Küresel ekonomi ve Türkiye için pozitif beklentiler
Küresel ekonomi ile ilgili görüş belirtirken, bütünsel yaklaşım benimsenebilir. Önce bütünle ilgili bir fikir oluşturulur. Sonra o düşünceyi sarsacak varsayımlar sıralanır. Bu şekilde, davranışsal finansın önemli konularından olan ‘‘doğrulama sapması’’ tuzağına düşülmez. Doğrulama sapması; bir fikre sahip olduktan sonra, gelen her bilgiyi o görüşe göre değerlendirme sapmasıdır. Finansçılar, ekonomistler, yatırımcılar bu hataya sıkça düşüyorlar. Piyasayla, ekonomiyle ilgili bir görüş oluşturduktan sonra, bu görüşle çelişecek bilgilere değer verilmiyor.
Bütünsel bakış açısıyla, küresel ekonomiye yönelik iyimser makro görüşlere sahibim. Gelişmiş ülkelerdeki büyüme devam edebilir. Dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan Amerika’da işler iyi gidiyor. Kötü geçen ocak-şubat döneminden sonra, ekonomi martta toparlanmaya başladı. Ekonomik veriler nisanda da beklentilerin üzerinde geliyor. Bir durgunluk tehlikesi yok. Büyüme yüzde 2, hatta biraz üzerinde oluşabilir. Amerika, varlık fiyatlarına dayalı ekonomik modele bağımlı gözüküyor. Yine de, bu model gidebildiği yere kadar gidecek. Avrupa ekonomisi için de genel olarak pozitifim. Bölgenin para ve sermaye piyasalarına fon girişi sürüyor. AB ekonomisi her ay cari işlemler fazlası veriyor. Yorumcular bir yıldır ‘‘Euro niçin güçlü’’ sorusunu soruyor. Avrupa Merkez Bankası’nın(AMB) euroya müdahale etmesi gerektiği söyleniyor. AMB’nin nükleer opsiyonları tartışılıyor. Kurumun rahatsız olduğu konu deflasyon. Bir deflasyon baskısı varsa, bu iyi huylu olabilir. Çünkü bu deflasyon, sorunlu ülkelerin faizlerinin düşmesine yardımcı oluyor. Bankacılık sektörünün elindeki tahvillerin değeri artıyor. Sermaye açığı olan bankacılık sektörünün bilançosu düzeliyor. Kaldı ki; AMB’nin muhtemel tahvil alım programı enflasyon yaratmayabilir. Fed’in programları bırakın enflasyonu, deflasyon baskısı oluşturdu.
Çin ekonomisi için de 2014 iyi başlamadı. Ancak son bir aydır toparlanma emareleri görülüyor. Çin hükümeti, bir ay önce teşviklerin başlayacağını açıkladı. Özel sektörün zararlarını, Çin kadar iyi kamulaştıran ikinci bir ülke yoktur. Hükümetin, ‘‘İflaslara izin vereceğiz’’ açıklaması aldatıcıdır. Göstermelik olarak birkaç şirketin iflasına izin verirler. Zararların kamulaştırılması uygulaması devam eder. Ekonominin yumuşak bir iniş yapması sağlanır. Bu da küresel ekonomi ve piyasalar açısından olumludur.
Doğrulama sapmasının zihin kalıbından kurtulmak için, pozitif beklentilerimizin gerçekleşmesini zorlaştırabilecek etkenlerin başına Ukrayna menşeli jeopolitik risk konulabilir. Buradaki durumun kötüleşmesi, özellikle Avrupa ekonomisinde dramatik sonuçlar yaratabilir. Avrupa’daki mevcut iyileşme yeni bir şoku kaldıramaz. İkinci etken olarak, gelişen ülkeler grubundaki büyüme belirsizliğinden bahsedilebilir. Bu grupta sadece Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya yok. Türkiye de var. Bugünden yılsonuna ilişkin bir büyüme tahmini yapmak anlamsız olsa da, Türkiye ekonomisinde ilk ayların öncü göstergeleri büyüme adına pozitif sinyaller veriyor. Yılın ikinci yarısında oluşacak enflasyonun, en azından bugünkü yüzde 8.4’lük seviyenin altında olması beklenebilir. Faiz indirimi için manevra alanı kalır. İhracat zaten iyi gidiyor. Özel tüketim yılın ikinci yarısında toparlanabilir. Dünya Bankası'nın yüzde 2.4'lük, IMF'nin yüzde 2.3'lük büyüme tahminleri kötümserdir. Türkiye ekonomisi yıllık olarak yüzde 3-4 arasında bir büyüme yakalayabilir.
Altında hayat yok
Altının kaderi, yine Asya’nın fiziki talebine bağlı kaldı. Jeopolitik riskler dışında, altını kısa dönemde destekleyecek bir faktör yok. Bu açıdan, kalıcı bir yükseliş trendinin başlaması zor olabilir. Hem ABD’de hem de Avrupa’da yatırım aracı olarak hala hisse senetleri tercih ediliyor. Modern finans piyasalarının en önemli oyuncuları olan hedge fonların altına yönelik ilgisi zayıf. Küçük yatırımcıların da altındaki satış pozisyonlarını artırdıkları görülüyor. 1.180 dolar bölgesi birkaç kez test edildi. Asya’dan gelen güçlü fiziksel taleple bir dip biçimlenmesi oluştu. 1.280 dolar bölgesinde hafif bir Asya talebi var. Tabii fiziki talep kalıcı bir yükseliş piyasasını başlatmıyor. Sadece dönemsel dip oluşumlarına destek veriyor. Yeni bir boğa piyasası için; dünyada enflasyonun yükselmeye başlaması, sistemik risk yaratacak gelişmelerin ortaya çıkması gerekebilir.
EUR/USD dengesini bulur
Avrupa Merkez Bankası’nın bir tahvil alım programına başlamasının, euro üzerinde baskı oluşturacağı düşünülüyor. Kısa dönemde böyle bir etki görülebilir. Euro sonrasında dengesini bulabilir. Yatırımcılar, Avrupa tahvillerini ve hisselerini almaya devam ediyorlar. Hatta çok düşük kredi notuna sahip tahvillere bile ilgi var. Avrupa büyük bir cari işlemler fazlası veriyor. Bir parasal genişleme programı, Avrupa’daki finansal varlıklara yönelik ilgiyi azaltmaz. Draghi’nin zaman zaman vurgu yaptığı, euronun çok uzun dönemli ortalamaları 1.33-1.35 bölgesinde bulunuyor. EUR/USD paritesi belki 1.40’ın üzerinde kalıcı olamayabilir, ancak şu aşamada euroda büyük bir çöküş olasılığı da görmüyoruz.