Küresel dolar rezervi ve ekonominin yönü

Prof. Dr. Dilek LEBLEBİCİ TEKER
Prof. Dr. Dilek LEBLEBİCİ TEKER [email protected]

Yılın ilk yarısını tamamladık. Küresel piyasalarda resesyon endişeleri gölgesinde; ABD’de borç tavanı krizinin aşılması, önemli bir olumlu gelişmeydi. Bu krizin aşılmamasını zaten beklemiyorduk.

Zira borcunu ödeyemeyen bir ABD’nin yaratılması, küresel piyasaların allak bullak olması için zemin hazırlayıcı bir unsur olurdu. FED’in Haziran ayı toplantısında faiz artışına gitmeyeceğine yönelik kuvvetli senaryolar fiyatlanmakta. Öte yandan kontrol edilemeyen enflasyon rakamlarına paralel IMF, FED’e faiz artışına devam etme önerisi getirdi.

Yılın ilk yarısında FED faiz artışına giderken, AB Merkez Bankası düşük faizde kalmayı tercih etmişti. Ancak euronun dolar karşısında değer kaybetmesi, özellikle dolar cinsinden fiyatlanan enerji maliyetlerinin iç piyasada enflasyonu tetiklemesi sonucunda, AB Merkez Bankası da para politikası kararında yön değiştirmiş ve faizde artış eğilimine geçmişti.

Bir süredir konuşulan önemli kavramlar arasında de-dolarizasyon (para ikamesi karşıtlığı) gelmekte. Zira yabancı paralardan özellikle Amerikan doları sadece ekonomik bir değer değil, bir siyasi güç olarak da sahnede önemli bir yer almakta. Rusya-Ukrayna savaşında Rusya’nın dolar rezervinin dondurulmuş olması, da bu hususu destekler nitelikte.

Küresel yaklaşımlar, özellikle doların bu kapsamda daha az rezerv para olarak kullanımının, dünya ekonomik iklimi açısından da daha sağlıklı olacağı yönünde. BRICS olarak adlandırılan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ülkeleri yeni bir reserve para oluşturma çalışmaları içerisinde.

Bu birliğe 13 ülkenin daha katılmak için başvurduğunu biliyoruz. Şüphesiz dolara alternatif bir reserve parayı ortaya koymak bu ülkelerin hem ekonomik hem de ticari güçleri ile yakından ilişkili. Hem teknoloji hem de savunmada güçlü olan Çin ve Rusya’nın bu eğilimde olması, bu hipotezin gerçekliğini güçlendirmiş olsa da önlerindeki yolun oldukça uzun olduğu net. Küresel piyasalarda bu gelişmeler takip edilirken, bizde ise sandık meselesi nihayet son buldu.

Türkiye seçimini yaptı, Cumhurbaşkanlığı’nda değişimi onaylamadı. Öte yandan sandıktan çıkan sonuç; hem iktidar tarafına hem de muhalefet tarafına değişim mesajını da verdi. Yaklaşık 10 ay kadarsonra da yerel seçimler var. Bu seçimler, siyasi gücün elde tutulması için oldukça önemli bir yatırım. Bu nedenle siyasiler tam gaz seçim hazırlıklarına devam edecektir.

Öte yandan makro verilerde gelinen son nokta, ekonomi yönetiminin yeni bir sandık planlamasını kaldıramayacağı yönünde net mesajlar vermekte. Bazı göstergelerin toparlanmaya başlaması için bekleyecek zaman kalmadı. Bir süredir Türkiye ekonomisi için cari açık, kur, faiz, enflasyon sarmalını konuşmaktayız.

İhracatçının elini güçlendiren rekabetçi kur politikası, içeride yarattığı enflasyon baskısı ve faiz politikasının yönü uzunca bir süre ekonomi yönetimini meşgul edecek gibi. Ekonominin başına krebilitesi yüksek bir ismin; Mehmet Şimşek’in getirilmesi olumlu algılanacaktır. Şüphesiz kuracağı ekip, Merkez Bankası yönetimi konusunda atılacak adımlar ve en önemlisi alınacak kararların yönü ve serbestisi çok kısa bir süre içerisinde yansıyacaktır. Düşük faiz politikası devam eder mi?

Söylemler bu politikadan bir süre daha dönülmeyeceğini desteklemekte. Aslında sorun sadece faiz kararı değil. Bugün reel sektörün finansa erişimi zorlaşmış durumda. Sadece kredi maliyetleri açısından değil, aynı zamanda bilançolarında tutmuş oldukları döviz miktarına endeksli bir kredi politikası izlenmekte.

Faize gelene kadar muhtemelen başka politikalarda bazı değişikliklere gidilerek en önce finansa erişimin önü açılmaya çalışılacaktır. İhracatçının talebi 25-26 seviyelerinde bir kur düzeyi. Seçimde ikinci tur sonrası bir süredir yatay seyreden kurların yukarı eğilimini gözlemliyoruz. Bu artış eğiliminin devam edeceğini düşünüyorum. Cari açığın finansmanı için doğrudan yabancı yatırımın Türkiye’ye çekilmesi en önemli meseledir. Kalan her şey sadece bir süre ortalığı toparlama yeter.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Trump 2.0 etkileri 13 Kasım 2024
Faiz, Trump ve Bitcoin 06 Kasım 2024
TÜİK, OVP ve vatandaş 10 Eylül 2024