkin çeşitli düzenlemelerin bir an evvel hayata geçirilmesi de en az iklim krizi kadar yaşamı ve ulusların güvenliğini tehdit etmektedir.
Gerek yeşil gerekse de teknoloji dönüşümüne yönelik yatırımların hayata geçirilmesi nihayet Fed ve ECB gibi küresel merkez bankalarının faiz indirimleriyle paranın fiyatını ucuzlatarak, kolaylaşacaktır.
Diğer taraftan 5 kasım tarihindeki ABD başkanlık seçimleri, seçilen başkanın küresel ve yerel politikalarıyla genel ekonomi üzerinde belirleyicidir. Devir teslim tarihi olan 20 ocak tarihine kadar özellikle küresel piyasaların seçim belirsizliğini fiyatlaması olası.
Daha hızlı ve kuralına göre dönüşen bir ekonomi, tüm dünya uluslarının sürdürülebilirliği açısından hayati olmakla beraber, jeopolitik gerilimin çok artması ve küresellikten uzaklaşan bir ticaret sistemi ise özellikle az gelişmiş ülkelerdeki yoksulluğu ve yasal olmayan göçleri çok daha ötelere taşıyabilir.
Ayrıca yine küresel ekonominin önünde duran önemli risklerden biri de kamu borçlarının çok yükselmesidir. Uluslararası Para Fonu (IMF), küresel kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranının bu yıl sonunda yüzde 93'e çıkmasının beklendiğini, 2030'e kadar ise yüzde 100'e yaklaşacağının tahmin edildiğini aktarıyor.
IMF uzmanları hazırladıkları bir raporda, beklemenin riskli olduğunu ifade ederek, "Ülkelerin deneyimleri, yüksek borç seviyelerinin olumsuz piyasa tepkilerini tetikleyebileceğini ve olumsuz şoklar karşısında mali manevraların kapsamını sınırlayabileceğini gösteriyor." uyarısında bulundu.
Yeşil enerjiyi finanse etme, yaşlanan nüfusu destekleme ve savunma harcamalarını artırma baskısı göz önüne alındığında, harcamaları kısmak için çok az siyasi istek olduğu belirtilen raporda, bu nedenle "borç görünümüne ilişkin risklerin güçlü bir şekilde yukarı yönlü" olduğu ifade edildi. IMF, ABD, Brezilya, Fransa, İtalya, İngiltere ve Güney Afrika'da kamu borcunun artmasını bekliyor.
Özetle dünyanın bir an önce kuralına göre ve eşitsizliği arttırmadan dönüşmeye ihtiyacı varken; yüksek borçluluk, yetersiz tasarruflar ve jeoekonomik riskler nedeniyle çok da kolay olmayan bir yolu vardır.