Küresel dengesizlikler henüz çözülmüş değil

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Bu hafta başında Nouriel "Facebook" Roubini Financial Times'a yazdığı yazıyla gene gündeme damgasını vurdu. Roubini yazısında, kısaca, Mart ayından beri dünyada görülen düzeltme hareketinde kantarın topuzunun kaçmaya başladığını, varlık fiyatlarında yeni bir balonun oluştuğunu ve filmin sonunda 2008'den daha büyük bir çöküşün yaşanabileceğini belirtmekte. Roubini balonu şişiren ögelerin ABD başta olmak üzere bütün Batı ekonomilerinde politika faizlerinin rekor seviyelere düşürülmesi ve miktarsal rahatlama (quantitative easing) adı altında finansal kuruluşlara anormal miktarlarda likidite sağlanması olduğu kadar, ABD dolarının açığa satılmasının olduğunu da düşünüyor. Bilindiği gibi 2000'li yıllarda bir türlü toparlanamayan Japonya'da politika faizlerinin düşük tutulması, yenin büyük miktarlarda açığa satılarak diğer para birimlerinden varlıklara yatırım yapılması şeklinde özetlenebilecek "carry-trade" işlemlerini körüklemişti. Roubini, şimdi, aynı yatırım stratejisinin ABD doları ile gerçekleştirildiğini iddia etmekte. Bugünkü ultra düşük faiz oranlarıyla sabit getirili enstrumanlardan kâr etmeleri imkansız olan yatırımcılar son dönemde petrolden altına, hisse senetlerinden emtilara kadar ne kadar riskli menkul değer varsa satın almaktalar. ABD Hazinesi de 1.8 trilyon dolar gibi dudak uçuklatıcı bir miktarı sabit getirili enstrumanlara yatırarak piyasadaki risk algılamasını suni bir şekilde düşük tutmakta ve böylece, istemeden de olsa, piyasadaki riskli yatırımları körüklemekte.

Öte yandan, ABD dolarının değer kazanmasından son derece rahatsız olan "ihracatçı" ekonomilerin dolar satın alma gibi müdaheleleri ve yerel para birimleri üzerindeki faiz oranlarını düşük tutmaya devam etmeleri de varlık fiyatlarının uluslararası düzeyde artışını durduramıyor çünkü bu tedbirler bu sefer de yerel likiditeyi artırarak varlıkların değer kazanmasına neden oluyor. Mart ayından beri ABD dolarında görülen zayıflamanın da artan "carry-trade" aktivitesinin bir kanıtı olduğunu iddia eden Roubini, bir noktada ABD dolarının dibe vurduğu ve tek yönünün değer kazanması olacağı görüşünün geçerlilik kazanması ile bugün yaratılan kumdan kalelerin bir anda çökebileceği uyarısında bulunuyor.

Yatırım perspektifinden değil de makroekonomik bir perspektiften ele alındığında ise aslında bütün bu gelişmeler krizin ana sebeplerinden biri olan küresel dengesizliklerin şekil değiştirerek devam etmekte olduğunu gösteriyor. Dünkü yazısında FT'nin baş ekonomi editörü Martin Wolf bu noktayı öne çıkarmış. Önce, kriz ile birlikte kaçınılmaz bir şekilde bütün ekonomilerde bütçe açıklarının az veya çok artmış olduğu saptamasını yapıyor Wolf. Açıkların artması devletlerin harcamalarını artırmasından çok, ekonomik aktivitedeki düşüş ile birlikte bütçe gelirlerinin azalmış olmasından kaynaklanıyor. Bütçe açıklarının artması ise özel sektör tasarruflarının da artması anlamına geliyor. Bugünkü şartlar altında, özel sektör harcamalarında artış eğilimini görmeden kamu sektörünün bütçe açığını daraltıcı istikrar tedbirleri alması ise krizi uzatmaktan ve derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Bütçe açıklarını daraltabilmek için özel sektör harcamaları artarken cari açıkların da artan ihracatlar yoluyla kısılması gerekiyor. Ancak çoğu Batı ekonomisinin ihracatlarına ivme sağlaması çok zor. Birinci zorluk bu ekonomilerin mallarını kime satacağında. Uzak-Doğu ekonomilerinin paralarının değer kazanarak net ihracatçı konumlarının tehlikeye girmesine izin vermeyecekleri çok belli. İkinci zorluk ise euro-dolar çekişmesinde. Eğer dolar değer kaybederse, AB bölgesinin ihracat yoluyla toparlanması imkansızlaşır ve varlık balonu büyüyerek devam eder. Çin'in parasını dolara sıkı sıkıya bağlamış olması nedeniyle bu durumdan diğer gelişmekte olan ülkeler de zarar görür. Öte yandan, eğer euro değer kaybederse, Roubini'nin öngörüsü olan "carry-trade"in terse dönmesinin varlık fiyatlarında ani düşüşler meydana getirerek yeni ve daha büyük bir kriz yaratması ihtimali artabilir.

Neticede, daha uzun bir süre finansal sektör tarafında çalkantıların, reel sektör tarafında ise durgunluğun devam edeceğini söyleyebiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019